Title of a News Article

Suruç zanlılarına 104'er kez müebbet isteniyor

.

 Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığınca terör örgütü DEAŞ tarafından Suruç ilçesinde 1,5 yıl önce düzenlenen 34 kişinin hayatını kaybettiği, 70 kişinin yaralandığı canlı bomba saldırına ilişkin iddianame hazırlandı.

5. Ağır Ceza Mahkemesine sunulan 213 sayfalık iddianamede, biri başka suçtan tutuklu 3 şüpheli hakkında, "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma, tasarlayarak ve yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanarak öldürme" suçlarından 34'er kez, "Tasarlayarak ve yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanarak öldürmeye teşebbüs etme" suçlarından da 70'er defa olmak üzere TCK'nın ilgili maddeleri gereğince toplam 104'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis talep edildi.

Terör örgütü DEAŞ'ın kuruluşu, hedefi ve amaçlarına yer verilen iddianamede, Türkiye'de ve bazı ülkelerde gerçekleştirilen cebir ve tehdit içerikli eylemler hatırlatıldı. İddianamede aynıca Suruç'taki canlı bomba saldırısını yapan Şeyh Abdurrahman Alagöz'ün saldırının gerçekleştirildiği kültür merkezine gidişine ait MOBESE kameralarına yansıyan görüntü ve fotoğrafları da dosyada delil olarak sunuldu.

Ankara Tren Garı'ndaki patlamanın şüphelisi olan ve Gaziantep Emniyet Müdürlüğüne yapılan bombalı saldırıda ölen terör örgütü üyesi İbrahim Halil Durgun'un Gaziantep'teki adresinde ele geçirilen dijital materyallerde Alagöz ile Suriye'deki çatışma bölgelerinde DEAŞ saflarında birlikte çektirdikleri fotoğraflar da yer aldı.

Suruç'taki canlı bomba saldırısını yapan Alagöz'ü, ailesinin MOBESE görüntülerinden teşhis ettiği, patlamada parçalanmış vücut parçalarının da akrabalarının ki ile uyuştuğu kaydedilen iddianamede, saldırının detayları yer aldı.

İddianamede, Alagöz'ün Suriye'den canlı bomba yeleğiyle geldiği, Gaziantep'te örgütün sınır sorumlusu Deniz Büyükçelebi tarafından hücre evinde misafir edildiği, üzerindeki canlı bomba yeleğinin patlayıcı ve bilyelere güçlendirilip Suruç'a motosikletle gönderildiği kaydedildi.

İddianamede, Suruç'taki canlı bombalı saldırısının faillerinin canlı bomba Şeyh Abddurrahman Alagöz, Ankara Tren Garı canlı bomba saldırısının şüphelisi ve Gaziantep'te üzerindeki bombayı patlatarak ölen terör örgütü üyesi Yunus Durmaz, Gaziantep Emniyet Müdürlüğüne bombalı saldırda ölen Halil İbrahim Durgun, Ankara Tren Garı şüphelisi ve tutuklu Yakub Şahin, örgütün Türkiye-Suriye sınır sorumlusu Deniz Büyükçelebi ve örgütün Suriye'deki emiri İlhami Mali olduğu değerlendirdi.

 

İfadesinde bombalı saldırıyı anlattı

Ankara Tren Garı Patlaması şüpheli ve tutuklusu Yakub Şahin ise ifadesinde şunları anlattı:

"Çocukluk arkadaşım Gaziantep Hacıbaba mahallesinden arkadaşım Kenan vasıtasıyla Halil İbrahim Durgun ile tanıştım. Bundan yaklaşık 9 ay önce kendisiyle tanıştım. Beni Halil İbrahim Durgun ile tanıştıran Kenan bana kefil oldu. Durgun ile beni tanıştırırken benimle ilgili her şeyiyle güvenebileceğimiz bir arkadaştır dedi. Kenan beni Halil İbrahim ile tanıştırdıktan kısa bir süre sonra IŞID'e katıldı ve Suriye'de öldü. Akkent'de ki depoya zaman zaman Halil İbrahim Durgun beni gönderiyordu. Git dükkan boş görünmesin orada oturun diyordu. Ben bahse konu depoya gittiğimde orada Hafs Kod isimli şahsı, Kasap Bedo kod şahsı, ayrıca erkek olmasına rağmen Meryem Kod isimli şahsı depoda otururken gördüm. Ben sadece kod isimlerim biliyordum. Kod isimlerini verdiğim Hafs, Kasap Bedo ve Meryem kod isimli erkek şahıslar kesinlikle cep telefonu kullanmazlardı ve detay konuşmazlardı.

Halil İbrahim Durgun ile tanıştıktan bir süre sonra ben kendisinin IŞID'e çalıştığını anladım. Suruç'da ki patlamadan 3-4 gün sonra Halil İbrahim Durgun araç kullanıyordu. Ben kendisine abi Suruç işi nasıl olmuş diye sordum. Bana oğlum Suruç'u biz yaptık dedi. PKK'lılar hak etti bizde yaptık dedi. Ben de kendisine nasıl yaptınız diye sordum, bana Gaziantep Elbeyli'den bir kişi üstünde yeleği ile geçti, Deniz Büyükçelebi canlı bombayı gönderdi. Biz Gaziantep'de bir gece misafir ettik. Ben Deniz Büyükçelebi'yi önceden tanırdım. Antep'de çalıştığım fırında ustamdı. Eskiden komşumuzdu şuan Suriye'de kalır, IŞID saflarındadır ve Türkiye-Suriye sınır sorumlusudur. Deniz Büyükçelebi'de başlangıçta Nusret cephesinde başlamıştı, daha sonra Nusret cephesinden ayrılıp IŞID katıldı. Ben bu Suruç olayında Deniz Büyükçelebi'nin adını Halil İbrahim Durgun'dan duyunca Deniz Büyükçelebi'nin Suriye'den Türkiye'ye canlı bomba göndermekte sorumlu olduğunu anladım. Ben Halil İbrahim Durgun ile Deniz Büyükçelebi'nin daha önceden ilişkilerinin olduğunu bilmiyordum. Ancak Deniz Büyükçelebi Suriye'ye gittikten sonra sık sık Halil İbrahim Durgun ile telefonla görüşüyorlardı, aralarında irtibat olduğunu telefon görüşmeleriyle anladım. Deniz Büyükçelebi'nin Suriye'deki amiri de Ebubekir kod isimli İlhami Malı isimli şahıstır. İlhami Malı isimli şahısın Suriye'deki, faaliyetlerinin detayı ile ilgili benim bir bilgim yoktur. Kendisi, Deniz Büyükçelebi ile birlikte Suriye'den Türkiye'ye canlı bomba gönderme faaliyetlerini yürütmektedir. Suruç patlamasından hemen sonra Erdem Kolejinin aşağısındaki Güneykent Mahallesi'ndeki depoya Halil İbrahim Durgun ile birlikte gittik. Depoya bir koli bilye koyduk. Bilyeler küçük kutular halindeydi ve hava kararmak üzeriydi, akşam saatleriydi. Depoda bilyelerin yanında yaklaşık 30 kilogram sarı toz şeklinde patlayıcı malzeme vardı. Ben eve gelince düşünmeye başladım. Taşıdığımız bilyelerin ve patlayıcı maddelerin mahiyetini anladım. Halil İbrahim Durgun Suruç patlamasını da kendisinin yaptırdığını söyleyince yeni bir patlamanın hazırlığı yaptığımızı düşündüm. Suruç patlamasının gerçekleştiği tarih olan 20.07.2015 tarihinden yaklaşık olarak 20 gün kadar sonra Halil İbrahim Durgun ile birlikte Gaziantep ilinde bulunan bir parkta oturmakta iken aramızda muhabbet eder iken, Suruç patlamayı ben yaptım dedi. Bende bunu duyunca şok oldum, çünkü televizyondan bu olayı IŞİD/DEAŞ terör örgütünün yaptığını duymuştum, bu nedenle Durgun'un da IŞİD/DEAŞ terör örgütü adına faaliyet gösterdiğini anladım, bende sen yaptıysan burada nasıl duruyorsun dedim, patlamanın olduğu yerdeki şahıslar ölmeyi hak ettiler, bunlar şerefsizlerdir dedi, patlamanın nasıl organize ettiğini sordum, oda bana Suriye sınırında IŞİD/DEAŞ terör örgütü adına faaliyet gösteren Deniz Büyükçelebi isimli şahsın Türkiye'de eylemler yapmak üzere şahıs ve malzeme gönderdiğini, Suruçtaki bu canlı bomba eylemini gerçekleştiren şahsı, Büyükçelebi üzerinde yelek ile bana gönderdi, ben de bir gün evimde misafir ettim, ertesi günü gelmiş olduğu canlı bomba yeleğini patlayıcı madde koyarak bir motosikletli şahıs ile akşam vakitlerinde Suruç'a gönderdiğini patlamanın bu şekilde olduğunu bana söyledi. Ancak motosikletin ve üzerindeki şahıslar hakkında bana herhangi bir şey söylemedi ben de sorma ihtiyacı duymadım."

 

 Değerlendirme ve sonuç

Bombalı eylemi gerçekleştiren şahsın kimliğinin tespiti konusundaki çalışmalar neticesinde canlı bombaya ait olduğu düşünülen vücut parçaları ile şahsın babasından alınan biyolojik örneklerin DNA incelemesi neticesinde aralarında babalık bağı tespit edilemediği belirtilen değerlendirmede, "Yine olay yerinde bulunduğu söylenerek HDP Suruç ilçe teşkilatı yetkilileri tarafından kolluk kuvvetlerine teslim edilen Şeyh Abdurrahman Alagöz'e ait kimlik belgesinin canlı bombaya ait olduğu belirlenmiş ve son olarak şahsın babasına yaptırılan teşhis ile de eylemin failinin Şeyh Abdurrahman Alagöz olduğu doğrulanmıştır" denildi.

 

Suruç'ta canlı bomba saldırısı talimatı Suriye emirinden

Suruç patlamasının Gaziantep ilinde yapılanan IŞİD/DEAŞ terör örgütünün emir ve talimatları doğrultusunda Şeyh Abdurrahman Alagöz tarafından gerçekleştirildiği, canlı bombaya şüpheliler Yunus Durmaz ve Halil İbrahim Durgun'un bizzat talimat vererek yardım ettikleri, bu şüphelilere ise talimatın haklarında yakalama kararı bulunan örgütün yönetici kadrosundaki Deniz Büyükçelebi ile İlhami Balı tarafından verildiği kaydedildi.

İddianamede, şöyle denildi:

 "Bu suçların yanı sıra olayda canlı bomba tarafından kullanılan patlayıcı maddenin nakledilmesi, muhafaza altına alınması, satın alınması veya işlenmesi durumlarının münhasıran "Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi" suçunu oluşturması sebebiyle şüphelilerin eylemlerinin ayrıca 5237 Sayılı TCK'nın 174/1. maddesini ihlal ettiği sonucuna varılmıştır.Tüm bu hususlar göz önüne alındığında şüphelilerin üzerilerine atılı suçları işledikleri ve sevk maddeleri uyarınca cezalandırılmaları gerektiği anlaşılmakla, şüphelilerin yargılamalarının mahkemenizce yapılarak belirtilen sevk maddeleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmaları talep olunur."

Güncelleme Tarihi: 28 Ocak 2017, 11:08
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner195