Title of a News Article

Davutoğlu’ndan Urfa’ya müjde

 Davutoğlu’ndan Urfa’ya müjde
banner206

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Karaman-Ulukışla-Mersin-Adana-Gaziantep-Şanlıurfa-Habur hızlı demiryolu hattının inşasına başlayacaklarını belirtti.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, hükümet programını TBMM Genel Kurulu'nda okudu.

Başbakan Davutoğlu tarafından okunan hükümet programı 'İleri demokrasi', 'İnsani Kalkınma', Yaşanabilir Mekanlar ve Çevre', 'Güçlü Ekonomi' ve 'Önce Ülkü' başlıklarından oluşuyor. Toplam 185 sayfadan oluşan hükümet programında, Karaman-Ulukışla-Mersin-Adana-Gaziantep-Şanlıurfa-Habur hızlı demiryolu hattının inşasının başlayacağı belirtiliyor.

Hükümet programı şöyle;

"Cumhuriyet tarihimiz boyunca, halkımız, Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısıyla ilk defa sandığa gitmiş, hür iradesiyle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 12. Cumhurbaşkanını ilk turda doğrudan belirlemiştir. Bu sayede, geçmişte krizlere konu olan, vesayet odakları tarafından suistimal edilen Cumhurbaşkanlığı makamı yepyeni bir anlam kazanmıştır. Seçimler, huzur içinde, özgür ve adil bir şekilde, hiçbir vesayet tartışmasına konu olmadan gerçekleşmiştir. 10 Ağustos’ta milletimizin iradesi hiçbir tereddüde mahal vermeyecek bir netlikte tecelli etmiş, halkın tercihi yönetime güçlü bir şekilde yansımış ve demokrasimiz ileri bir aşamaya geçmiştir. Bu seçim ile yeni Türkiye’nin kapıları ardına kadar açılmıştır. 10 Ağustos ile birlikte yeni Türkiye’yi inşa süreci başlamıştır. Şüphesiz ki son 12 yılda atılan adımlar ve yapılan reformlar olmasa bugün yeni Türkiye’den bahsedemezdik. Bu vesileyle 21. yüzyılın başlarında ülkemizin bu atılımı yapmasına katkı veren herkese ve her kesime şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Meyvelerini son dönemde aldığımız bu demokrasi ve kalkınma mücadelesine tarih içinde omuz vermiş, destek olmuş, bugünlere zemin hazırlamış tüm kişileri de huzurunuzda saygıyla anıyorum. Halkın doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanımız ile hükümetimizin birlikte ve uyumlu çalışması, hiç şüphesiz, büyük bir sinerji ortaya çıkaracaktır. Bu sinerji, milli gücün ve milli iradenin daha da tahkim edilmesini sağlayacaktır. Yeni dönemde seçilmiş ve güçlü bir Cumhurbaşkanı, seçilmiş ve güçlü bir başbakan ve hükümet olarak halkımıza çok daha etkili bir şekilde hizmet etmenin gayreti içinde olacağız.”

 

 “VAR GÜCÜMÜZLE ÇALIŞACAĞIZ”

Çözüm süreci başta olmak üzere ülkemizin iç meselelerinin çözümüne yönelik güçlü adımlar kararlılıkla atılacak, millet olarak dünyadaki yarışta konumumuz güçlendirilecektir. Milletimiz, odağında, çokluk içinde birlik ve kardeşlik olan büyük bir medeniyetin mirasçısı ve taşıyıcısıdır. Biz de hükümet olarak devletimizin tüm kurum ve kuruluşları ile bu medeniyet mirasına sahip çıkacak, vatandaşlarımızın kadim medeniyet değerlerimize aidiyetlerini güçlendirmek için var gücümüzle çalışacağız. Zira, devletler ve milletler ancak ve ancak aidiyet bilinciyle ayakta dururlar, eğer bir toplumda aidiyet bilinci zayıflamışsa, devlet bir grup vatandaşını dışlamışsa, ötekileştirmişse, o andan itibaren o devletin ayağa kalkması, o milletin felah ve sükun bulması mümkün değildir. Dünyada hiçbir ülke medeniyet mirası bakımından bizim ülkemiz kadar şanslı ve birikimli değildir. Eğer insanlık tarihi kadim, modernite ve küreselleşme gibi evrelere ayrılırsa şunu çok açık bir şekilde söyleyebiliriz ki, bu ülke, bu aziz topraklar, jeostratejik önemi kadar jeokültürel önemi de haiz bu topraklar, kadimin bütün renklerini bünyesinde barındırırlar. Şimdi büyük ve yeni bir kültürel uyanışın arifesindeyiz. Bu yeni kültürel uyanış, bütün insanlığa evrensel bir medeniyet çağrısıdır. Bu bakımdan, içselleştirici ve bütünleştirici kültürü egemen kılacağız. Müstesna bir coğrafyada genç ve dinamik nüfusu ile bu milletin sahip olduğu muazzam enerjiyi iç çekişmelere değil, Cumhuriyetimizin 100. yılında 2023 Vizyonu ile çerçevesi çizilen yeni hedeflere yönlendireceğiz. Bir tek insanımızın bile kendisini kıyıda köşede kalmış hissetmediği, fırsat eşitliğini ve sosyal adaleti en üst düzeyde yaşayan bir ülkede, vatanımızın her karışını, milletimizin bütün kesimlerini kucaklayan bir hükümet olma azmindeyiz. Bir yandan ekonomik ve sosyal politikalarımızı etkili bir şekil¬de uygularken, diğer yandan nereden gelirse gelsin, ülkemizin bu kutlu yürüyüşünü akamete uğratmaya çalışan ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden eski ve yeni tüm vesayet unsurlarıyla mücadelemizi kararlılıkla devam ettireceğiz. Süreklilik içinde değişim ve reform irademizi hayata geçirerek, 21. yüzyıl dünyası şartlarında, yeni Türkiye’yi inşa etmek ortak sorumluluğumuzdur. Köklü tarih ve medeniyetimizi, insanlı¬ğın evrensel birikimi ile harmanlayarak, bölgemizde ve dünya¬da barış ve istikrara aktif katkı sağlayan bir ülke olarak yolumuza devam edeceğiz.

 

İLERİ DEMOKRASİ

Demokratikleşme, AK Parti iktidarlarının büyük reformlar gerçekleştirdiği bir alandır. Hükümetlerimiz, demokrasiyi ve demokratikleşmeyi dinamik bir süreç olarak görmekte, insanı ve toplumu, siyasetin asli öznesi olarak kabul etmektedir. Bu anlayışla, zamanın ruhunu, dönemin ihtiyaçlarını ve toplumsal talepleri referans kabul ederek, geçmiş dört hükümetimiz döneminde gerçekleştirdiğimiz demokrasi mücadelemizi 2023 vizyonumuz çerçevesinde derinleştirerek devam ettirme kararlılığındayız. Demokrasi yürüyüşümüzü, toplum-siyaset-devlet arasındaki engellerin kaldırılması ve toplumsal talep ve eğilimlerin siyasette ve devlet idaresinde esas alınması anlayışı üzerine bina ediyoruz. Toplumu siyasetin öznesi kılmak için, bütün hükümetlerimiz döneminde siyaseti ve toplumun iradesini rehin alan vesayet sistemine karşı aktif bir mücadele yürüttük. Vesayet sistemine temel teşkil eden sivil ve askeri bürokratik kurumları dönüştürme ve demokratikleştirme mücadelesi verdik, siyasete siyaset dışı yollardan müdahale etme ve onu etkileme dönemini sona erdirdik. Bunun sonucu olarak, bugün artık ne bürokratik kurumlar siyasete yön verebiliyor, ne de Meclisimiz, iradesini seçilmemiş kurumlara devrediyor. Ortaya koyduğumuz 12 yıllık demokrasi mücadelemizle, siyasete itibar, Meclis’e saygınlık kazandırdık. Millete güven aşıladık; halkı hakem, demokratik süreç ve mekanizmaları yegâne yol belirledik. Geçmiş AK Parti hükümetlerinin oluşturduğu bu demokratik mirası derinleştirerek devam ettireceğiz. Bu mirası yeni Türkiye’nin harcına katacağız.

 

AVRUPA BİRLİĞİ

Cumhuriyetimizin ilanından sonraki en önemli çağdaşlaşma projesi olan Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecimiz ilk defa AK Parti Hükümetleri döneminde sistematik bir çerçeveye oturtulmuş ve siyaset vizyonunun bir parçası haline getirilmiştir. Hükümetimizin kararlı tutumu sayesinde 3 Ekim 2005 tarihinde tam üyelik müzakereleri başlamıştır. Gerek 2009 yılında ilk kez münhasıran AB’den sorumlu bir Devlet Bakanı ve Başmüzakereci atanması, gerekse 2011 yılında Avrupa Birliği Bakanlığı’nın kurulması, AK Parti hükümetinin AB sürecine verdiği önemin en açık ifadesidir. Katılım müzakereleri başladığında ortaya konulan tam üyelik hedefi, AB kaynaklı gecikmelere ve engellere rağmen, bugün de aynı şekilde devam etmektedir. 17 fasıl üzerindeki siyasi blokaja rağmen 14 fasıl müzakereye açılmış, bir fasıl geçici olarak kapatılmıştır. AB müktesebatı çerçevesinde yapılan anayasal düzenlemeler, yargı reformları ve yasal değişiklikler Türk demokrasisine derinlik kazandırmıştır. 2002-2004 yılları arasında sekiz Uyum Paketi ile 2001, 2004 ve 2010 yıllarında da kapsamlı üç Anayasa Değişiklik Paketi TBMM tarafından kabul edilmiştir. Bu süreçte Avrupa Birliği’nin tahsis ettiği mali yardımlardan da etkili bir biçimde faydalanılmıştır. Öte yandan 2014-2020 yıllarını kapsayan dönemde ülkemize tahsis edilmesi planlan toplam bütçe 4,5 milyar avrodur.

 

YENİ ANAYASA

İktidara geldiğimiz 2002’den beri bütün AK Parti hükümetlerinin programlarında, ağırlıklı olarak üzerinde durduğumuz konulardan birisi yeni Anayasa vaadi olmuştur. Mevcut anayasa, yeni Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu açılımlara imkân verecek anlayış ve yapıda değildir. Mevcut anayasa milletimizin ulaştığı olgunluğa, sahip olduğu beklenti, talep, anlayış ve hedeflere dar gelmektedir. Eski anlayışlar ve yönetim araçları yeni Türkiye’ye uyum sağlayamamaktadır. 1924 ve sonraki anayasalar 1920 ruhundan giderek uzaklaşmıştır. Vesayetçi eğilimler ve uygulamalar milli iradeyi dışlamıştır. Millet tarafından sevk ve idare edilmesi gereken devlet, milleti kontrol edecek şekilde yeniden yapılandırılmıştır. Milli iradenin kendini gösterdiği zamanlarda ise, anayasa gerekçe gösterilerek darbeler yapılmıştır. Farklılıklar düşman kabul edilmiş, tek tipçi bir toplum yaratılmaya çalışılmıştır.

1982 Anayasası darbe ikliminin bir anayasasıdır ve ülkemize dar geldiği konusunda, toplumun her kesiminde ciddi bir mutabakat bulunmaktadır. Mevcut Anayasa demokratik denge ve denetim araçlarına sahip değildir. Temel mantığı, vesayetçi yapıların milletin iradesini denetim altında tutmasıdır. Katı merkeziyetçi yapısı katılımı engellemektedir. Biz, topluma dayatılan, dışlayıcı, toplum mühendisliğine dayanan bu Anayasa’nın yerine yeni bir Anayasa yapılması gerektiğine inanıyoruz. Yeni Türkiye, toplumsal barışın ve dinamiklerin önünü açan, yüzü geleceğe dönük bir Anayasa’yı gerektirmektedir. Milletimizin güven duyacağı, milletimizin demokrasi, refah, güç ve gelecek beklentilerini ve taleplerini karşılayacak bir yeni Ana yasa’ya ihtiyaç bulunmaktadır.

Yeni Türkiye’de artık sivil, katılımcı, çoğulcu, özgürlükçü bir demokratik ve sivil anayasa vaat olmaktan çıkarılmalıdır. Yeni Türkiye, sivil ve demokratik yeni anayasası ile yönetilmelidir. Geçmiş hükümetlerimiz döneminde olduğu gibi 62. hükümetimiz de, sadece AK Parti’nin değil bütün siyasi partilerin ve sivil toplum unsurlarının beklentisi olan bu vaadi gerçekleştirmeyi ana hedeflerinden birisi olarak görmektedir.

Yeni bir anayasanın gerekliliği konusunda oluşan geniş toplumsal uzlaşmayı, yeni Anayasa konusundaki vaadimizin en temel meşruiyet kaynağı olarak görüyoruz. Hükümetlerimizin inisiyatifiyle gerçekleştirilen 2004, 2007 ve 2010 Anayasa değişikliklerinin ayrıca Meclis’te oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarının, yeni Anayasa için zemin hazırladığına inanıyoruz. Kapsayıcı, kucaklayıcı, bütünleştirici, özgürleştirici sivil bir Anayasa hazırlamak için esasında önümüzde hiçbir engelin olmadığını görüyoruz. Bu çerçevede, milli iradeye rağmen üretilen “kırmızı çizgiler” anlayışının, yeni Anayasa için engelleyici bir faktör olarak gösterilmesini kabul etmediğimizi belirtmek istiyoruz.

 

TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞME VE ÇÖZÜM SÜRECİ

Ülkemizin birlik ve bütünlüğünü tehdit eden şiddet olayları neticesinde on binlerce vatandaşımız hayatını kaybetmiş, yüz milyarlarca liralık milli servet heba olmuş, ülkemiz tarifi imkânsız zararlar görmüştür. Bu sorun iç siyasetten dış politikaya, ekonomiden toplumsal kardeşliğe kadar bütün temel bütün alanları esir almıştır. Sorunu görmezden gelen, bastırmaya ya da yanlış reçetelerle çözüm aramaya çalışan girişimler meseleyi derinleştirmekle kalmamış, toplumsal birlik ve bütünlüğümüzü tehdit etmiştir. 12 yıllık iktidarı döneminde hükümetlerimiz, Türkiye’nin ayağına bağ olan her meseleye yapısal demokratikleşme adımlarıyla çözüm bulmayı kendisine şiar edinmiş, her sorunu daha çok demokrasi, daha çok refah, daha çok vatandaşlık hakkı ve hukuku ile çözme gayretinde olmuştur. Vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerini geliştirmek, kimlik ve aidiyet sorunlarını ortadan kaldırmak, ayrımcılık yapılmaksızın tüm kesimlere siyasi katılım kanallarını açmak ve ortak aidiyet temelinde herkesi eşit vatandaş olarak konumlandırarak ulusal bütünleşmeyi sağlamak yeni Türkiye’nin inşası açısından son derece önemlidir.

Hükümetlerimiz, devlet ile millet arasında örülen duvarların yıkılması, kardeşliğin yeniden tesisi, birlik ve beraberlik ikliminin güçlendirilmesi amacıyla Cumhuriyet tarihi boyunca dokunulmaya cesaret edilememiş başlıkları gündemine alarak çözme iradesini ortaya koymuştur. Farklı etnik, dini, mezhebi kesimlere yönelik ayırımcı politikaları sona erdirmek üzere hayata geçirilen Demokratik Açılım-Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci, sorunların tartışılmasına katkı sağlamış, toplumun farkındalığını arttırmış, çözüm iradesinin geniş bir tabana yayılmasına hizmet etmiştir.

AK Parti hükümetleri, iktidara geldiği ilk günden itibaren ret, inkâr ve asimilasyon politikalarına son vererek hak ve özgürlükleri tüm yurttaşlar için eşit düzeyde gerçekleştirmeye çalışmıştır. Tarihin en kapsamlı demokratik değişim, dönüşüm ve normalleşme süreçlerini uygulamaya koymuştur. Doğu ve Güneydoğu’daki illerimizi, yatırım teşvikleriyle, kamu yatırımlarıyla, özellikle eğitim, sağlık ve sosyal yardımlarla destekleyip, kayıplarını telafi etmenin gayreti içinde olmuştur. Bu çerçevede;

-          Olağanüstü hal (OHAL) uygulamasına son verilmiştir.

- Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) kaldırılmıştır.

- Yerleşim birimlerinin eski isimlerini kullanmalarının önü açılmıştır.

- Faili meçhul cinayetler dönemi sona erdirilmiştir.

- Farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi, geliştirilmesi ve yayını imkânı sağlanmıştır.

- Farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda imkânı tanınmıştır.

- Kamu hizmetlerinden yararlanmada vatandaşlarımızın kendi ana dillerinde tercüman istihdamı ve çağrı merkezlerinin kurulması sağlanmıştır.

- 24 saat Kürtçe yayın yapan TRT Şeş açılmıştır.

- Vatandaşlarımızın çocuklarına arzu ettikleri isimleri verebilmelerinin önündeki engeller kaldırılmıştır.

- Köye dönüş ve rehabilitasyon projesi uygulamaya konulmuştur.

- Terör mağdurlarının zararları tazmin edilmiştir.

- Çözüm Süreci başlatılmıştır.

- Çözüm Süreci Çerçeve Yasası çıkarılmıştır.

Yürüttüğümüz bu çalışmalarda esas ilkemiz, toplumsal birlik ve bütünlüğümüzü daha da sağlam hale getirerek güçlü Türkiye’nin atağa kalkmasını sağlamak olmuştur. Bu anlayışla, 61. Hükümetimiz döneminde başlatılan çözüm süreci Türkiye’nin aydınlık geleceği açısından hayati önemdedir. Bu doğrultuda, 61. Hükümetin başlattığı ve çıkarılan çerçeve yasa ile birlikte artık devlet politikası haline gelen Çözüm Süreci’ni daha güçlü bir şekilde sürdürmek için ilgili tüm kurumları etkili bir şekilde koordine etmeye, çözümün ivedilikle sağlanması için gerek duyulan yeni yöntemleri devreye sokmaya ve en önemlisi toplumun her kesiminin bu sürece sahip çıkmaları için gerekli çalışmaları yapmaya devam edeceğiz.

 

GÜVEN VEREN ADALET VE YARGI

Adalet ve yargı konusunda partimizin vizyonu “güven veren adalet”tir. Hükümetlerimiz bu vizyonun gerçekleşmesi için adaletle ilgili sorunları tek tek masaya yatırmış ve çözümler üreterek hayata geçirmiştir. Hükümetlerimiz, güncelliğini yitirmiş ve toplumun taleplerini karşılamaktan uzak tüm yasal mevzuatı yenilemiştir. Bu kapsamda Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Çocuk Koruma Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu, Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda Değişiklik Yapılması ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kaldırılmasına Dair Kanun, Türkiye Adalet Akademisi Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu sayılabilir.

Diğer yandan yargının hızlanması ve uygulama süreçlerinde ortaya çıkan sorunların çözülmesine yönelik yargı paketlerinin kanunlaşması sağlanmıştır. Uzun yargılama sürelerinin kısaltılması amacıyla, yüksek mahkemelerin kapasiteleri arttırılmıştır.

 

ULUSAL GÜVENLİĞİMİZİ TEHDİT EDEN UNSURLARLA MÜCADELE

Hükümetlerimizin bütün gayesi ve hedefi, ülkenin yönetilmesinin ve ülkeyi yöneten iradenin denetlenmesinin, siyaset mekanizmaları yoluyla, milli iradeye dayalı şekilde gerçekleştirilmesi olmuştur. Bu mücadele neticesinde, Türkiye tarihin¬de hiç olmadığı kadar demokratikleşmiş; sorunlarının üzerine cesaretle gider hale gelmiş ve siyaset mekanizmasının önündeki engelleri kaldırarak siyasi, ekonomik ve demokratik bir istikra¬ra kavuşmuştur.

Türkiye’nin normalleşmesi ve demokratikleşmesi yolunda at-tığımız adımlar, bu çerçevede gerçekleştirdiğimiz reformlar bir yandan toplumun önünü açmaya, halkın yargıya ve adalete güvenini tesis etmeye ve diğer yandan da geçmiş dönemlerde olduğu gibi herhangi bir kurumun veya kuruluşun siyasi iradeyi zaafa uğratmasını engellemeye dönük olmuştur.

Bu kapsamda, hükümetlerimiz, vesayetçi aktör ve kurumların siyaset üzerindeki nüfuzunu kırmak üzere kararlı bir irade sergilemiş ve siyasal sistemi demokratikleştirme hedefinde ciddi ilerlemeler kaydetmiştir. Ancak, geleneksel vesayetçi aktör ve kurumlarla yürüttüğü mücadele neticesinde hükümetlerimiz, milli iradeye dayalı demokratik bir siyasal sistemi inşa etme hedefine odaklanmışken, 7 Şubat, 17-25 Aralık hadiseleri ve takip eden gelişmelerle yeni bir vesayet odağının saldırılarına maruz kalmıştır.

 

YEREL YÖNETİMLER

Türkiye’nin merkezi üniter devlet yapısını vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini koruyan bir yapı olarak görüyoruz. Merkezi devlet ile çelişmeyecek ve onu tamamlayacak bir yerel yönetim sistemini aynı zamanda temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi ve kamu hizmet sunumunda etkinliği sağlamanın bir aracı olarak görmekteyiz. Bu kapsamda hükümetimiz merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında sağlıklı bir işbirliği ve koordinasyonu esas almakta, yerel nitelikteki her türlü kamu hizmet sunumunun asıl sunucusunun da yerel yönetimler olması gerektiğini düşünmektedir. Yerel yönetimlerde insan ve hizmet odaklı bir yönetim anlayışına sahibiz. Partimizin programında yer aldığı üzere, daha önceki dört AK Parti hükümetinde olduğu gibi, bu hükümet döneminde de çağımızın bir gereği ve ileri demokrasinin temel şartı olan yerelleşme ve yerel yönetimlerin devlet yapısı içerisin-deki ağırlığını artırmaya yönelik faaliyet ve çabalarımız aynen devam edecektir.

Yerel yönetimleri salt bir idari ve teknik aygıt olarak görmek değil, ileri demokrasi, yönetişimin kurumsallaşması, vatandaşın güçlendirilmesi ve yönetime katılması, saydamlık ve hesap verebilirliğin tesisi ile kamu hizmet sunumunda etkinlik ve verimliliğin artırılmasının bir aracı olarak görmekteyiz. Bu kap-samda yerel yönetimleri daha da güçlendirmeye yönelik yasal ve kurumsal düzenlemelerimiz devam edecektir.

Ulusal öncelikler ile yerel farklılıklar barıştırılarak kamu hizmetlerinin yerinden karşılanması temel ilke olmaya devam edecek, merkezî yönetim tarafından yürütülmesi zorunlu ol-mayan hizmetler yerel yönetimlere devredilecektir. Yerel tercihler dikkate alınarak sağlık, eğitim, kültür, sosyal yardımlaşma, turizm, çevre köy hizmetleri, tarım, hayvancılık, imar ve ulaşım hizmetlerinde yerel yönetimlerin etkinliğinin artırılmasına yönelik çabalarımız devam edecektir.

 

GÜÇLÜ SOSYAL DEVLET

Sosyal devlet kavramı bizim iktidarımız ile gerçek olmuştur. Çünkü bizim siyasetimiz hizmet siyasetidir. Millete üstten bakarak, hizmet lütfetmek değil, milletten aldığımız yetki ve gücü millete hizmet için kullanmaktır. AK Parti siyasetinin merkezinde insana hizmet anlayışı vardır. Ekonomiden demokrasiye, sosyal politikalardan dış politikaya kadar bütün politikalarımızın eksenini insani değerler ve insanın ihtiyaçları oluşturur. Her alanda insanın onurunu ve doğuştan sahip olduğu haklarını esas aldık. İnsan için ve insanla beraber kalkınma yaklaşımının hayata geçirilmesi ve refahın toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılmasını benimsedik. Kapsayıcı bir kalkınma anlayışını esas aldık.

 

MEDENİYET VE KÜLTÜR

Kültür, toplumsal kimliğimizin en önemli unsurudur. Sadece insan hayatına etki eden değil, insanı inşa eden bir alandır. Kültür, bizi birbirimize olduğu kadar, geçmişimizi bugüne ve bugünümüzü de geleceğe bağlayan en önemli bağdır.

Güçlü bir toplum; güçlü düşünceler, işler, ürünler ve değerler demektir. Değerleri olmayan, geleneği bulunmayan, geleneğini gününe taşıyıp yeniden üretemeyen bir toplum dünyaya söz söyleyemez, geleceğe anlam katamaz.

Tarihi ve kültürel mirasımızı korumak, bizi biz yapan, bizi başkalarından ayıran, bize has özelliklerimizi ve güzelliklerimizi bizden sonraki nesillere aktarmak için çok önem verdiğimiz bir meseledir.

Bu anlayış ve hedefimiz kapsamında iktidarımız döneminde tarihi ve kültürel eserlerimize sahip çıktık. Medeniyetimizin temel kaynakları olan; yazma ve basma eserlerimizin dijitalleştirilmesi işlemi yoğunlaştırılarak kataloglama çalışmalarına hız kazandırılmıştır. Yurtdışına kaçırılan 4157 eserimizi ülkemize getirdik. Kültürel varlıklarımızı korumak için önemli destekler sağladık. Bu bağlamda ortaya çıkarılan kültür varlıklarının restorasyon çalışmalarına ayrılan ödenekler arttırılmıştır. Müzeciliğimizi geliştirdik. Ziyaretçilerimizin gezi kalitesinin yükseltilmesi, eser teşhir ve tanziminde teknolojinin kullanılması çalışmaları devam ettirilmiştir. Müze ziyaretçi sayımız 4 katına çıktı. 30 farklı ülkede ülkemizin kültürünü tanıtan 38 Yunus Emre Türk Kültür Merkezi açtık. Vakıf eserlerimize yurtiçinde ve dışında sahip çıktık. 2003-2013 yılları arasında yaklaşık 4.000 adet vakıf eserinin restorasyonunu veya onarımını yaptık.

Önümüzdeki dönemde imalat sanayiinin GSYH içindeki payının artırılması bu yapısal dönüşüm açısından önem arz etmektedir. Hükümetimiz bu yapının oluşturulması için verimlilik artışının ve sanayileşmenin hızlandırılması gerektiğinin farkındadır. Özel sektör öncülüğünde Ar-Ge’ye daha fazla ağırlık vererek, ihracata dayalı ve rekabetçi bir üretim yapısıyla bunu gerçekleştirme kararlılığındadır.

Bu yapısal dönüşümün kalıcı bir şekilde hayata geçirilebilmesi için:

•          Yurtiçi tasarrufları artıracağız.

•          Fiyat istikrarını, finansal yapı ve maliye politikasında elde edilen kazanımları güçlendireceğiz.

•          Bilim, teknoloji ve yenilik kapasitesini geliştireceğiz.

•          İmalat sanayiinde yerli girdi kullanımına dayalı ve yüksek katma değerli bir üretim yapısına geçeceğiz.

•          İşgücü verimliliğini artıracağız.

•          Girişimciliği geliştireceğiz ve KOBİ’leri destekleyeceğiz.

•          Fikri mülkiyet haklarını geliştireceğiz.

•          Bilgi ve iletişim teknolojilerini etkin bir şekilde kullanacağız.

•          Lojistik ve ulaştırma altyapısını iyileştireceğiz.

2023 hedeflerine ulaşmak ve kalkınma planlarında yer alan politikaların daha etkin uygulanması amacıyla ilk defa 10. Kalkınma Planında 25 Öncelikli Dönüşüm Programı belirle¬dik. Öncelikli dönüşüm programlarının kapsamı, yukarıda da değindiğim temel yapısal sorunlarımıza çözüm olacak, üretim yapımızın dönüşüm sürecine katkıda bulunacak, uygulamayı yönlendirecek, kurumlar arası etkin koordinasyon ve sorumluluk gerektiren kritik reform alanları şeklinde tasarlanmıştır. Öncelikli dönüşüm programlarına ait eylem planları 2014 yılı içinde Yüksek Planlama Kurulu kararı olarak yayımlanacaktır. Önümüzdeki dönem de bu programları kararlı bir şekilde uygulayacağız. Bu kapsamda söz konusu programlara ilişkin gelişmeler her yıl sonunda Bakanlar Kuruluna raporlanmak suretiyle hassasiyetle takip edilecektir.

Belirlenen öncelikli dönüşüm programları şunlardır;

1.         Üretimde Verimliliğin Artırılması Programı

2.         İthalata Olan Bağımlılığın Azaltılması Programı

3.         Yurtiçi Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi Programı

4.         İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Programı

5.         Kamu Harcamalarının Rasyonelleştirilmesi Programı

6.         Kamu Gelirlerinin Kalitesinin Artırılması Programı

7.         İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi Programı

8.         İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi Programı

9.         Kayıt Dışı Ekonominin Azaltılması Programı

10.      İstatistiki Bilgi Altyapısını Geliştirme Programı

11.      Öncelikli Teknoloji Alanlarında Ticarileştirme Programı

12.      Kamu Alımları Yoluyla Teknoloji Geliştirme ve Yerli Üretim Programı

13.      Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretim Programı

14.      Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Programı

15.      Tarımda Su Kullanımının Etkinleştirilmesi Programı

16.      Sağlık Endüstrilerinde Yapısal Dönüşüm Programı

17.      Sağlık Turizminin Geliştirilmesi Programı

18.      Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm Programı

19.      Temel ve Mesleki Becerileri Geliştirme Programı

20.      Nitelikli İnsan Gücü İçin Çekim Merkezi Programı

21.      Sağlıklı Yaşam ve Hareketlilik Programı

22.      Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programı

23.      Yerelde Kurumsal Kapasitenin Güçlendirilmesi Programı

24.      Rekabetçiliği ve Sosyal Uyumu Geliştiren Kentsel Dönüşüm Programı

25.      Kalkınma İçin Uluslararası İşbirliği Altyapısının Geliştirilmesi Programı.

 

Ulaştırma ve haberleşme alanında 2023 vizyonumuz; ülkemizin rekabet gücüne ve toplumun yaşam kalitesinin yükseltilme-sine katkı veren; güvenli, ekonomik, konforlu, hızlı ve çevreye duyarlı hizmetlerin sunulduğu, sürdürülebilir bir ulaştırma ve haberleşme sistemi kurmaktır.

12       yıllık iktidarımız boyunca, büyük ekonomilerin can damarları olan ulaşım altyapılarının gelişimine ve bu sayede ülkemizin rekabet gücünün artırılmasına büyük önem verdik. Yapılan çalışmalar sonucunda ülkemizin ulaşım talebinin 2023 yılına kadar yaklaşık 2 kat, 2050’ye kadar ise 4 kat büyüyeceği ön-görülmektedir. Hedefimiz, oluşacak bu talepleri zamanında ve üstün kaliteli altyapı ve hizmetler ile karşılamaktır.

Ülkemizi başta komşuları olmak üzere dünya ile bütünleştirecek altyapı yatırımlarına öncelik vereceğiz. Karayollarında bölünmüş yol çalışmalarına devam ederken yeni otoyol çalışmalarına başlayacağız. Diğer yandan da denizyolu ve demiryolu taşımacılığını özendireceğiz ve kombine taşımacılık imkânlarını daha da geliş-tireceğiz. Yaptığımız bu yatırım ve projelerin küresel ölçekte etkinliğini sürdürebilmek amacıyla, ülkemizin bölgede lojistik bir merkez haline dönüştürülmesini sağlayacağız.

Demiryollarında önceki hükümet dönemlerimizde gerçekleştirdiğimiz büyük atılımın sonucunda bu sahada gerçek an¬lamda bir devrim yaptık. Şu an itibarıyla Yüksek Hızlı Tren işletmeciliği yapan dünya ülkeleri arasında 8., Avrupa ülkeleri arasında 6. sıradayız.

Yalnızca İstanbul’un iki yakasını değil Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan asırlık bir hayal olan Marmaray projesini hayata geçirdik. Bu projenin her iki yakada bütünlüğünü sağlayacak olan Gebze-Halkalı hatlarının iyileştirilmesi çalışmalarını 2015 yılında bitirmeyi hedefliyoruz.

Ankara-Eskişehir-İstanbul ve Ankara-Konya yüksek hızlı demiryolu hatlarını hizmete aldık. Ankara-Yozgat-Sivas ve Ankara (Polatlı)-İzmir Yüksek Hızlı tren hatları ile Ankara-Bursa, Sivas-Erzincan ve Konya - Karaman hızlı demiryolu hatları ve bunlara yönelik Gar inşası yapım çalışmalarına devam ediyoruz. YID modeliyle gerçekleştirmekte olduğumuz yeni garları YHT hattı yaptığımız diğer illerimizde de yapacağız.

Eskişehir-Antalya, Yerköy-Kayseri-Ulukışla, Samsun-Amasya-Çorum-Kırıkkale, Erzincan-Erzurum-Kars hızlı demiryolu hatlarının yapım çalışmalarına başlayacağız.

Karaman-Ulukışla-Mersin-Adana-Gaziantep-Şanlıurfa-Habur hızlı demiryolu hattının inşası ile Antalya-Konya-Aksaray-Nevşehir-Kayseri hızlı tren hattının etüt ve proje çalışmalarına başlayacağız.

 

Otoyol projelerine başlanacak

Aydın-Denizli-Burdur, Afyon-Antalya-Alanya, Sivrihisar-Bursa, Şanlıurfa-Diyarbakır-Habur, Ankara-İzmir, Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale-Balıkesir, Delice-Samsun, Gerede-Merzifon otoyol projelerinin de fizibilite ve proje çalışmalarını tamamlayarak yapımlarına başlayacağız.

Yeni Türkiye, güçlü, büyük ve öncü Türkiye olacaktır.”

 

Güncelleme Tarihi: 01 Eylül 2014, 17:57
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner195