Title of a News Article

ÜÇKAĞITÇI GAZETECİLER

“Üçkâğıtçılık” temel anlamda el çabukluğu marifetiyle iskâmbil kâğıtlarını atıp, “bul karayı, al parayı” diyenlerin ünvanıdır. Üçkâğıtlığı öyle her eline üç kâğıt alan yapamaz. El çabukluğu marifeti olsa bile kişinin tiynetinde “hırsızlık, haram, dolandırıcılık, aldatma” gibi kötülüklerin bulunması gerekir ki, üçkâğıtçılık da bir ekip işidir. Dili iyi laf yapan, gözü fıldır fıldır dönenlerin mesleğidir.
Üçkâğıtçılık zaman içinde anlam çerçevesini genişletmiş, yalan söyleyerek insanları kandıran, haksız kazanç sağlayan, dolandıran herkes için bir unvan olmuştur.
Son günlerde gazeteci camiasında bir üçkâğıtçılık iddiası alıp başını gitmiş. Önce bir milletvekili aday adayı parası olmadığı için medyanın kendisini karaladığını ifade etmiş, Urfa’daki gazetecileri isim belirtmeden zan altında bırakmıştı. Önceki gün de bir gazetecinin TOKİ’den aldığı dairesini birkaç kişiye satarak üçkâğıtçılık/dolandırıcılık yaptığı gündeme getirildi.
Her iki konu hakkında da bazı duyarlı gazete patronları, cemiyet başkanları açıklamalar yapıp, isimlerin açıklanmasını istedi. Haklılar da. Medyanın çığırından çıktığı bir dönemde “hakkıyla” gazetecilik yapanlar bu genelleme içine konmamalı.
Peki her meslekten olur da gazeteciden üçkâğıtçı olamaz mı?
Ben size söyleyeyim.
En iyi üçkâğıtçı gazeteciden olur.
Zaten gazeteci, mesleği nedeniyle iyi laf yapmayı bilen, hızlı düşünen, becerisi olan kişidir. Bu yeteneğini kötüye kullandığı zaman ise dört dörtlük bir üçkâğıtçı olur.
Meslekte geçirdiğim süre zarfında gazetecilik etiketine sahip çok usta üçkâğıtçılara rastladım ki, “anasını boyayıp, babasına satan” onların yanında çırak kalır. Şeytan bile onların oyunlarıyla başa çıkamaz, yolunu değiştirir. Borcu olan insanlar alacaklarını almak için yanlarına geldiğinde bir hiddetle girer, dersin ki şimdi bunu öldürür. Ama üçkağıtçı gazeteci öyle bir laf ebesidir ki, borcu olan adama borcunu ödemek yerine üzerine daha fazlasını alır. Gazetecinin üçkâğıtçısı geniş bir çevreye sahip olduğu izlenimini verir. Siyaset ve bürokraside oldukça içli dışlı olmaya gayret eder hatta bu samimiyeti üçkâğıdına alet edebilmek için aile bağlarına kadar yakınlaştırır. Kente yeni gelen bürokratlarla, siyasetçilerle çok yakın temaslar kurar, ilgi alakasını hiç onların üzerinden eksik etmez. Yazılarında ha bire bu isimleri cilalar parlatır. Başta Valiler, Belediye Başkanları, Emniyet Müdürleri, resmi kurum amirleri, siyasetçiler ile çok içli dışlıdır. Bunlarla kurduğu yakınlığı, yayın organlarında reklam yaparak “keriz” avına başlar.
Gazetecinin üçkâğıtçısı çok “yüzsüz”dür. İşini halletmek için birini araması gerektiğinde hiç düşünmeden arar. Çoğunlukla da işini haleder. Siyaset ve bürokrasiye işi düşen ama bunu halledemeyenler de bunların kapısını çalar. “Keriz” dedikleri bu adamların işini halletmek için gazeteci üçkâğıtçı bazen doğrudan pazarlık yapar, bazen de karşı tarafın şu kadar miktar istediğini söyler. Aslında karşı tarafın işi halletmek için bir talebi yoktur, talep namuslu görüntüsündeki üçkâğıtçının talebidir. Buna, gazeteciliğin şöhretinden faydalanarak nemalanmak derler.
Gazetecinin üçkağıtçısını tüm camia tanır, bilir. Camia içersinde çarpabileceği kimse yoktur. Camia da içindeki üçkağıtçıları çok iyi tanımasına rağmen deşifre etmez. Hatta zihniyeti ona yakın olanlar bu üçkağıtçıları sürekli korur, kollar. Yapamadıkları işlerini bunlar üzerinden halleder. Yayın organlarının kapılarını bunlara açarlar. Çünkü kazanç sağladıkları işin yöntemi, meslek ahlakına uygun değildir. Meslek ahlakına uygun olmayan bir işi de doğrudan kendileri yapmak istemez, üçkâğıtçıyı maşa olarak kullanırlar. Böylece üçkâğıtçılık için gerekli olan “ekip” de kurulmuş olur.
Diğer husus ise milletvekili aday adayının “gazeteciler benden para istedi” demesiydi. Cemiyet başkanları ve gazete sahipleri bangır bangır açıklamalar yaptılar, konuyu manşetlerine çektiler: “Hangi gazeteci para istedi!”
Kendinizi kandırmayın beyler.
Gazetesinde, televizyonunda, internetinde siyasi propagandayı bedava yapan tek bir kişi var mı?
Basarsın medyaya parayı, reklamını da haberini de istediğin kadar yayınlatırsın. Bilmeyen mi var?
“Gazetecinin üçkâğıtçısını açıkla” diyerek erkeklik taslamanın gereği yok. Üçkâğıda getirildiğini ifade edip şikâyetçi olan yoksa, yargı kararıyla üçkâğıtçı hüküm giymemişse hiç kimseyi “üçkağıtçı” diye deşifre edemezsin. Zaten yasal olarak böyle bir şey mümkün değil. Eğer yiğitliğiniz varsa, içinizde barındırdığınız gazeteci üçkağıtçıları kapı önüne koyun ve camiaya duyurun yeter. Bunu yapmıyorsanız, siz de o ekiptensiniz.
YORUM EKLE

banner195