Title of a News Article

Bağlı, çözüm sürecinin zorluklarını yazdı

Bağlı, çözüm sürecinin zorluklarını yazdı
banner206

 Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim üyesi gazetemizin köşe yazarlarından Prof. Dr. Mazhar Bağlı, son köşe yazısında ‘Çözüm Sürecinin Zorlukları’nı yazdı. İşte Bağlı’nın ‘Çözüm Sürecinin Zorlukları’ adlı köşe yazısı;

Çözüm sürecini istismar eden örgüt ve bileşenleri bu meseleyi isteyerek ve planlayarak kelimenin tam anlamıyla bir ateş topu haline getirdiler. Tabi bunu yaparken esas hedefleri bu coğrafyada yerli bir projenin hayata geçirilmesine geçit vermemekti. Ki bugün örgütün ideolojik derebeyliğinin egemen olduğu coğrafyaları kimin niçin ve nasıl bir duyarlılık içinde olduğuna baktığımızda manzara daha net görülmektedir.

Peki bu durumdan kim veya kimler zarar göreceklerdir? Tabi ki gariban Kürtler görecektir. Daha önceki dönemlerde pek çok tezgahın içine çekilen bu gariban halk bu kez içerden, tam da onların bu geçmişte yaşadıkları acılar üzerinden vücut bulan bir mekanizma ile terbiye edilmekte, daha doğrusu mağdur edilmektedirler. Örgüt kendi ideolojik hegemonyasını tesis etmek ve sahip olduğu ideolojinin siyasi ve sosyal bir gerçekliğe tekabül ettiğini zorla kanıtlamak için tüm Kürtleri ateşe atmaktan çekinmemektedir. Suriye’de Esad rejim ile giriştikleri ortaklığın asıl nedeni de budur.

Bugün Ortadoğu halklarının tarihsel düşmanı olan tüm mekanizmaların aniden Kürtlere dost olduğunu izah edebileceğimiz nasıl mümkündür? Bu coğrafyaya hangi amaçla gelirlerse gelsinler, hiçbir zaman huzur ve barış getirmeyen Ortadoğu düşmanlarının PKK-PYD’ye özel bir sevgi halesi içinde hareket ettiklerini düşünmemizi isteyenlerin bizi fazla saf görmelerinden öte bir durum var bence.

Bu konu artık Kürtlerin en temel toplumsal sorunlarından birisidir. Örgüt ve bileşenleri çok özel bir takım gayri nizami harp yöntemleri ile yürüttüğü propaganda üzerinden Kürtleri birlikte yaşadıkları veya yan yana bulunduğu tüm halkların düşmanı haline getirdi. Bu coğrafyanın en kadim halkı olan bu millet, bugüne kadar çevresi ile uyumlu ve barış içinde yaşamaya devam etmişti. Evet, pek çok ceberut ve eli kanlı devletle ciddi sorunlar yaşadılar, sürgün yediler, ötekileştirildiler, yerlerinden edildiler ama “halklara” düşman olmadılar ve halklar da bunlara düşman olmadı.

PKK ve bileşenlerinin ta baştan beri izledikleri siyasetin merkezine “halkların kardeşliği” gibi bir retoriği yerleştirmiş olmaları da tam da bu nedenden dolayı çok hayati bir konudur. Düşmanlığı bir dostluk maskesi ile halka sunarak onları kendi hegemonyasına alarak işleri yürütmektedirler.

Esad rejiminin verdiği imkanlarla kurulan Kantonda yaşayan Kürtleri terör örgütlerinin hedefi haline getirip koruma iradesini değil, onları koruyanlara karşı vandalizme başvurulması da aynı stratejinin bir parçasıdır.

Siz Kandil’den Kobaniye giden bir yiğit (!) duydunuz mu? Veya örgütün bölgeden Kobani’ye eleman devşirmeye çalıştığına şahit oldunuz mu? Hayır. Ama çocuk yaşta olanları Kandile götürmek için neler yaptığını ve yapabileceğini en Diyarbakır’daki anneler bize her gün haykırmaktadırlar.

Sivil insanlara ve demokratik sisteme karşı yiğitlik yapmak herkesin işi ama terör örgütlerinden soydaşlarını korumak er kişinin işi.

            Birbiri ile bağlantılı olmadığı halde Kobani meselesini var olan çözüm sürecinin bir parçası haline getirmek esas olarak işi çıkmaza sürüklemektir. Bu çıkmazın faturasını özel bir algı operasyonu üzerinden muhatabına yıkabileceğine inanmaktadır.

Gerçekten de örgüt ve bileşenleri pek çok konuda gerçeği karartma konusunda son derece profesyonel operasyonlar yürütebilmektedir. Mesela Reis-i Cumhurumuz sayın Erdoğan’ın Kobani’nin kime ait olduğu ile ilgili herhangi bir ifadesi olmadığı halde örgüt ve bileşenleri, Aynel Arap ismi ve Arap coğrafyası bağlantısını ona atfen hemen yaydılar. Bu örgüt böyledir işte. Her zaman bel altı çalışır. Çözüm sürecini boğarken suçu başkalarına yıkabilecek inanmış ve aldanmış bir kitlenin varlığı da onlara cesaret veriyor zaten.

 

Ama şunu unutmamak gerekir ki basit bir terör örgütü eğer üç yüz-dört yüz bin Kürdü bir gecede muhacir durumuna düşürebiliyorsa anti demokratik bir devletin neler yapabileceğini bilmiyor olmaları mümkün değil. O halde asıl hedef Kürtleri birilerine kırdırıp kendi ideolojilerine uygun bir ütopya tesis etmektir. Sonuçta olan yine gariban Kürtlere olacaktır maalesef.

Güncelleme Tarihi: 29 Ekim 2014, 14:23
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner195