FISTIK ÜRETİCİSİ SES VERDİ

Dün, nar üreticisinin derdini gündeme getirmemizi gören Şanlıurfalı fıstık üreticileri, fıstığın yanında narcıların derdinin devede kulak kaldığını söyleyerek yaşadıkları sıkıntıları gündeme getirmemizi rica edince, biz de buyurun anlatın dedik.

Vay sen misin konuşturan. Bir dokun bin ah işit dedikleri bu olsa gerek. 15-20 yıl sabır ve emekle büyütülen fıstık ağaçlarının her biri birer evlat gibidir. Fıstıklık sahibi olanların oda sohbetleri, gezip gittikleri yerlerde çoluk çocuklarından çok fıstık ağaçları gündeme gelir, bunun üzerine konuşup dururlar. Çünkü bir fıstık ağacının yetişme süresi, bir insanın yetişmesiyle aynıdır. Yetiştirdiği evladını 20 yıl sonra askere gönderip, dönüşte evlendiren ve torununu bir meyve olarak gören insanımız, fıstık ağacının meyvesini gördüğünde de aynı sevinci yaşar.

Toplumumuzda zengin, varlıklı olarak anılan fıstıklık sahipleri bugün içine düştükleri duruma bakıp çaresiz olduklarını söylemekten başka çözüm bulamıyor. Çünkü fıstık haline götürdükleri ürünün kilosuna 3.7 ile 4 TL arasında fiyat veriliyor. Perakende taze fıstık 5-6 TL’den satılıyor. Kuruyemişle kıyaslandığında ayçekirdeğinin kilosu 14 TL, kabak çekirdeği 25, fıstık 6..

Gel bu hesabın içinden çık diye yakınan fıstık üreticisine cevap veremiyorsunuz. Nar üreticisinde olduğu gibi, fıstık üreticisinin sorununu çözecek bir merci de yok. Mevcut üretici birlikleri, piyasa şartlarındaki fiyatlardan satış yapılması veya yapılmaması tavsiyesinden başka bir öneride bulunamıyor. Üretici bugün girdiği darboğazı nasıl aşacağını kara kara düşünüyor.

Fıstık, sanayi ürünü olarak nardan çok farklı. Anavatanı Urfa olması ve genel olarak Urfa fıstığı adıyla anılmasına rağmen bugün Antepfıstığı olarak dünyada tanınan fıstık, hem kuruyemiş hem de gıda sanayinde önemli bir hammadde olarak kullanılıyor. Kilosu 30-40 TL’den satılan baklavanın en temel gider kalemini de bugün kilosu 3-4 TL’den satılan fıstık oluşturuyor. Fıstık 3-4 lira, fıstık ezmesi 50 lira. İşlenmiş sanayi ürünü iyi para eden fıstık, üreticinin elinde yok pahasına müşteri arayan hammaddeye bakıp gülüyor.

Velhasıl üreticinin yaşadığı, pazarlama sıkıntısından başka bir şey değil.

Üreticinin önünde şimdilik iki seçenek var; Birincisi, fıstığı topla, hal pazarına getir verilen fiyata razı ol git. İkincisi, fıstığı topla kurutup depoda sakla gelecek yaza doğru çıkar sat. Tabi her iki seçenekte de büyük bir kayıp söz konusu.

Soruna çözüm bulacak olan gazeteci olarak biz olmadığımız gibi, başka bir kişi veya kurumun da bu üreticilerin sorunlarına çare bulacağına inanmalarını da istemiyoruz. Çünkü, çözüm sorunun olduğu yerden başlar. Üretici kendi geleceğini düşünüp, strateji belirlememişse bugün yaşadığı sıkıntılardan şikayet edip, başkalarından çözüm beklemeye haklı değildir. Buna, bölge insanının eğitimsizliğini, sanayileşme oranının düşüklüğünü de eklerseniz sorun çığ gibi büyür ve bugünlere gelir.

Bu köşeden dile getirilen sorunla soruna kesin çözüm bulma ukalalığına kesinlikle kapılmıyor ve tekrar hatırlatıyoruz ki, sorunu çözecek olanlar üreticilerin kendileridir. Üreticiler bir araya gelmeden, kendi piyasa politikalarını oluşturmadan tüccarların hep kendilerinden yana basan kefelerine oturmaktan kurtulamayacaklardır.

Teknoloji sayesinde küçücük bir köy haline gelen dünya üzerinde artık ticaret, bilgisayar ekranlarında, cep telefonlarında bile yapılıyor. Üretici artık kendini geliştirmeli, eğitimli insanlardan faydalanmalı ve daha fazla zarar etmeye tahammülü olmadığını ispatlamalıdır.

Sorunun çözümü için kısa sürede böyle bir gelişme yaşanması da elbette beklenemez. Üreticilerden oluşan sanayi kuruluşları bugün tesis kurmaya başlasa ve dünya pazarlarına açılsa, pazarda yer edinmeleri ve ürünlerine değer katacak zinciri oluşturmaları 5-10 yıl gibi bir süre alacaktır.

Nar ve fıstık üreticilerine tavsiyemiz, yıllarca emek verip yetiştirdikleri ürünlerin yok pahasına satılmasına engel olmak için ortak akıl ve tecrübelerden faydalanarak gelecek planları yapmalarıdır.