MARAŞ OTU MU İÇTİNİZ?

Kutsal Balık Ziyafeti konulu yazıma, Atatürk Bulvarı’nda hayatını kaybeden bir can için bugün ara veriyorum.

Balıklıgöl’deki balıkları kutsal sayıp yememek ne kadar mantıksız ve cahilce bir tutum ise Atatürk Bulvarı’nda trafiği tersine çevirerek insanların ölümüne sebebiyet vermek de kuru bir inat, mantıksızlık ve cehaletten başka bir şey değil.

Balıklıgöl’deki hayvanlar su kirlenmesi nedeniyle ölürken, devletin tüm birimleri harekete geçmiş, DSİ, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Belediye, Valilik seferber olmuştu. Kutsal(!) balıkların ölümünün önüne geçilmesi gerekiyordu. Ne gerekiyorsa en kısa sürede yapıldı. Göl boşaltıldı, temizlendi, gölü kirleten kaynaklar kurutuldu engellendi. Su içersine havalandırma sistemleri döşendi. Bütün medya günlerce konuyu haber yaptı, ulusal kanallarda ana habere konu oldu.

Ama gel gör ki, Urfa’da balık gibi bir hayvanı kutsal sayıp, koruyan, kollayan bakımını yapan idareler için Atatürk Bulvarı’nda trafiği tersinden vererek insanların canına malolan bir hatadan dönmeyi kendine zül olarak görüyor.

Urfa Atatürk Bulvarı’ndaki çift şeritli yolun bir şeridi toplu taşıma araçları için çift yönlü işletilmeye başladığında, bunun büyük bir tehlike olduğunu ve insanların hayatına sebep olacağını yazmıştım. Ardından kazalar olmaya başladı. Bir, iki, üç, beş derken altıncı insanımız da bu saçma düzenleme nedeniyle hayatını kaybetti. Bu yola neredeyse her ay bir kurban verildi.

Atatürk Bulvarı’nda Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı düzenlemenin son kurbanı 60 yaşındaki İbrahim Demirbaş oldu.

Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi, söz konusu uygulamanın başkanlık talimatıyla hayata geçirildiğini, başkanlığın emri olmadan bir şey yapamayacaklarını gazetecilere açıklamış. Halka rağmen, akıl ve mantığa rağmen trafiği tersine vermekte direnen Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Celalettin Güvenç’in bu inatta direnmesinin sebebini anlamak da mümkün değil.

Bir kaç arkadaşla konuyu tartışırken biri “Celalettin Güvenç ürt etmiş olmamak için direniyor” dedi. Arkadaş, “Celalettin Güvenç Ölseydi” başlıklı yazımda Celalettin Güvenç’in Atatürk Bulvarı’ndaki düzenlemeden vazgeçerek “ürt” etmiş olacağını düşündüğünü, Bahçelievler’deki parkomat uygulamasından dönmekle “ürt” etmenin acısını yaşadığı yorumunu yaptı.

Elin oğlu, kaldırım taşı arasından paçasına sıçyaran pis sudan dolayı belediyeye dava açıp tazminat kazanırken, bizim insanımız kaybettiği canın bile hesabını sormayacak kadar uyuşmuş. Ölen her adam için kader deyip taziyede oturmuş Fatiha okumuş.

Sahi, ihmal ve tedbirsizlik neticesi ölüme sebebiyet vermenin cezası kaç yıldır?

Bir kişi öldükten sonra bile o ihmal ve tedbirsizliği bilerek ve kasten sürdürmenin cezası nedir?

Bu ihmalin ortadan kalkaması, hatadan dönülmesi için yargı kararı mı bekleniyor? Yoksa toplu kıyımların olması mı?

İnsanlar Atatürk Bulvarı’nda patır patır ölürken millete nolmuş anlamıyorum.

Maraş otu mu içtiniz?