Title of a News Article

Akdoğan'dan 'terör' açıklaması

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı ve AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan terör hakkında açıklamalarda bulundu.

Akdoğan'dan 'terör' açıklaması
banner206

 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı ve AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, “Biz, 10 yıldır darbeci anlayışla mücadele ediyoruz. Şimdi bu vesayetçi anlayış, başka vücutlarla yeniden hortlatılmaya çalışılıyor. Bu paralel yapılanmanın da yeni bir vesayet düzeni kurma çabası içerisinde olduğunu görüyoruz” dedi.

Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı ve AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan Gündem Özel programına konuk oldu. Akdoğan, sunuculuğunu TGRT Haber ve İhlas Haber Ajansı Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın yaptığı programda gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Niğde’deki terör saldırısıyla ilgili açıklamada bulunan Akdoğan, “Bu tür olaylar provokatif olaylar ve seçim dönemlerinde Türkiye için kritik dönemeçlerde sık sık karşılaştığımız olaylar. Geçmişe dönüp bakarsak, bu tür kritik dönemlerde kaos çıkarmak için bu şekilde siyasete müdahale anlamına gelebilecek, siyasete dizayn verme çabasında olan bu tür olayları görürüz. Mesela, 21 Ekim 2007 tarihinde bir referandum yapmıştık ve o gün Dağlıca saldırısı olmuştu. Bu tür kritik dönemlerde böyle saldırıların yapıldığını görüyoruz. Kaynağı değişebiliyor, örgüt ismi değişebiliyor ama bu tür provokatif olaylar oluyor. Teröristlerin yabancı uyruklu olması, bu saldırının uluslararası bağlantıları olan bir proje olduğunu gösteriyor. Bunlara karşı bizim soğukkanlı bir şekilde bu süreci götürmemiz gerekiyor. Hem seçim sürecindeyiz hem de yarın Nevruz. Bu hangisine yönelik bir saldırıydı henüz bilmiyoruz. Bunlar iç içe geçmiş olaylar. Bunlara karşı emniyet güçlerimiz daha duyarlı olmalı. Bir kez daha şehitlerimize rahmet diliyorum” ifadelerini kullandı.

“BÖLGESEL DENKLEMDEN PKK’NIN ÇIKMASINDAN BİR RAHATSIZLIK VAR”

Türkiye’deki barış sürecinden, bazı uluslararası odakların rahatsızlık duyduğunu belirten Akdoğan, “Bölgesel denklemden PKK’nın çıkmasından bir rahatsızlık var. Türkiye’nin kendi iradesiyle, kendi gücüyle PKK meselesinden, terör sorunundan kurtulması birçok kesimi rahatsız ediyor. Dolayısıyla birçok örgüt bu bölgesel güç dağılımında taşeron olarak kullanılıyor. Bu açıdan bizim başlattığımız çözüm süreci büyük önem taşıyor. Belki de son dönemlerde yaşanan olayların bir ayağını da bundan duyulan rahatsızlık oluşturuyor. Bu olayla ilgili soruşturma devam ediyor ama PKK kaynaklı değilmiş gibi görünüyor. Saldırganlardan ikisinin yakalanması bu olayın daha kısa sürede aydınlatılmasına sebep olacaktır. Ama bu süreç, bizim için hayati bir önem taşıyor. Türkiye’de uzun süredir bir huzur ortamı var. Elbette bunun doğurduğu bir takım rahatsızlıklar da var, onu da biliyoruz. Ama yanı başımızda Suriye kaynayan bir kazan. Burası terör örgütlerinin antrenman alanına dönmüş durumda. Bunun bize olumsuz yansımalarını daha önce de gördük. Duyarlılığı en üst düzeyde tutarak bu süreci geçirmemiz gerekiyor” diye konuştu.

“CASUSLUK CİDDİ BİR SUÇTUR”

Paralel yapının, Türkiye’nin bölgesel aktör olmasından rahatsızlık duyanlarla işbirliği yaptığını kaydeden Akdoğan, şöyle konuştu:

“Ortada bir takım suçlar var. Kanunsuzluklar var. Bunlar sadece meslekten ihracı gerektirecek suçlar değil. Aynı zamanda cezai müeyyide gerektirecek hukuksuzluklar olduğunu görüyoruz. Soruşturma süreçlerinde de bunun olduğunu görüyoruz. Bu kılıf altında yüz binlerce insanın dinlenmesi, fişlenmesi, dosyalanması, uydurma delillerle davalara konu edilmesi, bunlar bile başlı başına bir suçtur ve casusluk ciddi bir suçtur. Casusluk bizim ceza hukukumuzda en ağır cezayı gerektiren bir suçtur. Burada devletin gücünü kullanarak, devlete operasyon yapan bir paralel yapılanmanın olduğunu görüyoruz. Bu zaten başlı başına bir suçtur. Ve bir örgüt var karşımızda. Yani, örgütlü, sistematik bir şekilde birileri ‘Bu ülkeyi ben yönetirim’ diyor. Biz, 10 yıldır darbeci anlayışla mücadele ediyoruz. Şimdi bu vesayetçi anlayış, başka vücutlarla yeniden hortlatılmaya çalışılıyor. Bu paralel yapılanmanın da yeni bir vesayet düzeni kurma çabası içerisinde olduğunu görüyoruz. Uluslararası bir takım odaklar uzun zamandır Türkiye’de bir vesayet düzeni kurmuşlar. Bunun bir takım ayakları olmuş. Bürokraside ayakları olmuş, medyada olmuş, siyasette olmuş, sermayede olmuş. Bu yerli işbirlikçiler, vesayet düzenini ayakta tutan aktörler, uluslararası odaklara, ‘Türkiye’yi sizin istediğiniz eksende tutarız’ diyor. Türkiye’yi istenilen eksende tutma karşılığında nemalanan, kendilerini iktidarın sahibi gibi gören bir anlayış bu. AK Parti bunu zayıflattı ve ortadan kaldırdı. Güç merkezi değişti. Artık, milletin iradesi her alanda söz sahibi olmaya başladı. Vesayetçi odakların zayıflatılmasından sonra, Türkiye’nin birçok şeyinden rahatsızlık duyulmaya başlandı. Türkiye’nin sesi çok çıkıyor, bölgesel bir aktör oldu. Mısır’daki olaylara kimsenin sesi çıkmıyor Türkiye’nin sesi çıkıyor, Gazze’ye Türkiye’nin sesi çıkıyor. Türkiye aslında dış politikada eksen değişikliğine gitmedi. Ama çok yönlü bir politika izliyor. Mazlumların yanında duruyor, eleştiriyor. Yani hem BM’nin üyesi hem de BM’nin yapısal dönüşüm geçirmesi gerektiğine inanıyor. Avrupa Birliği konusunda da bu geçerli. Hem AB’ye üye olmak istiyor, hem de AB’nin yanlışlarını dile getiriyor. Vesayetin her türlüsüne karşı çıkmak zorundayız. Rengi ne olursa olsun, kızıl, yeşil, beyaz… Vesayetin her türlüsüne karşı olmak zorundayız. Çünkü bu bir demokrasi meselesidir.”

Güncelleme Tarihi: 21 Mart 2014, 11:07
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner195