ÖLEN BİR GAZETECİ İSE

Doğum gibi ölüm de doğal bir gelişme olmasına rağmen doğuma sevinir, ölüme ağlarız. Sevdiklerimizin aramızdan ayrılması acıdır.

Ölen biri her şeyi arkasında bırakıp gider de gözü arkada kalır mı kalmaz mı?

Biri öldükten sonra birkaç dakika dirilip son vasiyetini yapabilseydi, büyük ihtimalle arkasında bıraktıklarına sahip çıkılmasını isterdi. Yarıda kalmış işlerinin tamamlanmasını, varsa borçlarının ödenmesini, hakkı geçenlerin haklarını helal etmesini dilerdi.

Dün sabah gözlerimizi yine bir ölüm haberiyle açtık.

Değerli meslektaşımız Akçakale’nin sesi Coşkun Atan, gece geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini yummuştu. Kalp rahatsızlığı olduğu bilinen Coşkun ağabey, genç denebilecek bir yaşta her şeyini bırakıp gitti. Ardında bıraktığı haberleri, fotoğrafları ve insanlığı oldu.

Henüz cenazesi defnedilmeden bu yazıyı yazarken onu Rahmetle anmaktan başka yapacağımız yok.

Allah mekanını cennet etsin.

Malum, gazetecilik zor iş.

Yazdığımız, dile getirdiğimiz her şey bizi bağlar. Sorumluyuzdur.
Gazetecinin meslek sorumluluğu, kendi hayatından, ailesinden ve ihtiyaçlarından daha önce gelir.

Bu nedenle gazetecilikle geçimini sağlayanlar, maddi kazancı en sona bırakmışlardır.

Gazetecinin yaptığı haber toplumun genelini ilgilendirdiğinden, toplumun menfaatine olduğundan doğrudan haberden kaynaklı bir fayda göremez. Hele günümüzde habercilik yaparak para kazanmak daha da bir zor iştir.

Bu nedenle gazetecilik yapanların büyük bölümü, geçimlerini sağlamak için de ayrı bir iş yapmak zorundadırlar. Kimi fotoğrafçılık, kimi matbaacılık, kimi ajanslık gibi işlerle geçim sağlar, kimileri de memuriyetin yanında mesleği icra etmeye devam eder.

Coşkun ağabeyimizin aramızdan ayrılması, bir gazetecinin hayatına kattıklarını yeniden sorgulamamız gerektiğini düşündürdü.

Ölen bir gazeteci ise, çok şeyi düşünmek gerekir.

Acaba diyorum, ölen bir gazeteci yıllardır koşuşturmasına rağmen ailesini, çoluk çocuğunu gözü arkada kalmadan bırakıp gidebilecek kadar da cesur mu?

Ailesinin, çoluk çocuğunun geleceğini teminat altına alabilecek kadar kazancı var mıydı?

Yılların emeği hoş sözlerle anılıp, fotoğrafları paylaşılarak ödenir mi?

Elbette ödenmez.

Gazeteciler olarak mesleki birlikteliğimizin her alanda olması gerektiğini hatırlatayım. Ölen bir arkadaşımızın arkasında bıraktıkları, tüm camianın emanetidir.

Araştıralım, soruşturalım. Ailesinin, çocuklarının ne ihtiyacı vardır? Evleri var mı, gelirleri var mı? Evin direği çekip gidince bu insanlara kim sahip çıkıyor, kim ihtiyaçlarını karşılıyor?

Bu vesile ile Coşkun ağabeyin üyesi olduğu Şanlıurfa Gazeteciler ve Yazarlar Derneği başta olmak üzere diğer cemiyet başkanlarımız bir araya gelmeli, bu saydıklarımızı görüşmelidir.

Yüzlerce mensubu bulunan koca bir camia isek, her birimizin yapacağı küçük de olsa destekler büyüyerek bir ailenin umutlarını yeşertmeye yetecektir. Ölüm bugün Coşkun ağabeyi buldu, yarın bir başkasını, bizi de bulacak.

Dilerim bu çağrımız camiada yankı bulur, değerli meslektaşlarımız gerekeni en güzel şekilde yerine getirirler.

Tekrar Coşkun ağabeye Yüce Allah’tan rahmet, ailesine ve camiaya başsağlığı dilerim.