Title of a News Article

Okutan, TBMM'de Urfa'yı övdü

.

Okutan, TBMM'de Urfa'yı övdü
banner206
MHP Isparta Milletvekili, Şanlıurfa eski Valisi Nuri Okutan, TBMM'de Şanlıurfa'da 'İstiklal Madalyası' verilmesine ilişkin görüşülen kanun teklifiyle ilgili konuşma yaptı. Şanlıurfa'nın tarihi ve kültürel zenginliklerinden bahseden Milletvekili Okutan, "Eğer biz Türkiye'de tekrar barışı, tekrar huzuru ve bereketi arayacaksak muhakkak Urfa'yı bir laboratuvar olarak değerlendirmek durumundayız" dedi.

MHP Isparta Milletvekili, Şanlıurfa eski Valisi Nuri Okutan,  Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmasında şunları kaydetti; 
    Bugün, Urfa'mıza istiklal madalyasının verilmesiyle ilgili önergeyi görüşeceğiz. Bu hususta partim adına görüşlerimizi arz edeceğim. 
    Urfa, şehirlerden bir şehir değildir, herhangi bir şehir değildir. Urfa'nın tarihte Türkler daha Anadolu'ya gelmeden önce de yaklaşık on iki bin yıllık bilinen tarihi var şu anda. Göbeklitepe'den anlıyoruz ki şu anda arkeolojinin ulaştığı bilgiler ve yorumlarla on iki bin yıllık geçmişe sahip. Oradan Hasankeyf'e, oradan Çatalhöyük'e ve Mısır'a ve bütün dünyaya yayıldığı şeklinde bir teori var. Henüz bu çürütülmedi ve bu teoriye göre de Urfa bir bereket şehri, Urfa bir huzur şehri, Urfa bir üretim şehri ve ilim şehri olarak her devirde merkez olmuş gelmiştir. 
    Ve arkeoloji literatüründe, bu bölgeye, Urfa'ya, Urfa coğrafyasına "Bereketli hilalin kilit taşı" denmektedir. Müsaade ederseniz bu hilali de göstermek isterim. Basra Körfezi'nden Kızıldeniz'e kadar sarkan bir bereketli hilal kavramı ve coğrafyası vardır. İşte, "Orta Doğu'ya hâkim olacaksınız ki, Orta Doğu'ya hâkim olanlar da dünyaya hâkim olurlar." tezi buradan kaynaklanmaktadır. Dikkat ederseniz, onun kilit taşı mertebesinde olan yerde Urfa vardır ve insanlığa hayatın buradan yaygınlaştığı hep, öteden beri söylenmiştir.
    Esasen Urfa'nın bizim kültürümüzde de önemli bir yeri var çünkü tevhit inancının ilk yeşerdiği yer Urfa'dır, ilk dünyaya haykırıldığı yer Urfa'dır. Dolayısıyla ilk tevhit inancı Urfa'dan insanlığa seslenmiştir. Bana göre de bugün bu tevhit inancının etrafında toplanarak, Urfa'nın yine dünyaya, yine Anadolu'ya, yine bize, yine Orta Doğu'ya söyleyeceklerinin var olduğuna ben inanıyorum. Tek şey, Urfa'yı illerden bir il olarak değerlendirmemek, Urfa'yı bu değerleriyle birlikte özel incelemeye almak veya bir laboratuvar gibi görüp, inşallah, tekrar oradan bir meşalenin, barışın, aydınlanmanın, bereketin, dalga dalga hem Anadolu'muza hem de bütün dünyaya yayılacağı inancını taşımaktayım. 
    Urfa'yla ilgili Balıklı Göl ve peygamberler şehri hep bilinen taraftır, Hazreti Âdem'in gelip tarım yaptığı yer olarak Urfa bilinir. Yine, Hazreti İbrahim orada doğmuş, orada, işte, tevhit inancını, anlayışını dünyaya haykırmıştır. Hazreti Eyyub, şimdi, Urfa'mızda yatmaktadır. Elyesa, Hazreti Şuayb, Hazreti Yakup... Hazreti Musa Urfa topraklarında çobanlık yapmıştır. O bilinen çoban hikâyesi, kuyu hikâyesi Urfa'da gerçekleşmiştir. 
    Yine, bu haliyle inanç merkezimizin de "Mekke, Medine, Kudüs'ten sonra Urfa gelir." diye Urfalılar hep söylerler. Bunun ben doğru olduğuna da yürekten inanmaktayım.
   
 Diğer taraftan, bizim tarihî şahsiyetlerimiz de, hem gönül dünyamızda hem Urfa'da kalmışlar hem yerleşmişler, oradan da bizim medeniyet coğrafyamıza çok ciddi kazanımlar sağlamışlar. Bunun başında mesela Süleyman Şah geliyor. Süleyman Şah Urfa'da oturmuş, Urfa'da yaşamış ve o civarda hâlâ akrabaları da köylerle vesaire filan bağlantıları devam etmektedir.
    Yine, Sultan II. Kılıç Arslan'ın Viranşehir'de defnedildiği hep söylenir. Her ne kadar mezarı bulunmamış olsa bile tarihçiler Viranşehir'de kaldığı ve orada yaşadığını belirtirler.
    Bizim inanç dünyamızda çok özel bir yeri olan Mevlânâ Halid-i Bağdadî'nin oğlu Şeyh Şehabeddin Ahmed de Urfa'da mukimdir, Urfa'da yatmaktadır.
    Yine, bilhassa Bektaşi inancının temel köşe taşlarından birisi olan Dede Kargın Hazretleri de yine Urfa'da mukimdir ve Hacı Bektaş-ı Veli'nin de Urfa'da bir türbesi vardır. Dede Kargın ile Hazreti Mevlâna, Konevî ilişkisi içinde olduğu söylenir. Oradan fark edilince kaybolduğu Hacıbektaş'ta tekrar insanlarla kucaklaştığı hep söylenir. 
    Dolayısıyla inanç dünyamız açısından da, bize yakın tarihimizdeki inanç dünyamız açısından da Urfa çok önemli bir yer teşkil etmektedir.
    Yine, Ahmet Yesevi'nin Türklerin Urfa'ya gelişiyle birlikte birinci halkadan öğrencisi Şeyh Mesud Urfa'da yatmaktadır. Yine, Türkçe bir hikmet dili olarak hep söylenir, bilinir, kabul ederiz. Bir hikmet dilidir Türkçe ve hikmet şiirinin kutbu da, Şair Nabi de Urfalıdır; Urfa'dan Halep'e, Halep'ten de İstanbul'a geçmiştir. Dolayısıyla, bu bakımdan da Urfa önemlidir. Bu vesileyle, Şair Nabi'nin ölüm yıl dönümü 12 Nisan, şimdiden onu da rahmetle burada yâd etmek icap eder. 
    Bir başka husus hem kültür coğrafyamızda hem manevi dünyamızda Urfa önemli bir yeri işgal ediyor ama aynı zamanda, bir stratejik merkezdir Urfa. Yani kimse buradan bakıldığında Urfa'nın bu konumunu belki bilmez ama Urfa'dan baktığınızda, Kerkük, Beyrut, Kayseri ve Şam'a Urfa eşit uzaklıktadır. Yani zamanında neredeyse birkaç günlük yürüme mesafesiyle, atla gidilebilecek bir uzaklıktadır. Diğer taraftan, Halep, Rakka, Diyarbakır ile Urfa eşit uzaklıktadır. Yani Halep çok uzak bir yer filan değil, Halep bizden farklı bir yer filan değil; Urfa'nın bir parçası gibidir. Hatta Urfa'da Halep bahçesi vesair filan diye oralarla bütünleşmiş isimler de vardır. Urfa'nın Bağdat'a uzaklığı ile Ankara'ya uzaklığı eşittir. Urfa'nın Tahran'a uzaklığı ile İstanbul'a uzaklığı eşittir. Bu manada Urfa coğrafi konumu itibarıyla da böyle merkez bir yerdedir.
    
Diğer taraftan, güncel hususlara gelecek olursak, Urfa tüm Türkiye'de sulanabilir arazinin yüzde 11'ine sahiptir. Türkiye'de üretilen tüm arpa ve buğdayın yüzde 10'unu Urfa üretmektedir. Türkiye'de üretilen mısırın yüzde 15'ini tek başına Urfa üretebilmektedir. Diğer taraftan, Türkiye'de üretilen pamuğun, fıstığın ve mercimeğin -yani Antep fıstığı diye bilinen fıstığın- yüzde 40'ı tek başına Urfa'da üretilmektedir. Dolayısıyla, Urfa aslında bu manada yine üretim ve bereket merkezi oluşunu hâlâ devam ettirmektedir. 
    Diğer taraftan, Urfa Türkiye'nin coğrafi büyüklüğü itibarıyla 7'nci ilidir, nüfus büyüklüğü itibarıyla 9'uncu ilidir ama genç nüfus itibarıyla, öğrenci sayısı itibarıyla Türkiye'nin 3'üncü şehridir. 
    Dolayısıyla, Urfa böyle sıradan bir şehir değildir ama en önemli özelliği, Urfa bir orkestradır; bütün sazlar Urfa'da var, bütün kimlikler kendini Urfa'da tanımlayabilir, barış içinde yaşarlar, bir orkestranın elemanları gibi ortak ruh içinde buluşabilirler. Tevhit inancının etrafında o farklılıkların birlik zemininde birleşebildiği bir coğrafyanın adıdır. Eğer biz Türkiye'de tekrar barışı, tekrar huzuru ve bereketi arayacaksak muhakkak Urfa'yı bir laboratuvar olarak değerlendirmek durumundayız. 

Güncelleme Tarihi: 08 Nisan 2016, 00:38
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner195