Kendisi sorun olan, başkasının sorununu çözmekten uzaktır.

Topluma öncülük eden, sesini duyuran, yol gösteren, idareyi eleştiren gazeteciler bir yanlış içinde olduğu takdirde, o toplumun kaybedeceklerinin haddi hesabı olamaz.

Önceki yazıda bahsettiğim gibi, bu yazıda Urfa’daki gazeteci cemiyetlerinden bahsedeceğim.

“Onlar kötü, biz iyiyiz” mantığıyla Urfa’da kurulan ikinci gazeteci cemiyeti, benim de kurucuları arasında yer aldığım “Şanlıurfa Gazeteciler Birliği” idi.

Harran Üniversitesi’ndeki görevinin yanısıra gazetecilik mesleğine de devam eden büyüğümüz Sayın Kemal Kapaklı’nın kurucusu ve başkanı olduğu GAP Gazeteciler Cemiyeti, 2000’li yılların başlarında meslektaşlarımızdan büyük bir kesimin eleştirdiği bir kuruluş haline gelmişti. Etkinlik yapılmıyor, mesleki faaliyetler takip edilmiyor, mesleğe yönelik neredeyse hiçbir hareket yoktu. Cemiyetin en iyi yaptığı şey, içmeyi seven arkadaşlarımıza misafirleriyle birlikte içebileceği bir lokal işletmekten öteye gidememişti. GAP Gazeteciler Cemiyeti’ne eleştirimiz buydu. Kongre süreci gelip, Veysel Polat adaylığını koyup bir konuşma yaptıktan sonra cemiyetle iplerimiz koptu. Veysel Polat, cemiyeti eleştirdiği için disiplin kurulu kararıyla cemiyetten ihraç edildi. Bu ihraç, Şanlıurfa Gazeteciler Birliği’nin kurulma sürecini hızlandırdı.

Mesleki faaliyetten uzak GAP Gazeteciler Cemiyeti’nin bu tutumu karşısında, kentteki çok sayıda gazeteci Şanlıurfa Gazeteciler Birliği etrafında kenetlendi. Şanlıurfa Gazeteciler Birliği, önceki cemiyetin o zamana kadar hiç yapmadığını yapmış, ilçelerde görev yapan gazetecilere de ulaşmayı başarmıştı.

İki cemiyet olmuş ve az da olsa rekabet başlamıştı. Yeni kurulan Gazeteciler Birliği, ŞURKAV çarşısında daha önce kütüphane olarak kullanılan metruk bir yeri kiralayarak hem lokal, hem de dernek merkezi olarak kullanmaya başladı. Gazeteciler boş vakitlerinde uğrayabilecekleri, arasıra çeşitli etkinlikler yapabilecekleri bir mekana kavuşmuştu. Aylık 500 TL kira gideri ödenemeyince o mekan lokal işletmesi olarak kiraya verildi. Okey taşlarının çıkardığı sesler arasında gazeteciler bir imkân bulamayınca, Gazeteciler Birliği’nin etkinlikleri de bitmiş oldu.

Veysel Polat’ın siyasete girmesinin yanında, Gazeteciler Birliği’nin de meslek dışı kişilerin daha çok ilgisini çekmesi, yönetimin de buna gözü kapalı atlaması nedeniyle 2009 yılında istifa ettiğimi bildirerek ben de bu hareketten uzaklaşmış oldum.

Valilik emekli basın müdürü Kamil Güler öncülüğünde bir cemiyet daha kuruldu. Koskoca basın müdürü, eski derneklerden birinde yönetici olacak değil ya! Aradan zaman geçtiğinde üç cemiyet zaman zaman yakınlaşmaya başladı. Bu yakınlaşmanın meyvesi, mesleki seminerler, sohbet toplantıları, iftar buluşmaları ve nihayetinde TOKİ Basın Sitesi olarak tezahür etti.

Bu da gösterdi ki, meslek çalışanlarının birlik beraberlik içinde olması zarar değil fayda getiriyordu.

Bu yakınlaşmanın meyve vermeye başladığı dönemde yeni “iyiler” ortaya çıkmaya başladı.

Geçtiğimiz günlerde Urfanatik gazetesi sahibi Tahir Gülebak’ın bahsettiği yeni cemiyetin kuruluş dilekçesi de İl Dernekler Müdürlüğü’ne verildi. Tahir Gülebak’ın “Çalışan Gazeteciler Derneği” adıyla kurduğu cemiyet ile dernek sayısı dörde ulaşmış derken, Olay gazetesi sahibi Celal Çiftçi’nin de Gazeteciler ve Yazarlar Derneği adıyla kurduğu yeni cemiyetin haberini duyduk.

Sonuçta beş ayrı gazeteci cemiyetimiz oldu.

Kemal Kapaklı başkanlığında GAP Gazeteciler Cemiyeti,

Veysel Polat başkanlığında Şanlıurfa Gazeteciler Birliği,

Kamil Güler başkanlığında Şanlıurfa Gazeteciler Derneği,

Tahir Gülebak başkanlığında Şanlıurfa Çalışan Gazeteciler Cemiyeti,

Celal Çiftçi başkanlığında Şanlıurfa Gazeteci ve Yazarlar Derneği.

Sekiz ayrı günlük gazetenin çıktığı Urfa’da dernek, diğer adıyla cemiyet sahibi olmayan üç gazete sahibi kaldı.

Şüphesiz her dernek, her cemiyet daha iyi bir düşünce amacıyla kuruldu. Her biriyle ayrı ayrı muhabbetimiz, selamımız, dostluğumuz olan gazeteci arkadaşlarımız bu yapılarda yer aldı.

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolaysıyla gündeme getirdiğim bu konuyla ilgili demek istediğim şudur ki, beş cemiyetin içersinde şimdi en iyi olan ben ve benim gibi bu cemiyetlerin hiç birine üye olmayan arkadaşlarımdır.

Neden?

Beş cemiyetin kurucuları ve üyelerine sesleniyorum.

Hepimiz aynı memleketin insanı değil miyiz?

Hepimiz kardeş, akraba, arkadaş değil miyiz?

Hepimiz düğünümüzde, ölümüzde, hastalığımızda yanyana gelip, birbirimize sıkı sıkıya sarılmıyor muyuz?

Öyle ise bu ayrı gayrılık neden?

Gelin, 25 gazeteyi nasıl birleştirerek 8’e düşürdüysek, beş cemiyeti de teke düşürelim.

Şanlıurfa Gazeteciler Cemiyeti adıyla hepimiz tek çatı altında buluşalım.

Meslekle ilgisi olmayanları ayıklayalım.

Başkan olmak, baş olmak, lider olmak sevdasından vazgeçelim.

Urfa’da gazeteciler cemiyeti başkanı kim dediklerinde birini gösterebilelim.

İsterseniz başkanlığı sıraya koyalım, isterseniz yönetim için yarışalım.

Bundan kimseye zarar gelmeyecek, meslek onurumuz korunacak ve mesleğimiz gelişmeye devam edecektir.

Aksi taktirde millet bize gülecek, yeni cemiyetler açılmaya devam edecektir.

Tüm meslektaşlarıma saygılarımla..