Title of a News Article

Urfalılar külliyeye akın etti

Urfalılar külliyeye akın etti
banner206
AK Parti Şanlıurfa Milletvekili aynı zamanda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı olan Faruk Çelik'in ev sahipliğini yaptığı Milli Tarım Projesi programında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AP Başkanı Martin Schulz'un Türkiye'ye yaptırım uygularız açıklamalarıyla ilgili, "Şu terbiyesize bak ya 'Yaptırım uygularız' diyor. Senin her yerin yaptırım olsa ne yazar ya? Geç kalıyorsun geç" dedi. 
Şanlıurfalı çiftçilerinde akın ettiği Milli Tarım Projesi toplantısı yoğun ilgi gördü. Başta Urfa Milletvekilleri 200'e yakın çiftçinin katıldığı etkinliğine Urfalılar damga vurdu.

'Milli Tarım Projesi' toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, meslenin artık kanı yerde koyup koymama boyutunu aştığını vurgulayarak, "Türkiye'ye ve Türk milletine yönelik her saldırıya, her ihanet girişimine öyle bir cevap vereceğiz ki bir daha kimse değil teşebbüs etmek, böyle bir niyeti aklından dahi geçiremeyecektir. Bu üllkenin askerini, polisini, korucusunu kauymakamını, muhtarını, belediye başkanını, herhangi bir memurunu, vatandaşını öldüren terör örgütüne de, onlara yardım ve yataklık eden siyasi destek veren herkese de dünyayı dar etmezsek yazıklar olsun. Yeni güvenlik konseptimizde PKK'nın veya bir başka terör örgütünün çapı ne olursa olsun, hiçbir eylemine karşı en küçük bir müsamaha, en küçük bir tereddüt yoktur. Tam tersine böyle bir durumda var gücümüzle terör örgütünün tepesine binecek, bilinen, bilinmeyen ne kadar adamı, destekçisi, yardakçısı varsa hepsini de hukuk çerçevesinde hak ettiği cezaya çarptıracağız" diye konuştu.

"Kimsin sen?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, idam konusu ile ilgili ise, "Biz, şu anda hükümetimiz ve MHP, idam konusunu parlamentoda görüşmekten yanalar, bütün mesele parlamento bu kararı aldığı anda bana da onaya geldiğinde ben bunu onaylarım. Nereye gidecek bu? Ondan sonra referandum olduğu için millete gidecek. Asıl onay mercii millet. Şimdi Batı çıkmış ne diyor? 'İdam olmaz'. Nereden bunu konuşuyorsunuz? Ben de buradan Batı'ya sesleniyorum, bu milletin kaderi sizin elinizde değil. Bu milletin kaderi bizim elimizdedir. Bugün dünyanın büyük bir çoğunluğunda da bu var ve kimsin sen ya? Kimsin sen? Neymiş orada bir parlamentonun başkanı, nesin sen? Sen Türkiye adına ne zamandan beri karar verme yetkisine sahipsin? 53 yıldır Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne almayan sen veya siz nasıl olurda Türkiye hakkında böyle bir karar verme yoluna gidersiniz? Sen daha Türkiye'yi tanıyamamışsın, Türkiye'deki birileriyle çevirdiğiniz fırıldaklar bu millet adına değildir, bu millet kendi kararını kendi verir, kendi göbeğini kendi keser ve şu anda da siz önce verdiğiniz sözleri tutun, siz önce Avrupa Birliği Parlamentosu'nda, Avrupa Kongresi'nde, oralarda kongre binasında veya dışında, oralarda önce terör örgütlerinin temsilcilerini temizleyin. PKK'yı terör örgütü olarak ilan etmek meseleyi bitirmez, önce onların temsilcilerini temizleyin de sizi o zaman görelim" ifadelerini kullandı.

"Senin her yerin yaptırım olsa ne yazar ya? "
"Şu anda Almanya'da, Fransa'da, İsveç'te, Hollanda'da, her tarafta terör örgütünün ajanları cirit atıyor" diyen Cumhurbaşkanı Erdğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onlara her türlü desteği vereceksiniz, ondan sonra kalkıp Türkiye'ye de 'Avrupa Birliği ile ilgili müzakereler durdurulabilecek' diyeceksin. Bakıyorsun, 'Müzakereleri durdururuz', geç kaldınız ya hemen kararınızı görün. Yıl sonuna kadar sabredelim ondan sonra millete gidelim. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin değil mi? Milletin. Öyleyse nihai kararı millet vereceğine göre gidelim millete. İngiltere bile ne yaptı? Millete gitti. İhtiyacı yoktu, Avrupa Birliği'nin içindeydi ama millet ne yaptı İngiltere'de? Çıkalım dedi ve çıktılar. Şimdi biz, ya daha bunlar Suriye'de, Irak'da bizim şu anda oradan gelen mültecilere verdiğimiz destek sebebiyle yaptığımız harcama, devletin kasasından 15 milyar dolara ulaştı. Bir o kadar da STK'larımızın verdiği para var, 30 milyar dolar. Bize 3 milyar euro vereceklerdi, verdikleri rakam 200-225 milyon dolar. Ya siz verdiğiniz hiçbir sözü tutmadınız ki bugüne kadar. Sizinle biz nereye yürüyeceğiz? Bunlar dürüst değil. Dolayısıla biz, dürüst olanlarla yol yürüyeceğiz, dürüst olmayanlarla değil. Anlıyoruz ki birileri kendi akıllarınca bize bu coğrafyayı dar etmek istiyor. Ellerinden geleni arkasına koymasınlar. Biz de bu saldırıya cevap olarak, şu terbiyesize bak ya, 'Yaptırım uygularız' diyor. Senin her yerin yaptırım olsa ne yazar ya? Geç kalıyorsun geç. Biz de bu saldırıya cevap olarak onların kullandığı ne kadar maşa, ne kadar alet, ne kadar hain varsa hepsinin başını eziyoruz, ezeceğiz. Şehitlerimizin cenazelerinde biz gözyaşı dökeceğimize varsın onların topu birden cehennem çukurunda cayır cayır yansın."

"Biz 15 Temmuz gecesi milletimizle birlikte altında doğduğumuz bayrağımızın dibinde ölmeye and içtik"
Bu ülkenin tek bir evladının tırnağına, o teröristlerin ve yardakçılarının milyon tanesini değişmeceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Uluslararası alanda da terör örgütlerinin arkalarındaki güçlerle hesaplaşmaktan geri durmayacağız. 15 Temmuz, bizim artık canımızdan başka kaybedecek hiçbir şeyimizin kalmadığını gördüğümüz gündür. İşte dün, Asya'dan Avrupa'ya 100 binler yürüdü. Bundan sonra gizli saklı hiçbir şey kalmamıştır hodri meydan diyoruz. Arif Nihat Asya, o güzel 'Bayrak' şiirinde hissiyatımızı ne güzel ifade etmiş: 'Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü, ışık şık, dalga dalga bayrağım, senin destanını okudum, senin destanını yazacağım, ey şimdi süzgün rüzgarlarda dalgalı, barışın güvercini, savaşın kartalı, yüksek yerlerde açan çiçeğim, senin altında doğdum, senin dibinde öleceğim'. Biz 15 Temmuz gecesi milletimizle birlikte altında doğduğumuz bayrağımızın dibinde ölmeye and içtik. FETÖ denen ihanet çetesinin ortaya çıkan her fitnesinde bu andı tekrarlıyoruz. PKK'nın, DEAŞ'ın, DHKP-C'nin ve diğer tüm terör örgütlerinin her saldırısında andımıza olan bağlılığımız daha da artıyor. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diyoruz ve bu şekilde yola devam ediyoruz. Bize ya olmaktan ya ölmekten başka şans tanımayanlara cevabımızı öyle bir vereceğiz ki görmeyen, duymayan kalmayacak. İşte bunun için Suriye'de olmaya, Irak'da olmaya devam edeceğiz. Bunun için 'Dünya beşten büyüktür' demeye devam edeceğiz. Bunun için, 2023 hedeflerimizi gerçekleştirmek için gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz. Hatta bununla da kalmayaca en kısa sürede 2053 vizyonumuzu 2071 vizyonumuzu şekillendirmeye başlayacak, torunlarımızın inşallah önünü biz hazırlayacağız" şeklinde konuştu.

Yeni Türkiye'nin 2 bin 200 yıllık devlet geleneğinin, bin 400 yıllık medeniyetin, coğrafyadaki bin yıllık varlığın, 93 yıllık Cumhuriyetin şahikası olacağını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ancak bu şekilde şehitlerimize haklarını helal ettirebiliriz, ancak bu şekilde gözü yaşlı, yüreği yaralı anaların, babaların, eşlerin, evlatların haklarını helal ettirebilirz. Ancak bu şekilde bizden sonraki nesillere olan vazifemizi yerine getirmiş oluruz. Milli Tarım Projemizin hayırlı olmasını diliyorum" dedi. 

“Toprağa sırtını dönen insan en büyük ihaneti kendisine yapmış olur”

Milli Tarım Projesi’nin hayırlı olmasını dileyen ve Aşık Veysel’in “Dost dost diye nicesine sarıldım, benim sadık yârim kara topraktır. Beyhude dolandım, boşa yoruldum, benim sadık yârim kara topraktır” sözlerini hatırlatan Erdoğan, “Sadık yârimiz toprağa hak ettiği değeri vermezsek insanlığın geleceğini tehdit altına sokmuş oluruz. Toprağa sırtını dönen insan en büyük ihaneti kendisine yapmış olur. Rabbim bizlere topraktan yaratıldığımızı ve yine toprağa döneceğimizi haber veriyor. İlk insan Hazreti Adem’den bu yana insanoğlunun hayatta kalmasını ve gelişmesini sağlayan hususların başında tarım ve hayvancılık konusundaki başarısı geliyor. İnsanoğlu bunların endüstriyel üretimini beceremiyor olsaydı medeniyetler kuramazdı. Tarım ve hayvancılık bu işle meşgul olan kişilerin ürünleri sadece kendi şahsi ihtiyaçlarını karşılamak için değil, tüm insanlığa sunmak için yürüttükleri faaliyetlerdir. Hayatımızı sürdürmek için ihtiyaç duyduğumuz ürünlerin, hizmetlerin belli meslek grupları tarafından yürütülmesi bizlere başka alanlara yönelme ve oralarda derinleşme imkanını sağlar. Tarım konusu diğer tüm işlerden farklı olarak insanlığın varlığını sürdürebilmesinin olmazsa olmazıdır” dedi.

“Azotlu gübre ile topraklarımızı mahvettik”
Milli Tarım Projesi’nin her türlü taktiri ve desteği hak ettiğini kaydeden Erdoğan, havza bazlı üretimi destekleme ve hayvancılıkta yerli üretimi destekleme adı ile 2 başlık altında hayata geçirilecek bu projeye hep birlikte sahip çıkılmasını istedi. Erdoğan, “Anadolu dünyanın en kadim tarım ve hayvancılık coğrafyası olmasına rağmen bugün olmamız gereken yerin uzağındayız. Topraklarımız var ama doğru planlama yaparak hakkı ile değerlendiremiyoruz. Meralarımız var ama et fiyatları almış başını gidiyor, ihtiyacımızı karşılamak için ithalat yapmak zorunda kalıyoruz. Bu kabul edilebilir bir manzara değildir. Azotlu gübre ile topraklarımızı mahvettik. Topraklarımız su ile buluştuğu zaman çamur olup akıp gidiyor. Doğallıktan uzak, tüm hastalıkların temelinde de o gübreleme yatıyor. Bu reform ile birlikte bana göre biz doğal gübreye dönmek durumundayız. Doğal gübreye dönerken de yapmamız gereken işlerin başında çöp atıkları diyoruz ya, bunları biz kompost gübreye çevirmek suretiyle kullanabiliriz. Bunları kullanmak suretiyle kimyevi azotun tehdidinden tarımsal gıdalarımızı kurtarabiliriz. Bunun üzerinde çalışmamızda büyük fayda var. Şuanda sadece 30 büyükşehir belediyesi bu konularla ilgili adımı atsa kompost gübre üretimini hızlandırma buradan çok büyük nimet elde edebiliriz. Türkiye 2003-2015 arasında yılda ortalama yüzde 4,7 büyürken tarımda bu oran yüzde 2,3 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin ihracatı ve ithalatı 4 kat artarken, tarımsal ürünlerde ihracat artışı bu rakamın altında kalmış ama ithalat artışı bunun üzerine çıkmıştır. Bugün tarımsal hasılada Avrupa’da bir numara olmamız gerçek potansiyelimizi kullandığımız anlamına gelmez. Bölgesini ve hatta tüm dünyayı doyuruyor alması gereken Türkiye’nin gıda ve et ithalatı yapıyor olması ortada bir sorun olduğunun ifadesidir. İnşallah Mili Tarım Projesi ile bu sorunların çözümü için önemli adım atmış oluyoruz. Yeni destekleme modeli sayesinde ülke olarak aslında imkanlarımız yeterli olduğu halde plansız ve programsız iş yapılması sebebiyle sık sık karşılaştığımız arz açığı veya arz fazlası bu sıkıntının geride bırakılacağına inanıyorum. Hayvancılıkta illerimize ve hayvan türlerine göre belirlenen teşvik modelinin de fiyatların dengelenmesi ve ithalatın önlenmesi noktasında beklentilerimizi karşılayacağımıza inanıyorum ve bunu temenni ediyorum. Enflasyon hedeflerimize ulaşamamamızın en önemli sebebi gıda fiyatlarıdır. Enflasyon fiyatları açıklandığı zaman, domates biber söylendiği zaman ağırıma gidiyor. Biz bu noktada domatesten biberden dolayı enflasyonda olumsuz etkilenmememiz gerekir. Bu topraklar bu kadar verimli olacak, biz hala domates ve biberin fiyatından dolayı enflasyonda sıkıntı yaşayacağız. Bunu aşacağız. Bizim sebzede çeşitlerimizin çok artması lazım. 19 tane sebze çeşidi nedir? Bunu artıracağız. Bu topraklardan daha çok sebze ürer. Bunları artırmamız lazım. Meyve çeşitlerimizi artırmamız lazım. Ne ararsan bulunur, derde devadan gayri değil, inşallah bu olacak. Adamlara bakıyorsun, masaya peynirlerin envai çeşidini getiriyorlar, bizde niye olmuyor? Envai çeşit peynir üretip, dünyaya pazarlayacağız. Osmanlı’yı yıllarca güçlü bir şekilde ayakta tutan unsurlardan birisi de halkın bol ve hesaplı gıdaya erişimini sağlayacak iaşecilik sistemiydi. Osmanlı bunu başardı. Bizimde günümüz şartlarına uygun bir anlayışla, vatandaşımızın gıda konusunda eksiklik yaşamasının önüne geçecek, fiyatları dengede tutacak bir sistemi kurmamız gerekiyor” diye konuştu.

“Bunu anlayan anlar, anlamayan anlamaz. Anlamayanların geldiği durum belli”
“Peygamberlerin mesleği olan çiftçiliği ve çobanlığı teknolojinin tüm imkanları ile destekleyerek, doru planlama, yönlendirme, bilgilendirme ile teşvik ederek ülkemizde hak ettikleri konuma getirmeliyiz” diyen Erdoğan, çobanlığın hafife alınmaması gerektiğini söyledi. Salondan gelen “Hafife alanlar var” sözüne “Alan alsın” diye cevap veren Erdoğan “Çobanlığın felsefesini anlamayan, onun psikolojisini yaşamayan insan yönetemez. Bende bir çobanım. Sevgililer sevgilisi Hadis-i Şerif’te ‘Hepiniz çobansınız, hepiniz güttüklerinizden mesulsünüz’ diye buyuruyor Peygamber Efendimiz. Bunu anlayan anlar, anlamayan anlamaz. Anlamayanların geldiği durum belli zaten, biz işimize bakalım” ifadelerini kullandı.
Erdoğan; salondan gelen “Dik dur eğilme, bu millet seninle” sloganlarına ise, “Bize eğilmek yaraşmaz, biz sadece Allah’ın huzurunda rükuda eğiliriz, başka hiçbir yerde, hiçbir gücün karşısında eğilmeyiz” ifadeleri ile cevap verdi. Erdoğan, “Sizler iyi bilirsiniz, tohum toprağa düşmeden can bulmaz. Toprağa düşen tohumdan kaliteli ürün istiyorsanız gübresinden suyuna kadar tüm ihtiyaçlarını karşılamanız gerekir. Aynı süreç devletlerin ve milletlerin hayatında da geçerlidir. Anadolu Selçuklu, Büyük Selçuklu’nun Sultan Alparslan ile bu topraklara attığı tohumların üzerine inşa edilmiştir. Osmanlı Anadolu Selçuklu’nun bu topraklarda besleyip güçlendirdiği tohumların izi takip edilerek kurulmuş bir devlettir. Cumhuriyette Osmanlı’nın geniş bir coğrafyaya yaydığı zengin tohum varlığından elimizde kalan bakiye üzerinde vücut bulmuştur” şeklinde konuştu. 

“Keşke daha büyüğünü yapsaydık”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, birilerinin Cumhurbaşkanlığı Külliyesine tahammül edemediklerini ve külliyeye gelmediklerini belirterek, “Varsın gelmesinler, asıl sahipleri geliyor ya bize o yeter” ifadelerini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Tarım Projesi için Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki toplantıda konuştu. Toplantıya katılan çiftçiler toplantının ardından Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde toplandı. Külliye bahçesinde toplanan çiftçilere hitap eden Erdoğan, çiftçilerin geldiği illere selam gönderdi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesini işaret ederek, “Burası 2 bin 300 kişi alıyor, keşke daha büyüğünü yapsaydık” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesine yönelik yapılan eleştirileri hatırlatarak, “Birileri buna da tahammül edemediler. Burada milletin evinde benim çiftçi kardeşim var. Birileri gelmek istemiyor, varsın gelmesin, asıl sahipleri geliyor ya bize o yeter” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bulunan binaları tanıtan ve 5 milyon cilt kitap alacak yapımı devam eden Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi’nin 24 saat açık olacağını söyleyen Erdoğan, “Bizim derdimiz millet. Biz milletimizle yürüdük. 15 Temmuz’da siz ’yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan’ dediniz. Yürüdük, yürüdünüz, Allah sizlerden razı olsun. Bu millet aziz millet, bu millet yüce millet. Bu millet 246 şehit verdi, 2 bin 194 gazi. Sadece şu Külliyenin çevresinde 29 şahidimiz, 36 gazimiz var. Şehadet makamına inanmış bir millet. İstiklal Marşı’nı iyi hazmetmiş millet. Ne diyor, ‘arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın, siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın, doğacaktır sana vadettiği günler hakkın, kim bilir belki yarın, belki yarandan da yakın.’ Siz göğsünüzü tanklara, topraklara, uçaklara siper ettiniz, Rabbim de nusretini gönderdi. Toprak bizim vazgeçilmezimiz. Topraktan geldik toprağa döneceğiz” diye konuştu. 

Güncelleme Tarihi: 14 Kasım 2016, 20:24
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner195