ŞAH DAMARI MI? ŞEYH DAMARI MI?

“Hiç akletmez misiniz, düşünmez misiniz?”
Kur’an-ı Kerim’de onlarca kere tekrar edilen ayet varken...

Allah’ın verdiği akıl ve iradeyi, özgürce kullanma ve doğru ile yanlışı ayırabilme imkanı olmasına rağmen bir yaradılmışa teslim etmek, onun ipoteği altına sokmak mantık ve inanç dışıdır...

Bütün sıkıntıların, yaşandığı nokta, işte burası...

Kendine utanmadan müslüman diyen veya müslüman kılığına giren ihtiras sahibi ve emperyalizmin emrindeki şarlatanların başımıza ördüğü çoraplar hiç bitmiyor.

Hem de Allah’ın,

“Dikkat edin!... O aldatanlar sizi Allah ile aldatmasın!”(Fatır,5)

diye ikaz etmesine rağmen...

“...Biz ona (insana), ŞAH DAMARINDAN daha yakınız.” (Kaf,16)

Bize şahdamarından daha yakın olan Allah’a ulaşmak için nasıl oluyor da araya aracı veya torpil koyma arayışına girişilebiliyor veya kişiyle şahdamarı arasına girme cüreti gösterilebiliyor...

Çok ilginç değil mi?

“Allah duaları aracısız olarak işiten ve duaya icabet edendir.” (Bakara, 186)

Allah’ın, ibadet ve dualar için bir aracıya, yardımcıya ihtiyacı yoktur. Allah böyle bir aracının ihtiyacından münezzeh ve yücedir.

”Allah’ı bırakıp da sana ne fayda ve ne de zarar verebilecek olan şeylere yalvarma...Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, O’ndan başka giderebilecek yoktur. eğer sana bir hayır dilerse, O’nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur.” (Yunus, 106,107)

”Allah’tan başka çağırdıklarınızın hepsi de sizin gibi kuldur...” (Araf, 194)

Hz.Muhammed (sav)’in:

“Ey kızım Fatıma! babanın peygamberliğine güvenme. Baban bile Allah’tan senin başına gelebilecek bir şeyi engellemeye gücü yetmeyendir.” diye söylediklerine rağmen...

Hal böyle iken;

Hz.Muhammed’e dahi verilmeyen vasıf ve yetkileri kullananların peşinden gidilmesi ve onlara tabii olunmasının akılla, izanla izahı mümkün değildir.

Kur’an:

”...Allah aklını kullanmayanları pisliğe mahkum eder!” (Yunus,100) boşuna demiyor.

Yalancı peygamberler, mehdî bozuntuları, şeyh görünümlü müteşeyyihler, davetçi kılığında meczuplar, tarihte hiç eksik olmamışlardır. Bunların;

Kimi cin çıkarıyor, kimi sokuyor,

Kimi öpüyor, elliyor,
kimi sürtüyor,

Kimi tezgahı kurmuş, dinî kavramlarla
sömürüyor, soyuyor,

Kimi yatta katta yaşıyor, kimi inşaallah’la maşaallah’la villaları hareme çeviriyor,

Kimi bâdeliyor. ..

Kimi de ihanet şebekesi kurarak emperyalistlerin kucağında onlara hizmet ediyor, mankurtlaştırıyor, hatta Allah’la konuştuğuna inandırıyor...

Bunların yanısıra; türbelerin eşiğinde secde ederek dua edenler rızık, hidayet, nasip, evlat isteyenler ve ölülerden medet umanlar, yaratılmışlara duayla, onlara güvenerek onları aracı tayin edenler, Allah’ın onlara da tasarruf hakkı verdiğine inanarak zararı engellediklerine veya fayda sağladıklarına, gaybı bileceklerine inananlar var...

Bu yapılanların tümü, kişinin Allah’a etmesi gereken dua ve tevekkülü yaratılmışlara etmesi -kula kulluk- anlamına geliyor.

Halbuki, bırakın yaşayan veya ölen salih insanları, tüm dünya bir araya gelse dahi beyhudedir.

“Bir şeyhe bağlanmadan bin sene kendi başına Allah’a kavuşmak için inlesen, Allah’ı bulman mümkün değildir.” denilerek kandırılan insanlar bilgili ve bilinçli olsalar, teslim ederler mi simsarlara iradelerini, imanlarını...?

Aslında, Allah’a karşı büyük bir nankörlük ve şirk içerisine düştüklerinin bile farkında değiller...

Şirk!

Hem de Allah'ın tek affetmem dediği yani Allah'a ortak koşma...

İslam düşmanları da bu kötü örnekler üzerinden İslama saldırıyorlar. Müslüman dendi mi ucube bir tiplemeyle algı yaratıyorlar.

Yaşadığımız ve sıkıntılarla karşılaştığımız ve haşhaşi fetöcülerce de acımasızca saldırıya uğradığımız, problemlerin çözümü nedir?

Öğrenmek, öğretmek ve yaşamak..! bütün mesele burada.

Kendisinden sonra dine eklemeler yapan kişileri sapıklık ve ateşle uyaran Resulullah’tan başka bir otorite, yapı ve rehber yoktur.

Hiç bir kimse, yapı cemaat, tarikat, adına ne derseniz deyin, kendisini dinin temsilcisi olarak göremez.

Din de hocalık, öğretmenlik rehberlik hiçbir imtiyaza sahip değildir. Sadece eğitim sürecinin bir parçasıdır.

Rehber, Kur’an ve Sünnetin belirlediği ilkelerdir.

Allah’la kul arasında;
mesafe yoktur,
hiyerarşi yoktur,
bürokrasi yoktur,
imtiyaz yoktur.

Bugüne kadar çeşitli sloganlar, alay etmeler, yasaklamalar, ötekileştirmeler ve baskılarla, en önemlisi “herkes dinini anasından babasından öğrensin” diyerek insanları cahil bırakmak çözüm olmamış, bilakis, konuyu iyice tehlikeli boyuta sokmuştur.

“İlim müminin yitik malıdır, bunu nerede bulursa alır.” diyen bir peygamberi ve ilk emri “oku” olan bir dinin mensupları bilgili olmak zorunda.

Bilgisiz müslüman aldatılmaya, oyuncak olmaya, kullanılmaya mahkum oluyor...

Öyleyse;

ŞAH DAMARINDAN daha yakın olana yönel, şeyh damarına değil...