Title of a News Article

KUTSAL EKMEK

Üzerine yemin içtiğimiz, yerde görünce öpüp başımıza koyduğumuz, kutsal saydığımız bir yiyecek: Ekmek. Ekmek üzerine çok sayıda atasözümüz, deyimimiz vardır. “Ekmeğimizde tuz yok” derken, verilen emeğe rağmen ihanet edenden yakınırken, “ekmek çarpsın” derken ekmeğin kutsallığına işaret ederiz. İşyerimiz “ekmek teknesi”, kazancımız “ekmek parası”dır.
Temel besin maddemiz olan ekmek üzerine dünyaca söz söylenmişken, günümüzde ekmek hakkında ne kadar az konuşup, ne kadar çok tüketiyoruz.
Ekmeksiz bir günümüz geçmiyor.
Etin, yemeğin, sebzenin meyvenin en iyisini seçmesini biliyoruz da ekmek için hiçbir çaba göstermiyoruz.
Herkesin kendi ekmeğini yaptığı dönemler çok eskide değil. Günümüzde bile günlük ekmek ihtiyacını kendi evinde üreten analarımız, bacılarımız var. Birkaç günlük yapılan mis gibi sac ekmeğimiz kurutulur, ihtiyaç oldukça ıslatılarak sofraya getirilir. Ekmek, içindeki su sayesinde tüketilmeye hazır hale gelir. Evde yaptığımız ekmek, sulandıktan sonra buzdolabında 2-3 gün boyunca saklanabilir ve bayatlamaz. Her bakımdan sağlıklı bir ekmektir. İçine ne kattığınızı bilirsiniz. Temiz olduğundan emin olursunuz. Evde yapılan ekmeği yerken gönlünüz rahattır. Herşeyden önemlisi ev ekmeği sağlıklıdır. Hele kendi ekip biçtiğiniz buğdayı öğütüp, kepeğini kendi elinizle eleyip hamur yapıp, bundan ekmek yapıp yemişseniz hiçbir ekmekte gözünüz olmaz.
Evde ekmek yapan pek kalmadığı gibi, çarşıdan ekmek almak da artık ayıplanmaktan çıkarıldı. Ekmek ocağının önünde dumana mahkum olan analar, kızlarının ekmek pişirmesini istemez oldu, yeni evli kadınlar hayatında hamur yoğurmamış, ekmek pişirmemişlerden oluştu. Örneğin bizim evde çocuklar ev ekmeğini oldukça lüks, ulaşılması zor olan bir ekmek olarak görüyorlar. Nenelerinin evinde rastladıkları, sulanmış mis gibi ev ekmeğini katıksız yemeye bayılıyorlar.
Ne yazık ki, ekmeğimiz de zamana yenildi. Bir zamanlar çarşıdan ekmek almak neredeyse ayıp sayılırdı. Çarşı fırınından ekmek alan ev ayıplanır, evin kadınının ekmek yapmaktan aciz olduğu söylenirdi. Ayıplanmak bir yana, çarşıdan ekmek almaya para mı dayanırdı. Fırında lahmacun pişirtmek bile gizlenirdi. Yiyen vardı, yiyemeyen vardı. Fırında pişirtilen lahmacun bezlere sarılarak eve neredeyse gizlenerek getirilirdi.
Çarşıdan ekmek almakla birlikte evde yemek yapmak da unutulmaya başladı. Her mahallede kurulan 3-5 fırının birbiriyle rekabeti, ekmek satabilme uğruna bedava tepsi pişirme yarışı fırınları mağdur ettiği kadar insanı da kültüründen uzaklaştırdı. Evlerde kaynayan kazanlar yerine, fırında kuruyan tepsiler sofraya inmeye başladı.
Öze dönmenin, mahallileşmenin her geçen gün daha önem kazandığı günümüzde ekmek de üzerinde daha çok konuşulması gereken bir konu. Fırından çıkar çıkmaz içindeki suyu buharlaşıp uçan, bayatlayan, ertesi güne kaldığında yenemez hale gelen ekmeğe bir çare bulunmalı. Fırınların hijyen ve üretim teknikleri yeniden gözden geçirilmeli. Sıcak halde afiyetle yenen ekmek, sanırım dünyanın hiçbir yerinde bu kadar elle temas etmez. Sadece elle temas olsa.. Urfa’da fırından aldığınız bir tırnaklı ekmekte, en az 300-400 tırnak izi vardır! Fırınlarda ekmek tırnaklayan personellerin yüzde 80’inin tırnağında parazit yumurtasına rastlandığını daha önce okurlarımızla paylaşmıştık.
Kalitesiz undan, arıtılmamış sudan, mayalanmamış hamurdan ve temizlenmemiş elden üretilen bu ekmekleri ne zamana kadar tüketmeye devam edeceğiz? Fırıncılar ne zamana kadar kalitesi en kötü unu kullanmaya devam edecek?
Urfa’da yaşayan herkes, Türkiye’nin en kalitesiz ekmeğini yediği konusunda hemfikirler. Üstelik ekmek mayası kullanılmadan, sadece bol miktarda karbonat kullanılarak imal edilen bu ekmeklerin tam bir zehir olduğu konuşulur oldu. Her gün düzenli olarak vücuda alınan karbonat, safra ve böbrek taşı yaıyor, hemoroiti azdırıyor, kabızlık yapıyor ve çeşitli hastalıklara zemin hazırlıyor.
Tahminim böyle gitmeyeceği.
Benim açımdan en azından durum böyle. Son yıllarda daha az el değdiği ve hijyen şartları daha iyi olan somun ekmeğini daha çok tüketmeye başladık. Pide fırınından mümkün olduğu kadar az ekmek almaya çabalıyoruz. Ev ekmeğine geçmek için de çare arıyoruz. Muhtemelen güvendiğimiz birilerine yaptıracağız.
Ekmek, üzerine çokça kafa yorulması gereken, dünyada çoğu insanın muhtaç olduğu temel besin maddemiz ve kutsalımız. Kötü üretildiği için tükettiğimizin en az dörtte birini israf ettiğimiz yiyeceğimiz.
Neticede ekmeğimiz, balıklarımızdan daha kutsaldır. Korunmaya, kollanmaya balıklarımızdan daha çok muhtaç haldedir.
Allah kimseyi ekmeğe muhtaç etmesin.
 
YORUM EKLE

banner195