Ve bir seçim daha demokratik bir şekilde noktalandı.

Sonu hayır mı olur şer mi olur Allah bilir.

Demokrasiye inanmayan biri olarak “içindeyim nasılsa” diyerekten oyuna ben de dahil olmuştum. AK Parti mitingine katılmasam da çoluk çocukla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mitingine gidip Türk bayrağı sallayacak, sloganlar atacak kadar demokrasi sevdalısı biri gibi göründüm.

Oysa o meydanı dolduran onbinlerin içersinde demokrasiye inanmayan biri olarak farklıydım.

“Muhtar bile olamayacak” denilen birinin “Cumhur Başkanı” olduğuna şahit olmuş, demokrasi havarilerinin aldatmacalarına inanmadığım için mutlu olmuştum.

Ve o miting sonrası sosyal medyada mitingle ilgili düşüncelerimi seçim sonrasında mı öncesinde mi yazayım diye düşündüğümü belirtmiş, milyonlarca kişinin umudunu bağladığı bir hareketin ifadelerimle zerre kadar zarar görmemesi nezaketiyle kendimce seçim sonrasına bırakmıştım.

Şimdi seçim sonrası oldu. Ve o meydanda görünenleri paylaşmanın zamanı geldi.

İlk önce belirtmeliyim ki siyasetçiler her zaman yalan söyler. Saat 17.00’de başlayacak denen miting, ancak saat 18.00’de başladı ve bir yalan nedeniyle çocuklarımla bir saatten fazla ayakta sıcak altında beklemek zorunda kaldım. Bu yalanın en basitiydi ve kesinlikle beklediğim organizasyonun bir hatasıydı. Önemli değil.

İkincisi, meydanı dolduran kalabalıklar içersinde gözlerim Urfalıları aradı.

İlçelerden, köylerden, komşu illerden binlerce kişi araçlarla Topçu Meydanı’na taşınarak getirilmişti. Miting platformunun yaklaşık 50-60 metre gerisindeydim ve sağımda solumda, önümde arkamda duran her üç beş kişiden en az bir iki tanesi Suriyeli kardeşlerimizdi. Onlar da Recep Tayyip Erdoğan’ı seviyorlar.. Bu şehirde yaşadıkları, serbestçe gezip dolaşabildikleri için de bu mitinge gelmeleri de doğaldı. Ama özellikle Urfalıları gözüm aradı. O kalabalıklar içersinde çok az sayıda Urfa şehir merkezinden insan görebildim.

“Gülpinar! Gülpinar!” diyerek köylü telaffuzuyla tezahürat yapanların da değerli Milletvekilimiz Kasım Gülpınar’ın hatırına oraya yığıldıkları belliydi.

Ama millet Recep Tayyip Erdoğan’ı seviyordu ve meydan doluydu. Benim Urfa yerlisini meydanda yeterince görememiş olmam genellenecek bir durum değil. Muhakkak Urfalılar vardı. İşin garip tarafı, Recep Tayyip Erdoğan’ın hatırına Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı olan Celalettin Güvenç kürsüye geçip konuşmaya başlayınca yuhalanmasıydı. Başkan Güvenç’i sadece üç-beş kişilik bir gurup değil, alandaki binlerce kişi birlikte yuhalıyordu. Başkan Güvenç de bu durum karşısında sadece birkaç saniye konuşup kürsüden indi.

Kısacası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Urfa mitingi, Urfa’da bir şeylerin ters gittiğinin sinyallerini veriyordu.

Neler mi ters gitmişti?

Neler ters gitmemişti ki?

Partiye yıllarca emek veren insanların liste dışı bırakılması.

Büyük oy potansiyeline sahip olan aşiretlerin “feodaliteye karşıyız” denilerek dışlanması ve rakiplere yönlenmelerinin sağlanması.

Teşkilat temayülünün yok sayılması.

Ben sizden daha iyi bilirim denilircesine milletvekili listelerinin dayatılması, AK Parti iktidarını sarsmaya yetti.

Söylenecek, eleştirilecek daha çok husus olsa da sonumuz hayr olsun diyorum.