Title of a News Article

Yilmaztekin 15 Temmuz'u yazdı...

.

Yilmaztekin 15 Temmuz'u yazdı...
banner206
  KAOSTAN DESTANA, 15 TEMMUZ

Ak Parti Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yilmaztekin 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümünde bir makale yayımladı.
İşte Yilmaztekin'in O makalesi...
İnsanları ezen tankların, sivil halka ateş açan helikopterlerin, Cumhurbaşkanlığı Külliyesini, Meclis’i, Gölbaşı Özel Harekat Dairesini, TÜRKSAT’ı, Ankara Emniyet Müdürlüğünü ve MİT’i bombalayan F-16’ların, hasseten; namusumuzu korumak için ordumuzun elinde bulunan imkanlarla namusumuza göz dikilen o karanlık gecenin üzerinden 1 yıl geçti. 249 şehidimizin kanları, 2194 gazimizin fedakarlıklarıyla ayakta kalan bu devlet ve bu millet karşı saldırıya geçerek, geçirdiğimiz 1 yıl içerisinde çeşitli adımlar attı ve bu çok yönlü hayasız saldırı karşısında izzetini muhafazaya çalıştı.
Siyasi tarihimizin en uzun gecesi olan 15 Temmuz öyle bir geceydi ki, bu ülke o gece bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı, F-16’ların sorti yaptığı bir havalimanına manevralar yaparak inmek durumunda kaldı. Bu ülkenin Başbakanı konvoyunu kesen hainlerle doğrudan çatışmak, telefon bağlantılarıyla sesini vatandaşa duyurmaya çalışmak zorunda kaldı. Milletvekilleri halkı temsil etmekle görevli oldukları parlamento çatısı altında can güvenliklerini sağlayamayarak sığınaklara indiler. O gece bu ülkenin halkı, bu ülkenin bekasını korumak için alınmış olan kurşunlarla, füzelerle, tanklarla öldürüldüler, katledildiler…
Seneyi devriyesine doğru ilerlerken, 15 Temmuz gecesi yaşananları bir kere daha hatırlamak, bir kere daha hafızamızı tazelemek, aldığımız nefesin bedeli olan şehitlerimizi minnetle yad etmek, gazilerimizle vakit geçirmek ve özellikle de darbe girişimi sonrası süreci irdelemek zorunda olduğumuz kanaatindeyim. Kamuoyu vakıf olmasa da; kanserli bir hücre gibi adım adım ülkemizin en kılcal damarlarına kadar sızan, masonik bir düzen içerisinde 30 yılı aşkın bir süreden beri sinsice örgütlenen bu yapı, çeşitli şekillerde 15 Temmuz sonrasında da pek çok girişimde bulundu. Rus Büyükelçisinin öldürülmesiyle dış politikamıza, Reina saldırısı ile toplumsal yapımıza, kredi derecelendirme kuruluşlarının manipülasyonları ile istikrarlı ekonomimize, ne yazık ki bazı muhalefet partileri kullanılarak siyasetimize ve daha hiç duyulmamış hamlelerle egemenliğimize hep bir şekilde Türkiye düşmanı terör örgütlerinin müdahale girişimleri yaşandı. Darbe girişimi sulandırılmaya, davalar birer tiyatroya çevrilmeye, bazı mağduriyetler genellenerek bir travma durumu oluşturulmaya çalışıldı. Yukarıda zikrettiğim büyük hadiselerin yaşandığı 15 Temmuz gecesi olanları perdelemeye, halkın zihninden silmeye, halkın bu mücadeleye desteğinin eksiltilmesine yönelik algı operasyonları düzenlendi. Fakat 15 Temmuz’u bizzat yaşayan, darbeyi dişiyle tırnağıyla bertaraf eden milletimiz bunların hiçbirine prim vermedi.
Hükümetimiz aradan geçen 1 yıllık süre içerisinde elini, başını, gövdesini taşın altına koyarak, her türlü bedeli göğüsleyerek, neredeyse yarım yüzyıldan beri devletin içerisine yuvalanan bu kanserli hücrenin kesilip atılmasında anlık bir tereddüt bile etmedi. Belki de pek çok siyasi partinin, geçmiş dönemlerdeki pek çok hükümetin dokunmaktan imtina ettiği, çekindiği bu yapıya karşı milletin desteğini arkasına alarak amansızca bir mücadele verdi. Türkiye konjöktüründe hiçbir siyasi oluşumun cesaret edemeyeceği tasfiyeleri partimiz, devletin ve milletin bekası adına yapmaktan bir adım geri durmadı. Tarihin yazdığı bu olağanüstü günlere adını altın harflerle kaydedecek bir sınavı başarıyla verdi, vermeye de devam ediyor.
Türkiye’nin 15 Temmuz gecesi neden esir alınmak istendiğini, neden bu denli hayâsız ve aleni bir saldırı ile bekamıza saldırıldığını çok iyi analiz etmemiz gerekiyor. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, milletimizin desteği ve partimizin iktidarı ile 2002 yılından bu yana ülkemizde gerçekleştirdiğimiz reformların, çağ atlatan yatırımların, içerde ve dışarıda sürdürülen proaktif politikalar ile söz sahibi bir konuma yükselmemizin kimleri neden rahatsız ettiğini çok iyi düşünmemiz gerekiyor. Bir gün PKK, bir gün DEAŞ, bir gün FETO, bir başka gün bir başka maşa aracılığıyla saldırılan bu ülkenin, kimlerin planlarını suya düşürdüğünün bilincinde olmamız gerekiyor.
Bundan 100 yıl önce, dünyanın yeni bir nizam üzerinden dizayn edilmesi planlarını yapanların en büyük emeli Osmanlı’yı çökertmekti. Çünkü Afrika’da, Asya’da, Balkanlarda, Avrupa’da, hatta Amerika’da bir zulüm olduğunda, bir yetimin gözyaşı aktığında oraya koşan, yaraları saran, etnisiteden arındırılmış bir şekilde dünyanın toplumsal yapısını koruyan bir Osmanlı Devleti, kan emicilerin bütün planlarını alt üst ediyordu. Bu sebeple iç karışıklıklarla, ekonomik vurgunlarla, uzun yıllar süren savaşlarla Osmanlı’nın gücünü törpülemeye çalıştılar. Başarılı olamadıkları noktada darbeler yaparak, ayaklanmalar çıkararak, içeriden kendilerine özendirdikleri ve satın aldıkları hainleri devreye sokarak amaçlarına ulaşmaya çalıştılar. Yüzyıllarca Osmanlı çatısı altında barış içerisinde yaşamış olan toplumları kışkırtarak onların bağımsızlık savaşına girmelerini sağladılar. Bütün bunları dünyanın kana bulanacağı bir yeni yüzyıl tahayyülü üzerinde inşa ettiler. Bugün Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye işte bu düzene, yüzyıllık bu dizayna ölümüne karşı çıkmaktadır. Somali’den Arakan’a, Bosna’dan Kâbil’e, Bağdat’tan Halep’e Türkiye’nin mazlum ve mağdurların yanında saf tutması, birilerinin sömürmek için geldiği topraklara ihya için ayak basması, ülkemizi ve temsil ettiği değerleri doğrudan hedef yapmaktadır.
Dolayısıyla, karşımıza çıkarılan kimi yamyam kimi bilmem ne bela terör örgütlerinin isimleri, cisimleri, şekilleri aslında önemli değildir. Çünkü tümünün ortak amacı, bin yıldır sancaktarlığını yaptığımız bu kutsal davadır. Davamızdan geri dönmediğimiz her gün mücadelenin dozu artsa bile, mutlak zafer Allah’ındır, mutlak kazananlarda onun yolunda yürüyenler olacaktır.
Bizler, Türkiye'nin bölgedeki denklemleri nasıl bozduğunu, bu coğrafyada kafalarına göre at koşturacaklarını zannedenlerin enselerinde nasıl durduğunu, kan, göz yaşı, fitne fesat ve ihtilaflardan beslenenlerin Türkiye karşısında nasıl acziyete düştüklerini her geçen gün daha net bir şekilde görüyoruz. O karanlık odaklar bizlere ve bu ülkeye saldırdıkça biz doğru yolda olduğumuzdan daha güçlü bir şekilde emin oluyoruz.
Bu dava bilinci ile yürüyüşümüze, davaya olan sadakatimize her zaman için sahip çıkacağız. Liderimiz, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ilm-i siyaseti, milletimizin desteği ve feraseti ile davamızda muvaffak olacağız. Ne ruhunu şeytana teslim etmiş terörist bozuntularına, ne tasmasını kimin tuttuğu belli olmayan kırıntılara, ne uşaklara ve ne de işbirlikçilere; bu ülkeyi ve bu davayı teslim etmeyeceğiz.
15 Temmuz akşamı devletimizin içini boşaltmak isteyenlere, kanımızı içmekle doymayacak vampirlere, tüm bu yaşanılanları bir kenara bırakarak devletin bekası adına gösterdiği reflekslere olmadık anlamlar yükleyerek mücadelemizi baltalamaya çalışanlara en güzel cevabı, 15 Temmuz’un seneyi devriyesinde vereceğiz.
Unutmadık, unutmayacak ve unutturmayacağız. 15 Temmuz’u, yükselen Türkiye’nin, mazluma umut olan devletimizin nişanesi olarak anacağız. Şehitlerimize rahmet, gazilerimize hürmetlerim ile…



Güncelleme Tarihi: 15 Temmuz 2017, 15:46
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner195