Title of a News Article

İslâm Bilgeleri zirvesinde neler konuşuldu?

.

İslâm Bilgeleri zirvesinde neler konuşuldu?
banner206

Şanlıurfa Valiliği tarafından “İslam’ın Evrensel Mesajı: Barış, Adalet, Özgürlük” temasıyla düzenlenen “Uluslararası İslâm Bilgeleri Zirvesi” bugün başladı.

Üç gün boyunca sürecek olan “Uluslararası İslâm Bilgeleri Zirvesi” Nevali Otel’de başladı. Programa Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Şanlıurfa Valisi Güngör Azim Tuna, Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi, Şanlıurfa Milletvekilleri Ahmet Eşref Fakıbaba, Mehmet Ali Cevheri ve 50’yi aşkın düşünür, yazar, akademisyen ve devlet adamı katıldı.

Slayt sunumu ile başlayan programda Bosna-Hersek Reisu’l Uleması Dr. Hüseyin Efendi Kavazoviç, Filistin Devlet Başkanı Dini Müşaviri ve Filistin Başyargıcı Mahmut el Habbaş, Şanlıurfa Valisi Güngör Azim Tuna ve Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez açılış konuşmaları yaptı.

 

Vali Tuna: Tuzak kuranların tuzaklarını Allah bozar

Şanlıurfa Valisi Güngör Azim Tuna, yaptığı konuşmada, İslam’ın Evrensel Mesajı: Barış, Adalet, Özgürlük” temalı Uluslararası İslam Dünyası Bilgeler Zirvesi’ni; peygamberler şehri Şanlıurfa’da düzenlemenin ayrı bir anlamı ve önemi olduğunu belirterek, konuşmasında şunları kaydetti;

“Şanlıurfa”mız, her şeyden önce kalbiyle, yüreğiyle konuşan bir şehirdir. Çünkü bu şehrin kalbine; insanlığa bir serinlik ve selamet olan değerler ekilmiştir.Bu şehirde "Ey ateş İbrahim'e karşı serin ve selamet ol" İlahi emriyle Nemrutların ateşi, gördüğü rüyasına sadakat gösteren Hz. İbrahim’den beri sönmeye mahkûmdur. Köklü tarihi ile İslam’ın evrensel mesajının hayat bulduğu; peygamberlerin, evliyaların ayak izleriyle şereflendirdiği bu mübarek beldede, Uluslararası İslam Dünyası Bilgeler Zirvesi’ni gerçekleştirmeyi Şanlıurfa Valiliği olarak bir onur vesilesi saymaktayız. Davetimize büyük bir tevazuylaicabet ederek, çalışmamıza değerli katkılar sunacak olan çok kıymetli ilim-irfan ehli siz sayın misafirlerimize bu vesileyle şükranlarımı sunuyorum.

Yeryüzünde bozgunculuk çıkaranların lanetlendiği bir dinin mensubu olarak hepimiz yakinen biliyoruz ki tuzak kuranların tuzaklarını Allah bozar. Hatta o kadar yakinen biliyoruz ki son olarak biz bunu milletçe 15 Temmuz’da yaşadık. Tuzak kuranların tuzağı 15 Temmuz’da bir kez daha bozulmuştur. O karanlık gecede Hakk’a tapan milletimizin kalbi olan Meclisimiz bombalanmış, göğsü imanla dolu kahramanlarımızın üzerine kurşunlar sıkılmıştır. İslam’ın temel mesajının ele alınacağı bu Zirve’de bu vesileyle şunu muhakkak dile getirmek gerekir: Milleti alçakça vuran bu darbe; bir insanı öldürmeyi bütün bir insanlığı öldürmekle eş değerde tutan dinimizi hain ve çirkin emellerine alet edenlerce gerçekleştirilmişti. İşte tam da bu noktada hepimize düşen görev, her zamankinden daha büyük hassasiyet, her zamankinden daha büyük dikkat ve her zamankinden daha büyük çaba gerektiriyor. “Şirke bulaşmadan iman etmeyen”, takiyyeyi yaşam biçimi hâline getirmiş hainlerin tuzağını, yine İslam’ı terörle özdeş hâle getirmeye, bu konuda bir “fobi” oluşturmaya çalışanlara karşı, her zamankinden daha uyanık olmalıyız.İslam’ı terörle ilişkilendirme gayretleri de bu bağlamda çağımızın yeni bir tuzağıdır. Tuzak kuranların tuzağını bozan Rabbimiz, 'Emrolunduğu gibi dosdoğru olan”, olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan, ilkeli, güzel ahlâklı nesiller vesilesiyle inşallah bu tuzağı da bozacaktır. Zira tarih boyunca var olan Hak-Batıl mücadelesinde batılın galip gelmesi söz konusu bile olamaz. Büyük Türkiye mücadelemizde 15 Temmuz’da millî iradeyi tankların altında çiğnetmeyen aziz milletimizin her ferdi; bir olmak için, iri olmak için, diri olmak için; iyilikte, güzellikte ve barışta girdiğimiz yarışta“evet ben de varım” diyerek 15 Temmuz Demokrasi Zaferi’ni taçlandıracaktır.

Sadakatin ihanete galip geldiği, millî birlik ve beraberlik ruhunun tazelendiği bu günlerde, geleceğe daha ümitle, daha güvenle bakıyoruz. Nitekim birbirimizi sevmekle emrolunduğumuz bir inanç dünyamız var.  Bütün insanlığınbir tarağın dişleri gibi eşit olduğu bir inanç dünyamız var. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” şeklinde bir yönetim geleneğine sahibiz. “İnsan”ı ulvi ve şerefli bir varlık olarak niteleyen bir milletiz. Hatta öyle ki gönlü Kabe’den üstün tutarak gönül yıkanların iki cihan bedbahtı olacağına inanan, bu hususta hassasiyet ve zarafet sahibibir milletiz. Zira Yaradılan’ın evi olan gönlü incitmeyişimiz, o evin asıl sahibine olan hürmetimizden ileri gelmektedir. Bu bakımdan Batı ülkelerinin her fırsatta diline doladığı, ancak “insanına göre” çifte standart uyguladığıinsan hakları konusu, bizim için, her şeyden önce bir iman meselesidir. İnsan haklarının bayraktarlığını yapan Batı ülkelerinin, mesela göçler karşısında, üzerine düşeni yapmayışı, İnsan Hakları Beyannamesi’nin hükümleriyle çelişmektedir. Oysa halka hizmeti Hakk’a hizmet olarak gören devletimiz ve devlet büyüklerimiz için mazlumun yanında olmak, her şeyden insan olmanın gereğidir.

Suriyeli kardeşlerimizin Şanlıurfa’ya gelişiyle gönül memleketimiz daralmamış, bilakis gönlümüz daha da genişlemiştir. “Bir Ensar da biz olalım” diyen Şanlıurfa’da şimdi hep birlikte bir göç tarihi yazıyoruz. Halil İbrahim bereketiyle kardeşlerimize kucak açarak “İbrahim’in milleti” olduğumuzu tüm dünyaya bir kez daha gösteriyoruz. Çünkü İlahi Kelam’ın “Vellezînetebevveuddârevelîmâneminkablihimyuhıbbûne men hâceraileyhim” şeklinde buyurduğu gibi kendilerine göç edip gelenleri sevenlerdeniz.  Bütün bu iyiliklerde, güzelliklerde temel motivasyon kaynağı, elbette İslam’ın ta kendisidir.

Yüksek insani değerler üzerine inşa edilen medeniyetimizde tarih boyunca her nerede olursa olsun, hangi yüzyılda yaşamış olursa olsun bütün gönül mimarlarımız, bütün bilgelerimiz bizlere bir tek yönü işaret eder.  Onlar;iyiliği emretmeleri ve kötülükten sakındırmaları;hakkı, sabrı, merhameti tavsiye etmeleri sebebiyle gönlümüzde taht kurmuşlardır. “Biz sevgiden sudûr ettik, sevgi üzerine yaratıldık, sevgiye doğru yöneldik ve sevgiye verdik gönlümüzü." diyen İbnü'l-Arabî ile “Davanın esası sevgi olmalıdır” diyen Şeyh Edebalî’nin sözünde ayrı gayrı yoktur. Eşrefi mahlûkat olan insanda evvela ruhi ve ahlaki arınmanın önemine dikkat çeken ve erdemli toplumu anlatan Farabi ile Hoca Ahmed Yesevî’nin hikmetleri aynı menzile gider. Üç gün sürecek olan Uluslararası İslam Bilgeleri Zirvesi’nde, Şanlıurfa Valiliği olarak bu büyük ummana bir damla katmayı;iyiliklere, güzelliklere kapı aralamayı; küresel barışa,küresel kardeşliğe katkıda bulunmayı hedefliyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle salih amellerde bulunanlardan, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerden olabilmek ümidiyle İslam’ın Evrensel Mesajı: Barış, Adalet, Özgürlük” temalı Uluslararası İslam Dünyası Bilgeler Zirvesi’nin verimli geçmesini temenni ediyor, çalışmada yüreğini ortaya koyan herkese teşekkürü borç biliyorum.”

Daha sonra konuşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ise, “Bu coğrafyaları Hz. İbrahim birleştirmiştir. Onun mekânındayız. Mübarek şehirdeyiz. Bütün peygamberler, barışın, adaletin, hürriyetin peygamberlerdir. Barış, adalet ve özgürlüğü bu sempozyumu ele almak İslam’ın kendisini konuşmaktır” dedi. 

 

Toplantının ana temasının İslamın evrensel mesajı "barış, adalet, özgürlük" olduğunu ifade eden Görmez, "Hazreti Adem'den Resulü Ekrem'e kadar bütün peygamberler, barışın, adaletin ve hürriyetin peygamberleridir. Bütün peygamberler ve yeryüzündeki mücadeleleri barışı, adaleti, merhameti, tevhidi ve özgürlüğü gerçekleştirmek içindir." diye konuştu.

Barışın, adaletin, özgürlüğün ele alınmasının İslamın kendisinin konuşulması olduğunu belirten Görmez, son yıllarda her Müslümanın sözüne, "İslam barış dinidir" diyerek başladığını ve bunun önemli olduğunu dile getirdi.

Görmez, İslamın barışın ahlakını da ifade ettiğini aktararak, "Sadece selamdan söz etmemiş, selamın hukukunu yeryüzünde egemen kılmıştır. Nice medeniyetler kurmuşuz. Nice medeniyetler selamın barışın hukukunu yeryüzünde inşa etmişiz. Selam Rabbimizin adıdır aynı zamanda. Biz Rabbimizi aynı zamanda selamın kaynağı kabul etmiş ve iman etmişiz. Yüce Rabbimiz, 'Ey iman edenler topluca İslama girin, barışa girin' derken adeta İslam ile salam, İslam ile barış aynı manada aynı kelimeler olarak kabul edilmiştir." diye konuştu.

 

"Mümin fesada karşı çaba sarf etmeli"

Kuran-ı Kerim'den bakıldığında kötülüğün küreselleştiğinin görüldüğünü anlatan Görmez, "Coğrafyamızda gördüğümüz bütün acılar kainatı işgal eden, kuşatan küresel kötülüğün bir parçasıdır. İnsanların yapıp ettiklerinden, ortaya koydukları yanlışlıktan dolayı fesat, bozgunculuk yeryüzünü sardı. Onun için her mümin müslim olmak zorunda. Her fesata karşı çaba sarf etmeli, her bozguncuya karşı selamın temsilcisi olmak zorundadır." değerlendirmesinde bulundu.

Asıl adaletin zor zamanlarda elde edilen adalet olduğuna değinen Görmez, en zor zamanlarda bile adaletli olunması gerektiğini ifade etti.

Allah'ın bir isminin de "Hak" olduğunu ve adaletsizliğin haksızlık anlamına geldiğini vurgulayan Görmez, "Haksızlık Hakk'a isyandır. Karşınızdaki insan fakir de olsa zengin de olsa sakın adaletten ayrılmayın. Arzularınıza uyarak adaletsizlik yapmayın. Merhametsiz adalet, adalet değildir. Merhamet acıma duygusu değildir, merhamet adalet duygusunu ayakta tutan zemindir. Adalet sadece müeyyidelere indirgendiği zaman adalet değildir, adalet müeyyidelerden ibaret değildir. Müeyyidelerden ibaret adalet kötülüktür. Kötülüğün cezası kendisi gibi bir kötülüktür. Bazen adalet insanlardan üstün, bazen de insan adaletten üstündür." sözlerine yer verdi.

Güncelleme Tarihi: 03 Mart 2017, 12:44
YORUM EKLE
YORUMLAR
misafir
misafir - 7 yıl Önce

savaş mağduru yetimlere yardımcı olan sivil toplum kuruluşlarına tesekkurler

SIRADAKİ HABER

banner195