Title of a News Article

Urfalı yazardan Suriye uyarısı

Urfalı yazardan Suriye uyarısı
banner206

Yeni Asya Gazetesinin Şanlıurfalı yazarı Cevher İlhan, dün ki köşesinde Suriye meselesine değindi .

İşte O yazı

Yoğun iç ve dış gündemin arenasında tam bir çıkmaza giren “Suriye politikası”ndaki belirsizlik siyasî nutuklarla karambola getiriliyor.

Suriye’nin kuzeyinde Fırat’ın doğusuna “güvenli bölge”ye alan açmak için yapılacağı söylenen askerî operasyondan ABD ile “müşterek harekât merkezi”nin kurulmasıyla kalınırken, Cumhurbaşkanı’nın “mutlaka kurulacak” dediği “Türkiye’nin olmazsa olmazı” olarak ileri sürülen“güvenli bölge” şartlarının hiçbirinin yerine getirilmediği görülüyor.

Görünen o ki, ABD ile Ankara’nın öteden beri “kırmızı çizgileri” olarak koşulan, “güvenli tampon bölge” derinliğinin en az 30-35 kilometreyi bulması, kontrolünün mutlaka TSK’da olması, PYD-YPG militanlarının bölgeyi terk etmeleri, bölgenin her türlü hafif ve ağır silâhtan temizlenmesive silâh mühimmat sevkiyatının durdurulmasının şartları yerine getirilmeden Türkiye yeni bir “çekiç güç” tuzağı emrivakisiyle karşı karşıya getirilmiş.

Tesbit şu ki ABD Irak’ın kuzeyinde yaptığını Suriye’nin kuzeyinde yapıyor. 1991’de Saddam’ın Irak’ın kuzeyinden çekilmesi ve söze “baskı uygulamaması” için dönemin Cumhurbaşkanı Özal’ın Amerikalılara önerdiği 36. paralelin kuzeyinde “uçuşa yasak bölge”nin oluşturulması benzeri Suriye’nin kuzeyinde de uygulanıyor.

Hatırlanacağı üzere Çekiç Güç’le önce Irak’ın kuzeyinde belirlenen “tampon bölge”de hava sahası kapatılmış, ardından kara unsurları bölgeye konuşlandırılarak 2003’teki Amerikan ve işgal ortakları işgaline zemin hazırlanmıştı. Peşinden de Irak merkezi yönetiminden -Bağdat’tan- koparılan “Kuzey Irak otonomisi” kurularak Irak’ın bölünüp parçalanması tefrika fitnesi ateşlenmişti. Bu açıdan konunun uzmanları, sözkonusu “güvenli - tampon bölge”nin kontrolünün TSK’ya verilip PYD/YPG unsurları 30 ya da 40 kilometre aşağıya inseler de, Türkiye’nin bu örgütle komşu olacağını ve daha da vahimi “Kuzey Irak” gibi “Suriye Demokratik Güçleri (SGD) ya da bir başka paravanda Suriye hükûmetinden -Şam’dan- koparılan “Kuzey Suriye” ihdasının ve küresel mihrakların işbirlikçisi örgütün “meşrûlaştırılması”na sebebiyet verileceğini belirtiyorlar. Özetle, ABD ile hâlâ mevzubahis “tampon bölge”de hiçbir mutâbakat sağlanmadan, hududa yoğun askerî sevkiyat yapan Türkiye tam bir muamma ile karşı karşıya. AKP iktidarında Ankara’nın Şam yönetimiyle doğrudan diyalog kurmaktan ve işbirliği yapmaktan kaçınıp, okyanuslar ötesinden gelen emperyal ecnebilerle “ortak harekât” işbirliği, Türkiye’nin yanıbaşında yeni bir “koridor devlet”in kurulması yeni “Çekiç Güç” endişelerini gündeme getiriyor.

Türkiye, birliği ve toprak bütünlüğü sağlanmış Müslüman komşu Suriye yerine, küresel güçlerin güdümünde, örgütlerinin cirit attığı bataklıkta terörün türediği “Kuzey Suriye” ile komşu olunuyor!

Yazık, çok yazık!

***

“İncirlik Üssü’ndeki nükleer risk”e bigâne!

Bilindiği gibi, Türkiye’nin 72 şehid verdiği Fırat Kalkanı Harekâtında ABD’nin Türkiye’ye destek vermemesi üzerine, Amerikalıların açıklamalarıyla siyasî iktidarın İncirlik Üssü’nün kullandırılmasına resmen “izin” verdiği haberleri İncirlik Üssü’nü suiistimalini sökonusu etmişti.

NATO çerçevesinde oluşturulan “koalisyon”un destek vermediğinden yakınan Dışişleri Bakanı, “DEAŞ’a karşı destek vermeyeceklerse burada kalmalarının bir anlamı da yok” diye yakınmış, Millî Savunma Bakanı, “ABD’nin stratejik hatasının bedelini biz ödüyoruz” şikâyetinde bulunmuştu. Hatta Adalet Partisi (AP) hükûmetinde Türkiye’nin, 1967’deki “Altı Gün Savaşı”nda İsrail’e karşı açıkça Filistin’den yana tavır alması; merhum Başbakan Süleyman Demirel’in, İsrail’in yanında yer alan ABD’nin Araplara karşı İncirlik Üssü’nü kullanmasına “Müslüman kardeşlerimize karşı ülkemdeki üslerin kullanılmasına izin vermem!” tepkisiyle reddetmesi gerçeği yok sayılarak “iktidara ilişik medya”da “Ankara, İncirlik’i kapatıyor!” manşetleri atılmış; amansız siyasî tarafgirlikle gerçekler tersyüz edilerek “ilk kez İncirlik Üssü’nün kapatılacağı” çarpıtmasıyla AKP iktidarına övgüler dizilmişti. (AA, 5.1.17; Habertürk, 6.1.17)

Ancak son safhada ABD ile yapılan “müşterek harekât merkezi” tartışmalarında İncirlik Üssü’nden tek kelime bahsedilmemesi dikkat çekerken, E. Tuğgeneral Nejat Eslen, İncirlik’in Türkiye için “ciddî bir güvenlik riski” taşıdığını ortaya koyuyor.

Kısa bir süre önce NATO’dan medyaya yansıyan bir belge ile Avrupa’nın hangi ülkelerinin, hangi havaalanlarında, ABD’nin NATO görevleri için muhafaza ettiği nükleer bombalar hakkında yayılan bilgiden hareketle Eslen, bu kapsamda İncirlikte ABD’nin modernize edilmiş elli bombasının bulunduğunun teyid edildiğini yazıyor.

Kısacası, E. Tuğgeneral Eslen’in “Bir başka ifade ile ve özetle İncirlikte bulundurulan nükleer bombalar, Türkiye’nin güvenliğine katkı sağlamaktan çok, bütün Türk halkı için potansiyel nükleer güvenlik risk kaynağı oluşturmaktadır” ihbarıyla Türkiye’nin, S-400 tedariki sebebi ile ABD’nin uygulayacağı yaptırımlara, öncelikle bu ülkenin İncirlik’te bulunan nükleer bombalarını çekmesini talep ederek karşılık vermesinin Türkiye’nin bu riskten kurtulması için fırsatlar sunduğunu bildiriyor. Ne var ki Ankara, Türkiye için nükleer riski taşıyan İncirlik’teki bombalara bigâne kalıp, Suriye’de menhus emperyal projeler peşindeki ABD ile yeni askerî “müşterek harekât merkezi” kuruyor!..

Güncelleme Tarihi: 30 Ağustos 2019, 00:48
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner195