Title of a News Article

VALİ ERİN: 15 TEMMUZ RUHUNU GELECEK NESİLLERE AKTARMALIYIZ

15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri Anma Haftası münasebetiyle, Şanlıurfalı 15 Temmuz şehitleri ve gaziler onuruna verilen yemekte konuşan Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin, “15 Temmuz gecesi o ihanet teşebbüsünün karşısında tek vücut şeklinde duruşumuzu her zaman muhafaza etmek, gelecek nesillere taşımak zorundayız” dedi.

15 Temmuz şehitleri ve gaziler onuruna bir otelin restaurant salonunda verilen yemeğe, Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin ve eşi Gülhan Erin, Garnizon Komutanı Tuğgeneral İsmail Hakkı Köseali, İl Jandarma Komutanı Albay Nuri Öztürk, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Osman Traşçı, şehit aileleri, gaziler ve aileleri katıldı.

Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan gecede bir konuşma yapan Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin, 15 Temmuz ihanet teşebbüsü karşısında milletin tek bir ruh , tek bir vücut şeklinde tezahür eden karşı duruşundaki kutsal meziyeti her zaman muhafaza etmesi ve gelecek nesillere aktarması gerektiğini söyledi.

15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden iki yıl geçtiğini hatırlatan Vali Erin, “İhanet şebekelerinin ve onları yönetenlerin tarih boyunca niyetlerinin değişmediğini çok iyi biliyoruz. O gece milletimiz bin yıllık tarihten aldığı refleksle, bir bütün olarak bu ihanet teşebbüsünün karşısında tek bir vücut, tek bir ruh şeklinde tezahür etmişti. O gece ortaya konan o ruhu, o kutsal meziyeti her zaman muhafaza etmek, güçlendirmek, gelecek nesillere taşımak bu memleketin her bir evladının üzerine düşen en önemli görevlerden bir tanesidir.

FETÖ terör örgütünün diğer terör örgütleriyle bu kutsal vatan toprağına, milletin varlığına, birliğine, dirliğine karşı ortaya koyulan hileli tuzakların hikayesini uzun uzadıya iki yıldır canlı şahitlerinden, basın yayın organlarından ve ilgili kurum kuruluşlardan, Cumhurbaşkanımızdan, Diyanet İşleri Başkanımızdan, Emniyetten, Jandarmadan ve sade vatandaştan dinleyerek bu güne geldik. Almamız gereken ibretlik dersler var. O geceki ruhun, birlik, beraberlik ve kardeşliğin bütün kişisel çıkarları bir tarafa iterek, sadece milletin özgür, hür, bağımsız ve onurlu bir şekilde yaşamasını tek amaç haline getiren ve bütün kutsallarımızı baş üstünde tutarak, bedenini tankların altına koyan o birliktelik, beraberlik, kardeşlik ruhunu, o destansı dayanışma ruhunu koruyabilmek, geliştirmek ve daha ileriye taşıyabilmemiz için çıkarmamız gereken dersler var.

15 Temmuz’a geliş hikayesini, Türkiye’nin siyasi tarihini okuyarak Selçuklu’dan sonra Osmanlı’nın ve ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, bu üçlünün sürekliğinin temininin ve daha ileriye taşınmasına yönelik iradenin durdurulması, sekteye uğratılmasına yönelik siyasi tarihimiz boyunca büyük çalkantılarla karşı karşıya kaldığımız, hepsini Allah’ın izniyle atlatmayı ve ayaklarımız üzerinde durabilmeyi başardık” diye konuştu.

 

 

 

YENİ BİR YÜKSELİŞ VAR

Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni bir yükseliş dönemine girdiğini kaydeden Vali Erin, sözlerine şöyle devam etti: Osmanlı bakiyesinden tekrar hür, bağımsız bir cumhuriyet çıkarabildik ve bunu büyük fedakarlıklar sayesinde başardık. Her zaman olduğu gibi, millet olarak yeryüzündeki başka milletler gibi sıradan bir millet olmadık. Hiçbir işimiz sıradan bir iş olmadı. Mücadelelerimiz hep oldu, zaferlerimiz büyük güçlüklerle kazanıldı. Büyük hedefler koyduk, çok şehitler verdik. Yükselişimiz, Afrika’dan Asya’ya, uzak doğuya kadar herkesi heyecanlandırdı. Düşüşlerimiz coğrafyamızı, bu milleti ve bu milletle beraber İslam ümmetini hüzne boğdu.

Yeni bir yükseliş var. Yeni bir tarihi inkişaf var. Medeniyetler murakabesinde yeniden kendimize gelişimizin arefesinde olduğumuzu unutmamamız lazım. Türkiye silkeleniyor, her on yılda bir darbelerle kafasına vurulup sindirilen, özünden, dininden, geleneğinden, örfünden mahrum bırakılan, dayatmalarla milletin hizaya sokulan, yurtdışındaki başkentlerde kesilen ve biçilen gömleği giymek zorunda kalan ülke olmadığımız için hazmedilemiyor. Bu millet, Cumhuriyet tarihi boyunca karşı karşıya kaldığı badirelerden birini de 15 Temmuz’da yaşadı. 15 Temmuz’un akabinde ihanet teşebbüsüne iştirak edenler ve destek verenler, devletimizin bir devlet olma gereği olarak yaptığı hukuki ve idari işlemler var. Binlerce FETÖ mensubunun ifadeleri ve pişmanlık yasasından istifade etmek suretiyle söyledikleri var. Takip edenler bilirler, İslam’ı ve kutsal değerlerimizi kullanan bu örgütün dinle, diyanetle, İslamiyetle, Allah ile, peygamber ile, kitap ile bir ilgisinin olmadığı çok açıktır. Bu örgütün PKK’dan, İŞİD’den diğer terör örgütlerinden bir farkının olmadığı çok net biçimde ortaya çıkmıştır. İfadeler ve elde edilen delillerden anlaşıldığı üzere bunların hepsi aynı tezgahın ürünüdür. PKK nasıl Kürtlerle, Kürt kardeşlerimizin geleceğiyle, istikbaliyle zerre kadar ilgisi alakası yoksa, FETÖ’nün de İslamiyetle, dinle, diyanetle, merhametle hiçbir ilgi ve alakası yoktur. Aynen İŞİD’in olmadığı gibi. Bunların hepsinin kime hizmet ettiğini, hiç okuma yazma bilmeyen, sadece basın yayın kuruluşlarını ve televizyonları izleyen kardeşlerimiz bile çok net biçimde görebilecek durumdalar. Çünkü bunların elebaşlarının nerede, kimlerin kucağında oturduğunu görebiliyoruz.

Türkiye, yükseliş tünellerinin bir tanesine daha girmiş bulunmaktadır. Milletimizin, Mustafa Kemal’in önderliğinde ortaya koyduğu Cumhuriyetin zaman zaman yükselişe geçtiği ama bu ihanet çemberinin teşebbüslerinin ve yurtdışı bağlantılarının ortaya koyduğu setlerle geri tepmek zorunda kalan bu milletin artık geri tepmesi mümkün olmayan, önüne koyan hangi engel olursa olsun aşma azminde ve kararlılığında olduğunu artık batı da, bu tezgahları düzenlerin ağababaları da görüyor.

 

“BİZ, SELÇUKLU VE OSMANLININ DEVAMIYIZ”

Biz Selçuklu’nun ve Osmanlı’nın devamıyız. Oradan bugüne taşıdığımız ve bizden uzaklaştırılmaya çalışılan bütün değerlerin sahibi, koruyucusu ve muhafızıyız. Bizler, yeryüzünde en uzun süre hüküm süren medeniyetin hamileriyiz. Bizler, yeryüzüne barışı, adaleti, hakkı, hakkaniyeti taşıyan bir milletin evlatlarıyız. Bizler sıradan bir millet değiliz. Şu veya bunun sözüyle hareket edecek, çıkarlarına hizmet edecek bir millet değiliz. Ağır bedeller ödedik, zaman zaman hezimetler yaşadık. Ama diğer milletlerin yaptığı gibi, hiçbir hezimette, hiç kimseye boyun eğmedik, yalvarmadık, yakarmadık.

15 Temmuz gibi ihanet teşebbüslerini, Allah’ın izniyle bir daha yaşamayacağız. Bu millet, olanı biteni canlı bir şekilde görmek suretiyle alacağı dersleri almıştır. Tek dikkat etmemiz gereken hususun, önümüzdeki dönemde yükselişe geçtiğimiz, yeni bir anlayışı devreye aldığımız, milletin devletiyle bütünleşmesinin en üst seviyeye çıkarılmaya çalışılacağı bu dönemde yerli ve yabancı tezgah sahiplerinin boş durmayacağını hesaba katmalıyız. Bizleri zayıf düşürmek, umutsuzluğa sevketmek için her türlü yola başvuracaklarını bilerek hazırlıklı olacağız.

Hızla gelişen, kalkınan Türkiye’nin en önemli şehirlerinden olan Şanlıurfa’da yanlış giden bir şeyler olduğunun altını çizen Vali Erin, sadece ramazan ayında 30 kadar insanın canına kıyıldığını belirterek, şehrin ileri gelenlerine, kanaat önderlerine, aşiret liderlerine önemli çağrılarda bulundu.

Vali Erin, şunları söyledi:

Şanlıurfa’nın, kalkınan Türkiye’nin başında gelen iller arasında olduğunu da bilmemiz lazım. Büyük bir zenginliğe ve potansiyele sahibiz. Tarımsal varlığımız, turizm varlığımız ve en önemlisi beşeri sermayemiz  var. Farklı fikirlerin, düşüncelerin bir araya gelip ortak karar alabildiği bir zenginliğe sahibiz. Bu zenginlik Şanlıurfa’ya ve Türkiye’ye çok şey kazandırabilir. Ancak tek yapmamız gereken, alışılagelmiş bazı alışkanlıkları bir tarafa bırakmak. Bugün bizleri olabileceğimizden çok daha iyi noktalardan alıkoyan bazı hasletlerimizin olduğunu ifade etmek istiyorum. Şanlıurfa’nın ileri gelenleri, aşiretleri, liderleri, kanaat önderleri ve idarecileri olarak bizler, belediye başkanlarımız, sizin ve bizim yaşadığımız bu peygamberler şehrinde her gün çok sayıda insanın canına kıyılıyor! Gereksiz, lüzumsuz, tartışılması bile gerçekten ayıp olabilecek çok küçük meseleler ve hesaplar yüzünden onlarca kardeşimizin kanına giriliyor. Gün geçmiyor ki, Suruç’tan, Harran’dan, Akçakale’den, Siverek’ten ve hemen hemen diğer ilçelerimizin tamamından toprağın altına bu bu sebeplerden gömdüğümüz insan olmasın. Böyle bir anlayışın bizi götüreceği yer bataklıktır. Böyle bir memlekette, kalkınmayı, gelişmeyi, refahı tesis edemezsiniz. Canın her şeyden kutsal sayıldığı, dokunulmasına müsaade edilmediği bir değerin bu kadar ayaklar altına alınmasını hoş gören veya buna sessiz kalan veya bunu engellemek için top yekün bir mücadele başlatmayan şehrin ileri gelenlerinden ileri gelen, kanaat önderlerinden kanaat önderi, aşiret liderlerinden de aşiret lideri olmaz!

Ne yapıp yapıp, bu cahiliye adetinden şehrin hızlı bir şekilde uzaklaşması gerekiyor. Aklı başında olan siyasi partilerimiz, kanaat önderlerimiz, ileri gelenlerimizin hepsinin bu topluma bir mesaj vermesi gerekiyor. Yeni bir ahidleşme yapmamız lazım. Sadece mübarek ramazan ayında, şeytanların bile bağlandığı, cehennemin kapılarının kapatıldığı, cehenneme layık görülenlerin bile azaptan azad edildiği bir ayda 20-30 insanımızı bu sebeplerden dolayı kaybettik. Bunun izah edilebilir tarafı olabilir mi? Bu anlayışla birlikte kalkınma, gelişme, büyüme olamaz. Sanayici gelmez, turizm gelişmez.

Önümüzdeki dönemde idareciler olarak bizler, Diyanet teşkilatımız, eğitim camiamız, kolluk kuvvetlerimiz ve diğer birimlerimiz ile toplumun tüm kesimlerini bir araya getirmeliyiz. İnsana el uzatmanın, cana kıymanın yasaklandığı, insanların birbirine hürmet ettiği, saygı duyduğu bir süreci yeniden oluşturmanın adımlarını hep birlikte inşallah atacağız.

Bunun için toplumun tüm unsurlarının desteğine ihtiyacımız var. İnşallah bunu hep birlikte başaracağız. Türkiye’nin milli gelir ortalaması 10 bin dolar civarında. Şanlıurfa’da bu 4 bin 500 dolar. Neden Türkiye ortalamasının altında bir milli gelire sahibiz? Toprağımız mı eksik, insanımız mı az, gencimiz mi yok? Üniversitemiz mi yok? Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın yegane tarihi ve turistik varlıklarına sahip bir şehiriz. Dünyanın en bereketli topraklarına sahip yegane şehirlerden biriyiz. Dünyanın belki en genç nüfusuna sahip bir şehiriz. Ama Türkiye ortalamasında kişi başına düşen milli gelir 10 bin dolar iken Şanlıurfa’da bu 4 bin 500 dolar. Bütün Şanlıurfalı kardeşlerimizin dönüp bu soruyu kendine sormazı lazım. Gaziantep’te bu kadar işletme, bu kadar fabrika, bu kadar sanayi ve turizm gelişmişken Urfa’da bunun neden olmadığını kendi kendilerine sormaları lazım.

Siyasetin, günü birlik hesapların ve çekişmelerin Şanlıurfa’nın bütün gündemini boğduğu ve iyi niyetli insanların önlerini tıkadığı, memleketi için çalışan insanların engellenmeye çalışıldığı bir memlekette verimlilik olmaz, üretim olmaz, refah olmaz. Dönersiniz dolaşırsınız aynı noktaya gelirsiniz.

Bugün vesilesiyle şehitlerimizin o fedakarlıklarına ve özverili duruşlarına yarışır bir Şanlıurfa nasıl olur sorusuna dilimiz döndüğü kadar cevaplar vermeye çalıştık. O şehitlerimizin aziz hatırasını yaşatacağız. Geride bıraktıklarına sahip çıkacağız. Bunu sözlü olarak hep söylüyoruz ama bunun fiiliyata dönüşmesi lazım. Cenab-ı Allah’ın sevgisine mazhar olan o mübarek insanların canlarını neyin uğruna feda ettiğini artık anlamamız lazım. Onlar, bu milletin ve ümmetin büyümesi, gelişmesi, büyümesi, zenginleşmesi, onurlu, şerefli ve haysiyetli bir şekilde ayakta durabilmesi için canlarını verdiler. Şunun bunun kısa vadeli hesapları için birbirimizle didiştiğimiz hesaplar ve kitaplar için canlarını feda etmediler.

“ŞEHİTLERE VEFA BORCUNU ÖDEYECEKSEK”

Şehitlere vefa borcunun iyi bir insan, iyi bir Türkiye vatandaşı olarak ödenebileceğini kaydeden Vali Erin, “Onların aziz hatırasına layık olacaksak, vefa borcumuzu ödeyeceksek, iyi bir insan, iyi bir Türkiye vatandaşı olmamız, birbirimizin kadrini kıymetini daha çok bilmemiz, birbirimize daha çok sarılmamız gerekiyor. Geleceğimizin ortak olduğu anlayışıyla hareket etmek suretiyle, birbirimize destek olduğumuz, birbirimize anlayışla baktığımız günlerin bugün vesilesiyle inşallah tekrar tezahür etmesi gerektiği inancımı ifade ediyor, aziz şehitlerimizin tüm yakınlarına minnet ve şükran duygularımı iletiyor, gazilerimize sağlıklı ve uzun ömürler diliyor, ebediyete intikal eden tüm şehitlerimize, terörle mücadelede, Türkiye Cumhuriyetinin varlığı ve bağımsızlığı, istikbali için hayatlarını kaybeden tüm şehitlerimize rahmet, minnet ve şükran duygularımı tekrar iletiyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyor, Allah’a emanet ediyorum” diye konuştu.

Güncelleme Tarihi: 14 Temmuz 2018, 14:58
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner195