Title of a News Article

Tanal: "Yasama hakkımız hala verilemiyor"

.

Tanal: "Yasama hakkımız hala verilemiyor"
banner206

 CHP’nin Basından, Halkla İlişkiler ve Sosyal Politikalardan Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Neşe Tanal, Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı verilmesinin 82. Yıldönümü ve 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü kapsamında bir mesaj yayınladı. Mesajında, 82 Yıl önce Atatürk’ün kadınlara vermiş olduğu seçme ve seçilme hakkının büyük ölçüde kâğıt üzerinde kaldığını belirten Tanal, “Seçme seçilme hakkımız var ama yasama hakkımız hala verilemiyor” dedi.

CHP’nin Basından, Halkla İlişkiler ve Sosyal Politikalardan Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Neşe Tanal, yayınladığı mesajına; 5 Aralık 1934 yılında kadınlara “Seçme ve Seçilme” hakkı verildiğini anımsatarak, “Ulu önder Atatürk,5 Aralık 1934 tarihinde Türk kadınına hakların en büyüğü olan “Seçme ve Seçilme” hakkı tanınmıştır. Dünya siyasi tarihine baktığımızda, kadınların seçme ve seçilme hakkına kavuşmasının zorlu bir sürecin sonunda gerçekleştiğini görüyoruz. Kadınlara 1893 tarihinde seçme hakkını ilk kez veren ülke Yeni Zelanda olmuştur. Ancak bu ülkede kadınlara seçilme hakkının verilmesi 1919 yılını bulmuştur. Kadınlara, hem seçme hem de seçilme hakkını birlikte tanıyan ilk ülke ise, 1906 yılında Finlandiya olmuştur. Türk kadınlarının 1934'de kavuştuğu seçme ve seçilme hakkına dünya kadınları genel olarak İkinci Dünya Savaşı sonrasında kavuştu. Türkiye 82 yıl önce parlamentodaki kadın temsil oranıyla dünya ikincisiydi, bugün ise ortalamalarda son sıralarda” dedi.

Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin ardından Atatürk’ün şu sözleri sarf ettiğini vurgulayan Tanal, “Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasî hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medenî mevkiini salahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir.  Siyasî hayatla, belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu seferde milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medenî memleketlerin bir çoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve liyakatla kullanacaktır” diye kaydetti.

 

“Seçme seçilme hakkımız var ama, yasama hakkımız hala verilemiyor”

Atatürk’ün 1925 yılında Nutuk’ta kadın meselesinde “Bir milletin yalnız erkeklerinin ilerlemesiyle o millet yükselemez. Çünkü eğer kadın aynı ölçüde ilerleme hâlinde olmazsa erkeğin yükselmesi mümkün değildir.” Dediğini vurgulayan Tanal, açıklamasında şunları kaydetti;

Acaba 21. Yüzyıl Türkiyesinde Türk kadını Atatürk’ün dediği gibi seçme ve seçilme hakkını “Selahiyet” ve “Liyakat” la kullanabiliyor mu?

Bu sorunun cevabı ne yazık ki büyük ölçüde “HAYIR!” dır…

Seçme seçilme hakkımız var ama, yasama hakkımız hala verilemiyor.

1980 sonrası iktidarların dini siyasete âlet etme çabaları neticesinde kadını geri plana itme uygulamaları hız kazanmıştır. Türk kadını 1934 yılından daha da gerilere götürülmeye çalışılmaktadır. Siyasete atılması baba, erkek kardeş, akraba veya eş tarafından engellenmekte, oy kullanırken kendi iradesi, aile baskısı neticesinde ipotek altına alınmaktadır.

 Ülkemizde yaşanmaya devam eden kadınlara özgü insan hakları ihlalleri listesini değişik alanlarda çeşitlendirerek uzatmak mümkün. Aile içi şiddet, namus cinayetleri, bekaret kontrolü uygulamalarından dolayı meydana gelen intihar vakaları, işyerinde, sokakta yaşanan cinsel taciz olayları…

Türk kadını, yüzyıllardır özlemini çektiği haklarına sahip olmada; en azimli, inançlı ve güçlü desteği Atatürk' ten almış ve çağdaş ülke kadınlarının önüne geçmiştir.Ne yazık ki son yıllarda dini siyasete alet eden  erkek egomanyasının eline geçtiği için kadın karanlık cağlara çekilmektedir. .Kadın din simsarlarının ideolojilerine kurban edilmektedir. ..

Gönül ister ki, kadınlar, toplumun sorunları karşısında erkeklerin müsaade ettikleri alan ve ölçüde yer alma yerine, ataerkil toplumun sınırlarını aşmalıdırlar.

82 Yıl önce Atatürk’ün kadınlarımıza vermiş olduğu seçme ve seçilme hakkı büyük ölçüde kâğıt üzerinde kalmış, kadınımız ne yazık ki uygulamada ailesinin seçtiğini seçmiş, kendisi ise seçilememiştir…

Bu yüzden “kadının insan hakları” bir azınlık grubuna ait özel alanla kısıtlı kalan bir sorun değil, toplumsal kalkınma sürecinin temel taşlarından biridir. Ailede demokrasi olmadan toplumda da demokrasi olmayacaktır.

. Kadınlarımızın öncelikle toplum içerisinde var olmak için mücadele ettiği bir ülkede onların siyasete tam ve aktif katılımını sağlamak için pozitif ayrımcılık temelinde demokratik atılımların bir an önce yapılması gerekmektedir. "Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer bir organı işlemezse o sosyal toplum felçlidir." diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün öncelikle Türk Kadınına sonrasında da tüm milletimize armağan ettiği bu devrimin 82. Yılını kutluyor, tüm kadınlarımıza sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”

 

 

Güncelleme Tarihi: 05 Aralık 2016, 14:57
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner195

banner142