Title of a News Article

Erdoğan Öksüz için MİT operasyonu sinyali verdi

Erdoğan Öksüz için MİT operasyonu sinyali verdi
banner206

Londra'da kendisini takip eden Türk gazetecilerle bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ firarisi Adil Öksüz'ün yakalanması için Almanya'ya operasyon yapılabileceğinin sinyalini verdi. Erdoğan, "İçişleri Teşkilatımız, İstihbarat Teşkilatımız bunları alıp getirme imkanına sahip" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İngiltere'nin başkenti Londra'da NATO'nun 70 yılının kutlandığı Liderler Zirvesi'nde kendisini takip eden Türk gazetecilerle bir araya geldi. Firari FETÖ'cü Adil Öksüz'le ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İçişleri Teşkilatımız, İstihbarat Teşkilatımız bunları alıp getirme imkanına sahip" dedi.

"TA AFRİKA'NIN ÜCRA KÖŞELERİNDEN ALIP GELDİĞİMİZ GİBİ..."

Londra'da Zirve sonrası gazetecilere açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yapılan röportajdan satır başları şu şekilde;

SORU: FETÖ firarisi Adil Öksüz ile ilgili bir gelişme var mı? Nerede olduğunun tespiti ve iadesiyle ilgili süreç nasıl işliyor?

Malum, şu anda tabi bunlar değişik ülkelerde seyrüseferdeler, dolaşıyorlar. Bakıyorsun sesi Belçika'dan geliyor, bir bakıyorsun Yunanistan'dan geliyor, bakıyorsunuz Almanya'dan geliyor, değişik yerlerde dolaşıyorlar. Aslında işte bölücü terör örgütünün başı nasıl getirildiyse bunları da böyle bir operasyonla getirme durumu söz konusu olursa şüphesiz ki iş çok daha rahat olacak. Ama şu ana kadar FETÖ'nün ileri gelenlerinden teslim edilenler oldu. Onları da aldık ülkemize getirdik. Hala bu konuda görüşme yaptığımız devletler var. Bazen adreslerine varıncaya kadar istihbarat örgütümüz kendilerine veriyor. Onlardan da bunun iyi niyetini görüp, bunları alabilirsek tabi ki İçişleri Teşkilatımız, İstihbarat Teşkilatımız bunları alıp getirme imkanına sahip. Ta Afrika'nın ücra köşelerinden alıp geldiğimiz gibi. Durmuyoruz.

SORU: Dörtlü Zirve'den sonra Trump'la yaptığınız görüşmede YPG konusunda bir ilerleme var mı? ABD'nin herhangi bir tavır değişikliği olacak mı?

NATO Zirvesi'nde yapılan açıklamalara, konuşmalara bakıldığı zaman hepsi de teröre karşı olduklarını söylüyor. Ama iş başa düştüğünde buna karşı bir mücadeleyi ortaya koyma maalesef olmuyor. Temenni ederiz ki bundan sonraki süreçte bunları yaşamayız. herkes sözünün arkasında durursa o zaman tabi terörle mücadelede işimiz çok daha kolay olacak.

Her zaman söylüyorum; biz Türkiye olarak bir kabile devleti değiliz. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devletiyiz. 82 milyon nüfusumuz var. Güçlü bir asker yapımız var. Güçlü bir polis yapımız var. Bütün bunlarla birlikte son iki yıl içerisinde çok ciddi operasyonlara imza attık. Tabi şehitlerimiz de var. Ama böyle bir mücadelenin sebep-netice ilişkisinde bu şehitler olacaktır. Kaldı ki bir de Suriye Milli Ordusu'nun bizimle birlikte hareket edişi var. Bunlar da yılmadan usanmadan çok şehit vermelerine rağmen bizimle birlikte hareket ediyorlar. Dolayısıyla bu mücadeleyi de kararlı bir şekilde sürdürmeye devam edeceğiz. Bu süreç içerisinde de bunların durumunu göreceğiz. Ama içeride dışarıda inlerine gireceğiz. Terörle mücadelede bunların inlerine girdik. Ciddi manada silkeliyoruz. Daha da devam edecek.

"MİÇOTAKİS'LE GÖRÜŞMEMİZ VERİMLİ GEÇTİ"

Dün akşam Sayın Miçotakis ile de görüşürken dedik ki "Bakın bu DHKP-C, PKK/YPG, FETÖ mensupları devamlı size geliyorlar ve aldığımız istihbaratta da Syriza bunların sığınma odağı yeri. Dolayısıyla bunlara karşı biz sizden tavır almanızı bekliyoruz, destek bekliyoruz. Ki bu destek bilesiniz ki bizim de size karşı olan desteğimizi arttıracaktır. Göç konusunda daha olumlu davranmamızın önünü açacaktır. Bakın biz size karşı şu ana kadar öyle bir şey yapmadık. 2 bin kadar mülteciyi geri gönderdiniz. Biz de aldık. Tekrar size göndermedik. Dolayısıyla bu dayanışmayla olacak bir iştir. Sizin bir avantajınız da şu an ab'desiniz. dolayısıyla bundan sonraki süreçte de bu dayanışma içerisinde arkadaşlarımız bu çalışmaları yürütsünler." Bunun için Sayın Miçotakis'le de bu görüşmemiz verimli geçti diyebiliriz.

SORU: Dörtlü Zirve'de sivillere yönelik saldırıların durdurulması biçiminde ortak bir sonuç bildirildi. Peki Barış Pınarı ile Türkiye'nin kontrol ettiği bölgelerde sivilleri hedef alan katliamları oldu.Sivillere yönelikbu saldırılara karşı bu ülkeler ne yapmayı düşünüyor?

O bölgelerdeki saldırılar terör örgütünün yanı sıra rejimin yapmış olduğu faaliyetler neticesinde de oluyor. İdlib'de de benzer şeyler oluyor. Tabi biz bunların uyarısını, ikazını yapıyoruz. Biliyorsunuz gerek bizim gerekse Rusya'nın, karşılıklı olarak heyetlerimiz var. Bu heyetler sürekli görüşme halindeler. Bu tür şeylerde karşılıklı uyarılar yapıyorlar. Eğer onları rahatsız edecek olan bir şey İdlib'deki muhalefet cephesinden olmuşsa, onlar bize bunu duyuruyorlar ve burada hemen bir arabuluculuk yapıp bu işi düzenleme yoluna gidiyoruz. Ama aynı şey karşı tarafta olunca da yine aynı durumu Rusya'nın ağırlıkta olduğu heyete bildirip orada bu işin önün almaya, bunu durdurmaya yönelik adımlar atılmasını istiyoruz. Yani olay böyle adeta bıçak sırtı bir süreç diyebilirim. Bir geçiş süreci diyebilirim. Tabi nüfusu itibarıyla büyük bir yer. Ama orada da tabi can yanıyor. Can yandığı zaman bunu da görmemezlikten gelemezsin. Böyle bir durum var. Şimdi Ayn el-İsa'da olanlar var. Münbiç'te hala verilen sözler tutulmuyor.

PUTİN'LE İKİLİ İLİŞKİLER

Bakıyorsunuz Tel Rıfat'ta, Tel Abyad'da, Resul Ayn'da pazar yerleri zaman zaman bombalanıyor. Hatta işte en son bir cezaevinin bombalanması olayı var. cezaevinin bombalanması olayında maalesef kadın çocuk ölenler var. Şimdi bunlara nereye kadar sessiz kalacağız. Biz de gerek dışişleri bakanımıza gerek savunma bakanımıza gerek istihbarata diyoruz ki hemen muhataplarınızla bu görüşmeleri yapın, bu işin önünü alalım. Olmadı tekrar Sayın Putin ile bu işi görüşelim. Biliyorsunuz ocak ayının 8'inde Sayın Putin'in buraya gelişi var ve İstanbul'da inşallah Türk Akımı açılış törenini yapacağız. O zamana kadar bekleyebilir miyiz bekleyemez miyiz, bir de bu var. Bütün bu olaylar devam ederken nasıl olsa 8'inde gelecek diye de beklemeyebiliriz. Belki bu arada görüşmemiz gerekirse telefon diplomasisi yolunu çalıştıracağız.

Soru: Dörtlü Zirve'de Suriye'de güvenli bölge inşa ve imarında, bundan sonra ciddi olumlu bir söz hasıl oldu mu? Yoksa şimdiye kadarki tavırlar devam mı edecek?

Bana göre bu konuda maalesef ülkelerin duyarsızlığı devam ediyor. İsim vermeyeceğim, sadece bir ülke "bu konuda biz size gerekli desteği vereceğiz" dedi. Biz de diyoruz ki en azından biz imkanlarımız çerçevesinde Tel Abyad ve Rasulayn arasındaki bölgede bir çalışma başlatalım. Bu çalışmayla ortaya bir mülteciler şehri çıkartalım. Onun için de bazı planlarımız var, bu planları da işletelim diyoruz ve peyderpey ülkemizdeki Suriyelilerden o bölgedeki toprak sahiplerini ev sahiplerini kendi yerlerine gönüllülük esasına dayalı olarak geri gönderelim.

SORU: Libya'da Nisan ayından bu yana devam eden bir süreç var. Gelinen noktada Libya'daki meşru yönetimle, ulusal mutabakat yönetiminin başkanıyla bir anlaşma gerçekleştirildi. Türkiye'nin hamlesiyle harita olması gereken haline getirildi. NATO zirvesinde bu mesele gündeme geldi mi? Bundan sonraki süreçte Doğu Akdeniz politikasında neler olacak?

Her şeyden önce Libya mutabakat muhtırasıyla alakalı olarak biz meşru yönetimle bu işi imzalamış bulunuyoruz. Şu anda arkadaşlarımız Meclis'e aktardılar ve Meclis'te bu süreç devam ediyor. Meclis'ten bunun geçmesiyle, süratle bu adımı atarak, iş artık adeta yürürlüğe de girmiş olacak. Ama karşı taraf da tabi bundan rahatsız. Hakları olmayan şeyleri hak edinme durumuna geçenler böyle bir durum olunca tabi sıkıntıya girdiler. Tabi başta Yunanistan olmak üzere Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail rahatsız olduğu gibi Avrupa Birliği'ni de tahrik ediyorlar. Şimdi Dörtlü Zirve'de de Fransa ve Almanya da bu konunun üzerinde durdu. biz gerekli açıklamaları yapınca da gene tabi fransa maalesef bu işte hala rahatsızlığını devam ettiriyor. Ondan sonra dedim ki "sen niye bunun üzerinde bu kadar duruyorsun? Burada senin bir hakkın var mı? Buranın garantör ülkesi Türkiye'dir, garantör ülkesi Yunanistan'dır, İngiltere'dir. Peki sen nereden buraya giriyorsun? Biz garantör ülke olma hakkımızı burada kullanıyoruz. Orada bizim soydaşlarımız var ve soydaşlarımızdan tarafız. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Dolayısıyla onların haklarını da korumak için sonuna kadar çalışacağız. Bizim bundan feragat etmemiz söz konusu değildir. Tabi şu anda özellikle de hak yerini bulma yolunda yürüyor. Bu onları rahatsız ediyor. Ama bütün mesele burada.

Şimdi bakıyorsunuz birileri "oradan çekilin, burada daha durmayın, aksi takdirde sizi memleketinize göndeririz" gibi yaklaşımlar içerisine giriyorlar. Biz buradaki hukuku ve hukukumuzu soydaşlarımız başta olmak üzere koruyacağız.

Bu atılan adımla ilgili şimdi bazıları yalan yanlış şeyler de uyduruyor. İşte bu uluslararası hukuka, uluslararası deniz hukukuna uygun değildir gibi saçmalamalar da yapıyorlar. Az önce de söyledim; Türkiye kabile devleti değil. Bizim yıllara sari, ta Osmanlı'ya dayanan bir birikimimiz var. Deniz hukuku nedir, uluslararası hukuk nerede neşet eder, bunların hepsini bu millet biliyor. Yani Dışişlerinin bu noktadaki hafızası çok çok güçlü. Dolayısıyla buradan bizim herhangi bir taviz vermemiz mümkün değil. Bu yapılanlar uluslararası deniz hukukuna da kesinlikle uygundur. Dolayısıyla bundan da taviz vermek söz konusu değil. Adımlarımız buna göre atılıyor. Şu anda da Libya'daki meşru hükümet yeter ki ayakları üzerinde dik durduktan, sağlam durduktan sonra bu atılan adım yerini bulacaktır.

Güncelleme Tarihi: 05 Aralık 2019, 16:27
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner195