Önceki akşam Urfanatik gazetesi sahibi Sayın Tahir Gülebak’ın daveti üzerine belirtilen adreste gazeteci arkadaşlarla buluştuk.

Tahir Bey'in yakın zamanda kurduğu “Şanlıurfa Çalışan Gazeteciler Derneği”, kısa zamanda büyük ilgi görmüştü. Kuruluşundan bu yana her etkinliği adeta tıklım tıklım. Memlekette çalışan, çalışmayan ne kadar “gazeteci” varsa Başkan'ın etrafında “fırdönüp” duruyor.

Tahir Bey'in de “gayrimatbu” ticaretinden edindiği, ortalamanın üstünde serveti var ki; her buluşmada, her etkinlikte hediyeler, kebaplar, çiğköfteler, tatlılar, canlı müzik olunca çalışan-çalışmayan tüm gazetecilerin ilgisini çekiyor.

Önceki akşam da 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü münasebetiyle bir gece düzenlemişti. Tahir Bey gazetecileri eşleriyle birlikte davet etmiş, protokol davetlileri ve davet edilmeden gelenlerle birlikte 300-400 kişi bu davete icabet etmişti.

Gecede Tahir Bey bir konuşma yaparak katılanlara teşekkür etti, dernek çalışmalarını, gazetecilerin beklentilerini dile getirdi. Herkesle tek tek ilgilenerek ev sahipliğini mükemmel şekilde yerine getirdi.

Etkinliğin büyük ilgi görmesi, Tahir Gülebak’ın meslek örgütlerinin birleşmesi gerektiği yönünde yaptığı çağrıya da bağlamak mümkün. Gülebak, derneği kurduğu gün bu çağrıyı diğer dernek/cemiyet başkanlarına yapmış, “dürüst iseniz gelin bir olalım, gazeteciler kimi seçerse o başkan olsun” demişti. Gülebak’ın bu çağrısından sonra Kemal Kapaklı ve Celal Çiftçi birleşmeye yeşil ışık yakmış ama adım atılmamıştı. Diğerlerinden ise hiç ses çıkmadı. Durumu gören gazetecilerin çoğu da Tahir Bey'in öncülüğündeki derneğin faaliyetlerinde yer almayı daha uygun buldu.

Bir iki protokol konuşmasının ardından “vur patlasın, çal oynasın” canlı müzik ve eğlence faslı başladı. Kalkıp oynayanlar da oldu. Neye, neyimize oynayacağımızı da bilmiyorduk. Gazeteci neyine oynayacak? Oynasa oynasa “sefaletine” oynar.

Geceye katılan herkes de Tahir Bey’i takdir ve tebrik etti. Herşey “tastamamdı”, dört dörtlüktü dediler. O kadar parayı döktükten sonra bir de eksik mi kalacaktı!

Allah birini bin etsin. Varsın yedirdiği gazeteciler olsun. İşçisinin emeğini çalıp gayrimenkule yatırım yapan, kazancını batakhanelerde tüketen gazete patronlarının yanında onun yaptığı elbette takdir edilir.

Hayatın koşuşturmasından, günlük yoğunluktan fırsat bulup bir araya gelemeyen gazeteciler ve aileleri için böylesi bir etkinliği organize eden Tahir Gülebak’ı, kızları Gülizar ve Ayşe ile oğlu Mehmet’i tebrik ediyorum.

Gelelim gazetecinin sefaletine.

Gazeteci sefaletine oynar dedik de, neyin sefaleti?

Gazeteleri, internet sitelerini açıp bakınca gazetecinin neden “sefil” olduğunu anlarsınız. Bir davete 250-300 gazetecinin katıldığı, adı gazeteci olanlara TOKİ konut yapınca 400-500 konutun yetmediği memlekette kaç haber, kaç makale yayınlanıyor. Kaç tane ciddi konuyu ele alan röportaj yapılıyor görürsünüz.

Memlekette gazetenin yolunu tanımayan ev hanımları, müteahhitler, otoparkçılarla birlikte 76 tane “sarı basın kartı” sahibi gazeteci var ama günde 76 tane özel haber yayınlanmaz. İşte sefalet budur.

Gazetelerde, internet sitelerinde yayınlanan haberlerin çoğu kişileri, kurumları okşayan haberlerdir. Bu haberler de zaten kişi veya kurumlar tarafından yayın kuruluşlarına servis edilir. Az sayıda köşe yazısı ya suya sabuna dokunmadan “ıkına ıkına” yazılmış, ya da birilerini “okşamak-yağlamak” için kaleme alınmıştır.

Gazetecilik, habercilik, yazarlık karın doyuracak bir iş değildir. Bu iş yapılarak para kazanılmaz. Servet edinilmez. Edinilecek en çok şey bol bol “hısım” edinmektir. Amirin, kurumun, devletin hatasını, yanlışını yazarak “menfaat ilişkisi kurulacak dost” edinilemez.

“Çok sert yazıyorsun” diyorlar, “kimse seni sevmez” diyorlar.

Eleştirdiğim, yerdiğim kişiyi kurumu “okşayacak” değilim. Gazeteci dediğin dik olmalı, kimseye menfaat karşılığı eğilmemeli. Gazetecinin kalemi keskin, sözü “celalli” olmalı. İki satırlık yazısının yarısını “özür”, kalanını “okşama” ile dolduran gazeteci/yazar, memleketine, insanına, hayata bir katkı yapamaz. “Okşayan” adamdan gazeteci olmaz, olsa olsa “jigolo” olur, “orospu” olur, “ibne” olur.