• Hata yapmaktan korkuyoruz: 

Hata yapmak da insan olmanın bir parçasıdır. En büyük sorunumuz zaten hata yapmak değil, aynı hatayı tekrar etmekteki üstün kabiliyetimizdir. "Hata yapmak korkusuyla suç işliyoruz!" der Horatius. Korkmayın. Yaşamın yadsınamaz kuralı bu; olmamız gereken insanlar olana dek hatalarımız ile baş başa kalacağız. Hata yaparım korkusuyla öylece kalmak, hata yapmaktan çok daha fazla pişmanlık doğurur.

• Özgüvenimiz eksik: Özgüvenin tam olması her zaman doğru kararlar vereceğimiz manasına gelmez. Sağlıklı özgüvene sahip kişiler zaten yanlış karar verebileceğini kabul edebilen kişilerdir. Alfred Adler'in önerdiği gibi: "Eğer bir insana gerçekten yardım etmek istiyorsak ona cesaret ve özgüven vermeli ve hatalarını daha iyi görmesini sağlamalıyız."

Sağlıklı bir temele dayanmayan, fazla özgüven tehlikelidir. Charles Darwin, "Cehalet bilgiden daha fazla güven verir" der. Cehalet çoğu zaman kendilerini en iyiymiş gibi görenlerde saklıdır. Ve bu özgüven yanılsamasına neden olabilir.

• Mükemmeliyetçiyiz: Gereksiz ayrıntıya takılmak ve mükemmeliyetçi içgüdüler ile hareket etmek insanı karar verememeye yönlendiren bir karakter özelliğidir.

Çoğu zaman mükemmeli arama serüveninin altında toplumsal beklentilere karşılık verebilme çabası yatar. Bu kişiler, karşısındakilerin kendileriyle ilgili olağanüstü beklentilere sahip olduklarına inanır ve bu beklentileri karşılayamama ihtimali karşısında kişi dışsal bir baskı hisseder. İnsanların onu daima eleştireceği hissi ile kusursuz olması gerektiğini düşünür birey. Kendilerini büyük zahmetlere soktukları gibi başkalarına daha fazla zahmet verebilirler. Özellikle çocukluk döneminde yaptığı hatalar yüzünden bilinçsizce eleştirilen ve davranışları diğerleriyle kıyaslanan kişiler "mükemmeliyetçi" kişilik özelliği geliştirebilirler.

• "Hayır" diyemiyoruz: Size bir sır vereyim mi? En

sevdiğiniz dahi olsa hayatınızdaki insanlara sınır belirleyin. Bu sınırları belirlemedikçe insanların taleplerinin esiri olursunuz. Çünkü insan hep talep eder. Başkaları için yaşamaktan vazgeçtiğinizde kendiniz için yaşadığınızın farkına varırsınız. Şöyle destekliyor bu konuda Stefan Zweig beni:

"Belki arada kaynarım diye düşündüğünüz müddetçe birer köle olursunuz ve bütün eziyetleri hak edersiniz. Yürekli olmalısınız; bugünlerde tek vazifeniz hayır diyebilmek; kurbanlık gibi beklemek değil!"

Hayır diyebilmek de bir yürek hüneridir. Herkes başaramaz. Elinize bir kâğıt kalem alıp, samimiyetle bir liste oluşturduğunuzda onlarca evet dediğiniz maddenin pişmanlığını duyduğunuzu göreceksiniz. Ve eminim ki Marcel Proust'un şu satırlarındaki pişmanlığını birçok konuda siz de hissedeceksiniz:

"Nasıl ki bir arkadaşımız birkaç fotoğraftan birini seçmemizi rica ettiğinde, aralarından birini ötekiler kadar beğenmeyip reddedersek, ben de her insana, bana gösterdiği suretle ilgili olarak, 'Hayır, bu olmasın, iyi görünmüyorsunuz, size benzemiyor' diyebilmek isterdim."

Aynaya geçip kendime itiraf ettiğim maddeler bunlar. Siz de samimi duygularla eleştirin kendinizi bakalım. Muhtemelen aynı eksiklerde buluşacağımızı düşünüyorum. Peki, kararsızlıkla nasıl mücadele etmeye çalışıyorum? Öncelikle şunu söylemeliyim ki kaybetmekten artık

korkmuyorum!

Artılarınızın ve eksilerinizin bir listesini yapın.

• Aldığınız kararların daha çok iyi yanlarına odaklanın.

• Hata yapma ihtimalinizi sevin.

•Mükemmelin, iyinin düşmanı olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

1/1/1/1 Kuralı'nı uygulayın: Bir karar vermem gerektiğinde kendime şu 4 soruyu soruyorum:

"Verdiğim bu karar 1 gün sonra bana ne hissettirecek?"

"Verdiğim bu karar 1 ay sonra bana ne hissettirecek?"

"Verdiğim bu karar 1 yıl sonra bana ne hissettirecek?"

"Verdiğim bu karar 1 ömür sonunda bana ne hissettirecek?"

Bunu kesinlikle denemelisiniz. Anlık olarak müthiş derecede önemli görünen bir şey 1 ay sonra aynı öneme sahip olmayabilir. Hatta konunun ne olduğunu bile unutmuş olabilirsiniz. İlk 3 soru dünyevi konularda, son soru ise uhrevi konularda karar almam için çok faydalı oldu bana şu ana kadar. Tavsiye ederim.

İnşirah suresinde:

"Feinne mea'l usri yüsra"

"Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır" der.

Bizler o güçlüğün yanındaki kolaylığa muhtacız Allahım. Bir inşirah ferahlığı ver ömrümüze ve yüreğimize. Sıkıntılarımızı selamete erdir. Katından hayırlar, güzellikler ve iyilikler gönder bize.