Bir adam dinden bahsedecekse uzunca bir sakalı, koca bir sarığı veya takkesi, üzerinde cübbesi olmalı. İnsanlar anlamasa da her konunun başında ayetleri hızlı hızlı arapça okumalı. Hatta bir cemiyeti, cemaati olmalı. Arkasından koşan bir sürü insan olmalı. Bir adam din adına konuşacaksa, her yerde namaz kıldığını göstermeli. Misvağının ucu cebinden dışarı çıkmalı. Hatta ne yapıp edip kendini seyyid ilan etmeli. 
Din adamı dediğin böyle olmalı değil mi?
Maalesef toplumumuzun alıştırıldığı din adamı tasviri böyledir.
Oysa o bunların hepsinden uzak. Hem de çok çok uzak.
Televizyon ekranlarına çıkarken fötr şapkayla çıkıyor, her sabah traş oluyor. Kimsenin anlamadığı, anlamak istemediği ayetleri Arapça okumuyor.
Dini anlamada bilime, akıla önem veren tüm dünya otoriteleri kendisini 20. Yüzyılın en önemli kişilerinden biri olarak gösteriyor.
Dünyanın her yerinde yayınlanan kitapları ve makaleleriyle düşünce dünyasında büyük yankılar uyandırıyor. İslam felsefesine yepyeni bir bakış açısı getiren düşünür, alışılagelmiş geleneksel dinin bir çok kuramını yerle bir ediyor.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ten bahsediyorum.
1945 yılında Trabzon/Sürmene’de doğan Öztürk, İlk eğitimini babasından Kur'an okuyarak alıyor ve 9 yaşında hâfız oluyor.  Bir dönemi memleketimiz Urfa’da olmak üzere on yıllık klasik medrese eğitiminden sonra hukuk ve ilâhiyat tahsilini tamamlıyor. 12 yıl imamlık ve vaizlik yaptıktan sonra, üniversiteye tekrar dönerek 1980 yılında “İslam Felsefesi” konulu doktorasını tamamlıyor ve 1986 yılında aynı dalda doçent oluyor. Ortadoğu, Balkanlar, Avrupa ve Afrika ülkeleri, ABD, Güney Kore ve Japonya'da kendi alanı ile ilgili akademik araştırmalar yapan Öztürk, ayrıca Fransa'da Grenoble Üniversitesi'nde çalışıyor. New York'ta “İslam Düşüncesi ve Çağdaş Sufi Düşünce” dersleri okutuyor. 
Türkçe, Arapça, Farsça, İngilizce Fransızca dillerinde çeşitli çalışmaları bulunan Prof. Yaşar Nuri Öztürk 1992 yılında kurulan İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne kurucu dekan olarak atanıyor. 
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok baskı yapan (126 baskı) kitabı olan Kur’an’ın yorum katılmamış Türkçe çevirisini yayınlıyor.
Bugüne kadar yüzlerce makale ve kırktan fazla eşsiz eser yazan Öztürk’ün yayınlanmayı bekleyen çok sayıda eseri bulunuyor.
İslamın yanında demokrasiye vurgu yapan düşünür, “Demokrasi esastır” der ve çoğunluğu esas alan icmayı fıkıh usulünde reddederek, -din demokrasi işletilerek yaşanır ama oluşturulamaz- fikrini savunur.
Kur’an-ı Tanıyor Musunuz? (Onu Hiç Okudunuz Mu?) adlı eserini birkaç gün uykusuz kalarak okudum. Her paragrafında, her sayfasında beyni harekete geçiren, düşünmeye ve akletmeye sevkeden, bu doğrultuda Allah’ın sözlerini açık seçik gözler önüne seren bu muhteşem insanın düşünceleri, bugüne kadar okuduğum Seyyid Kutup’u, Mevdudi’yi, İbn-i Haldun’u, Ali Şeriati’yi gölgede bırakır dersem abartmış olmam.
Bugünkü kitap tanıtımıma yine o kitaptan heyecan veren bir kısımdan alıntı yaparak son noktayı koyaraken, içimizde yaşayan bir müctehit olan Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ü okumadan, onun felsefesini anlamadan yobaz din tüccarlarının iftiralarına kanarak onun hakkında yorum yapmayalım.
Buyurun, birlikte okuyalım o muhteşem düşünceleri:
“Şirkle tevhidin temel farkı şudur: Tevhit, kişileri değil, ilkeleri, şirk ise ilkeleri değil, kişileri esas alır. Bunun içindir ki, tevhit kanıttan söz ederken ilme ve kitaba, şirk kanıttan söz ederken atalara, ecdada yollama yapar.
Çoğunluğu, özellikle ecdadın çoğunluğunu gerçeğin ölçüsü yapmak şirkin belirgin niteliğidir. Kur’an, şirkin bu niteliğine, ilkelere yollama yaparak karşı çıkmaktadır. Tevhidin yani Kur’an’ın bu noktadaki temel ilkeleri ve ayrıntıları, bir önceki fasılda verilmiştir. Burada, konunun ana ilkeleri olan şu beyyinelere dikkat çekmekle yetineceğiz:  ‘Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan sapıtırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar’ (En’am, 116).”
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ü okuduğunuzda, İslam dinine olan bağlılığınızın hiç görülmedik şekilde artacağına, İslam inancına, düşüncesine ve felsefesine hayran kalacağınızı umuyor, bu Cuma bir kitap okuyun diyerek, cumanızın hayırlara vesile olmasını diliyorum.