Uzun zamandır nörologlar, toplumsal depresyon diye bir durumdan bahsediyor.

Bireysel seviyede kişiyi hayattan soğutan, yaşama hevesini kıran, umutlarını tüketen depresyonun toplumsal tipinde bireyler aynı kaygıları yaşayarak benzer tutumlar sergiliyorlar.

Batı insanı depresyon durumunun farkında olup bireysel tedaviye yönelirken, bizim toplumumuz özellikle Urfa toplumu yaşadığı depresyonu kabullenmeme konusunda Türkiye’de önde gelir.

Aslında bizim depresif halimiz iklimden kaynaklanır. İklimden kaynaklanan depresiflik, sadece Urfa’ya özgü de değildir. Ortadoğu halklarının ekserisi iklim kaynaklık depresifliği yaşam biçimi yapmışlardır ve bundan hiç de rahatsız değillerdir. Depresyon bir hastalık olarak kabul edilirse, toplum bu hastalıkla yaşamaya alışmıştır.

Toplumun bir parçası olan bireylerin depresifliği, sürekli yeni arayışlara sevketmektedir. Zaten depresyon, eksikliği bulunan unsurların yerine konamamasının bedensel zuhurudur. Birey, depresyon halindeki arayışında boşluğu bazen uyuşturucu maddelerle, bazen tütünle, bazen içki ile doldurmaya meyleder. Zararlı alışkanlıkları olmayanların boşluğu doldurma tekniği yemektir. Bulabildiği veya haz aldığı tüm yiyecekleri fazlasıyla yeme dürtüsü insanları yönlendirir. Sürekli yemekle haşir neşir olur. Sabah kahvaltıyı yaptığı anda öğlen, akşam ne yiyeceğini, akşam sofradan kalkmadan yarın ne yiyeceğini düşünür.

Depresif boşluğun doldurulmasında farklı somut veya soyut şeyler de olabilir.

Günümüzde boşluğu en iyi dolduran soyut nesnelerin arasında tv ve sosyal medya vardır. İnsanlar olmasını isteyip de olmayan şeyleri görerek tatmin olmaya çalışır. Olmadığı gibi görünmeye, bolca yalana sarılır. Çoğu kişi sosyal medya hesaplarında sahte isimler kullanarak farklı şeyler yaşamaya çabalar.

Otobüste, yolda, okulda, arabada herkesin elinde bir telefon, kafalar eğik ekranda parmaklarını kaydırıp kaydırıp gezer. Üstelik bu gezmelerde kimse okuma gibi bir zahmete de katlanmak istemez. Sadece fotoğraflara bakmak yeterli gelir.

Depresyon böylece yıllarca devam eder gider. Esnafı, işçisi, öğrencisi, patronuyla toplumun tüm kesimleri toplumsal depresyonun kucağında kıvranıp durur.

Oysa depresyonu yenmek için boşluğu doldurmada kullanılan nesneye dikkat etmek gerekir. Sorun kendinize, sosyal medyayı bu kadar dolaşarak ne kazandım diye. Bu kadar televizyon seyrederek elime ne geçti diye?

Koca bir hiçtir.

Depresif toplum büyümeye devam ediyor.