Taziye Kültürüne Dokunmayın

Son zamanlarda toplumsal dayanışmamızın en kadim örneklerinden biri olan taziye kültürüne yönelik müdahaleler dikkat çekiyor. Önce taziye gün sayısı kısaltıldı, şimdi de taziye yemeklerinin kaldırılması gündemde. Görünürde “israfı önleme” veya “yükü hafifletme” gerekçesiyle yapılan bu çağrılar, aslında toplumumuzun ortak değerlerini aşındıran bir zihniyetin ürünü.

Oysa taziye, yalnızca bir yas tutma geleneği değildir. Acının paylaşıldığı, dayanışmanın somutlaştığı, birlik duygusunun yeniden kurulduğu bir toplumsal pratiktir. Taziye yemeği, bir gösteriş değil; tam aksine bir yardımlaşma, bir omuz verme biçimidir. Yas sahibinin acısına ortak olan komşular, dostlar, akrabalar o sofrada bir araya gelir; hem duygusal hem de manevi bir destek sunar.

Bugün “taziye yemeğini kaldıralım” diyenlerin büyük kısmı, belki de hayatları boyunca bir komşuya bir bardak çay bile ikram etmemiş kimselerdir. O yüzden taziye sofrasının anlamını anlayamazlar. Onlar için her şey “masraf” ya da “zahmettir”; oysa bizim için o masa, insanlığın ve dayanışmanın sembolüdür.

Toplum olarak bizi biz yapan değerlerden biri de bu ortaklaşma ruhudur. Taziye yemeğini kaldırmak, sadece bir geleneği değil, toplumsal vicdanı da zayıflatır. Bugün taziyeye, yarın başka bir değere sıra gelir. Kültür, parça parça değil; bir bütün olarak yaşar ve korunur.

Bu yüzden ben şahsen, taziyenin ve taziye yemeğinin yaşatılmasından yanayım. Çünkü biliyoruz ki bir sofrayı kaldırmak, bir kültürü eksiltmektir.