Partizan imam

Partizan İmam

İtalyan partizan marşının bir müezzinle nasıl bir ortak yanı olabilir?

Şu birkaç güne kadar tarih bu ikili arasında pek bir ilişki yok diyor. Ancak geçtiğimiz Çarşamba günü İzmir’de, günde beş vakit ezan sesi yükselen camilerin bazılarının minarelerin hoparlörlerinden İkinci Dünya Savaşı’ndaki İtalyan partizan marşı “Çav Bella” sesleri yankılandı. Önceki gün ise Selda Bağcan’ın meşhur “Yuh yuh” isimli şarkısı…

Herkes suçlu/yu arıyor. Cami minareleri kullanılarak yapılan bu sabotajı ağırlığı Müslüman olan halk dine hakaret, saldırı olarak görüyor.

Komploculuğa kızsak da ülkemizde bir olay gelişiyorsa bunu bazen “büyük resim” üzerinden okumak gerekiyor.

İzmir’de Ramazan ayında bu sabotaj yaşanırken, Türkiye’deki Selefi akımın temsilcisi olarak görülen Alparslan Kuytul’a bağlı Furkan Vakfı’ndan da Covid-19 nedeniyle bayram namazı ve ibadet yerlerine yönelik uygulamaları nedeniyle ülkemizdeki mütedeyyin kesimleri Diyanet İşleri Başkanlığı’na karşı kışkırtmaya yönelik bir açıklama geldi.

İzmir ve Adana… Biri Türkiye solunun, diğeri sağının kalesi… Size bir şeyler çağrıştırıyor mu?

İzmir’deki Çav Bella meselesine tepkiler sertti. CHP’li İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer bu provokasyonun sorumlularını lanetlediğini söyledi. Savcılık ise bu olayı kayıt altına alarak sosyal medyadan paylaşanlar hakkında soruşturma başlattı.

Hatta DHKP-C’nin PKK kamplarında eğitim almış bazı militanlarının Ankara veya İstanbul’da stratejik kurumları hedef alabileceği dahi öngörülmüştü.

Bu tip durumlarda da münferit değil örgütsel olarak planlanmış eylemler söz konusu olacağını güvenlik uzmanları söylüyor.

Müftülüğün frekansına girmek öyle sanıldığı kadar kolay iş değil.

Zira bu provokasyonun ilki İzmir’in Çiğli, Konak, Karşıyaka, Bornova ve Buca ilçelerinin merkez ilçe camilerinde gerçekleşiyor. Üstelik namaz saatlerinde değil. Zira namaz saatlerinde ses sistemleri ezan için açık oluyor. Üstelik Covid nedeniyle camiler de kapalı.

Yani demem o ki birilerinin caminin ve ses sisteminin olduğu oda/bölmenin kapısını açması gerekiyor.

İpuçları DHKP-C’yi işaret ediyor. Ancak kapalı olan caminin kapısını örgüte kim açıyor? Bu camilerin imamları bunu nasıl açıklıyor? Bir eylem oldu hadi, iki gün sonra ikinci nasıl oluyor? İmamlar neden tedbir almıyor?

Bu konuda birilerinin hesap vermesi gerekiyor.

Adana ve İzmir’de yaşanan olayları birbirinden ayrı görmeyelim. Suçluyla kolluk kuvvetlerimiz ilgilenirken bizler halk olarak bu tip tahrikler karşısında sağduyu ve ortak aklı benimseyelim.

Burası Türkiye. Birileri yine sinir uçlarımıza dokunuyor.

Soruşturmanın başlatıldığı saatlerde il müftülüğü, merkezi sistem ile gerçekleştirilen ezan okuma işlemini eskiden olduğu gibi her caminin imamının kendisin yapacağı modele geri dönüş kararı aldı.

Ancak eylemciler bu sefer de her kesimin büyük bir keyifle dinlediği Selda Bağcan’ın şarkılarını camilerin frekansına girip yayınladılar.

İki güzide ilimizde yaşananlar da açık bir şekilde provokasyon.

Öte yandan İzmir Büyükşehir Belediye başkanı Soyer’in 23 Nisan kutlamalarında İzmir Marşı, Onuncu Yıl Marşı ve Çav Bella’yı ortaya karışık bir şekilde sokaklarda, meydanlarda, aracında halka dinlettiği oldu.

Ancak cami minaresinden halka Çav Bella dinletmek ne Soyer’in ne de CHP’nin işine gelir. Zarar verir. Taraflar bunun mutlaka farkındalar.

Doksanlı yıllarda, polis panzerlerinin hoparlörlerinden Mustafa Yıldızdoğan’ın “Ölürüm Türkiye’m” parçası çalarken PKK’lı teröristlerin de kimi zaman mahalle arasındaki camilerin hoparlör sisteminden Diyar’ın örgüt propagandası içeren parçalarını çaldıklarına şahit olduk.

Öyle ki zaman zaman yerel radyolarda “Dağlara Gel Dağlara” türküsü ile “Dağlar Seni Delik Deşik Delerim” türküsü peş peşe çalınırdı.

Geçen yılların ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’nin düzenlediği Zeytin Dalı ve Barış Kalkanı operasyon alanlarındaki camilerden eli silahlı teröristleri sahada motive etmek için cami minarelerinden örgüt propagandası içerikli müzikler dinlettiklerine de şahit olduk.

Ancak İzmir’deki “Çav Bella” eylemi PKK’nın işiymiş gibi gözükmüyor. Zira yıllardır PKK’nın müzik alışkanlıkları belli. Çav Bella’nın bile Kürtçe versiyonunu çalarlar eylemlerinde.

O vakit gözleri bir de DHKP-C’ye çevirelim. Zira Grup Yorum’un solistinin ölümünün ardından örgütün kendini gösterebileceği eylemlere kalkışabileceği konuşuluyordu.

Hatta DHKP-C’nin PKK kamplarında eğitim almış bazı militanlarının Ankara veya İstanbul’da stratejik kurumları hedef alabileceği dahi öngörülmüştü.

Bu tip durumlarda da münferit değil örgütsel olarak planlanmış eylemler söz konusu olacağını güvenlik uzmanları söylüyor.

Müftülüğün frekansına girmek öyle sanıldığı kadar kolay iş değil.

Zira bu provokasyonun ilki İzmir’in Çiğli, Konak, Karşıyaka, Bornova ve Buca ilçelerinin merkez ilçe camilerinde gerçekleşiyor. Üstelik namaz saatlerinde değil. Zira namaz saatlerinde ses sistemleri ezan için açık oluyor. Üstelik Covid nedeniyle camiler de kapalı.

Yani demem o ki birilerinin caminin ve ses sisteminin olduğu oda/bölmenin kapısını açması gerekiyor.

İpuçları DHKP-C’yi işaret ediyor. Ancak kapalı olan caminin kapısını örgüte kim açıyor? Bu camilerin imamları bunu nasıl açıklıyor? Bir eylem oldu hadi, iki gün sonra ikinci nasıl oluyor? İmamlar neden tedbir almıyor?

Bu konuda birilerinin hesap vermesi gerekiyor.

Adana ve İzmir’de yaşanan olayları birbirinden ayrı görmeyelim. Suçluyla kolluk kuvvetlerimiz ilgilenirken bizler halk olarak bu tip tahrikler karşısında sağduyu ve ortak aklı benimseyelim.

Burası Türkiye. Birileri yine sinir uçlarımıza dokunuyor.