Senenin son gününe çok değerli bir kalem erbabının aramızdan ayrılışını duyarak başlamak üzüntü verdi. Omuzlarımız çöktü, bakakaldık ekranlara.
Vakit gazetesinin keskin kalemi, milli ve manevi değerlerimizin yılmaz savunucusu Hasan Karakaya ağabey, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte çıktığı Mekke-Medine yolculuğunda, Peygamberimiz Hz. Muhammed’i ziyaret ettikten sonra hayata veda etmişti.
Kişi sevdiğiyle beraberdir sözünün örneği olan bir hayatı, sevdiğinin yanında noktalayan dev yürekli bir adam bizlere veda etti. Nur içinde yatsın, mekanı cennet, komşusu Resulullah olsun.. Biz ondan razıydık, Allah da razı olsun.
Hasan Karakaya’yı Vakit gazetesindeki yazılarıyla uzun yıllardır takip ederim. Yokluğunu, yoksulluğunu, geçim sıkıntısını hiçbir zaman gündeme getirmeden sadece işini en iyi şekilde yapmaya çalışan, donanımlı olduğu kadar da zeki bir insandı. Gazetecilik yapanlara örnek olacak bir isimdi.
Hasan Karakaya minengiyle gazeteciliğimize baktığımız zaman duyduğum tek şey ise utanç!
Evet, gazeteciyim demeye utanıyoruz artık.
Konuyu ulusal anlamda değil, yerelde ele aldığımda memleketimde gazetecilik yapan, habercilik yapan çok ender kişi olduğunu, bu işi hakkıyla yapanların ise asıl mesleklerinin gazetecilik olmadığını görüyorum. Asıl mesleği gazetecilik olmadığı halde gazeteciliği, haberciliği çok usta şekilde yapan, mesleğe katkı sunan önemli isimler aramızda iken kıymetleri bilinmeli.
Urfa’da bu isimlerin başında hayatını yazmaya adayan, derdi memleket olanların başında kıymetli büyüğümüz Yusuf Sabri Dişli geliyor. Memuriyetinin yanında memleket meselelerini yazmak, hele hele kamu kurumlarını, hatta çalıştığı kurumu bile zaman zaman en ağır şekilde eleştiriyor olabilmek yürek ve cesaret ister. İşte o yüreğe sahip olan ender isimlerimizden biri Yusuf Sabri Dişli ağabeyimizdir. Kalem dili keskin ve kıvrak, hafızası kuvvetli, perde arkası, art niyeti olmayan bir isim olarak Urfalının gurur duyacağı bir isim. Kalem erbabı olan, dünyaya fazla tutunamaz denir ya, Sabri ağabeyimiz de aynen öyle. Kalemine baktığımızda hep bıçak sırtı bir hayat yaşadığı kendini hissettiriyor. Son olarak basın sitesine taşındığını görüp, bugüne kadar başka evinin olmadığını öğrendiğimde ise dünyalığa tutunamadığına şahit oldum. Sabri ağabeyle yeni komşu olmamıza rağmen yazdıkları dışında pek muhabbetimiz bugüne kadar olmadı. Ancak yazdığı yazılar, yönettiği ve bizzat yer aldığı televizyon programları, belgeseller ile gazeteciliğimize yol gösteren mümtaz bir isim oldu. Allah ona hayırlı ve uzun bir ömür versin.
Haberciliğimizi yazarken bizzat mesleğin içinde olmayan ama hepimizden çok habercilik yapan bir diğer değerimiz de İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü personeli ağabeyimiz Burhan Akar. Burhan Akar’ı 1998 yılında tanıdım. O zamanlar çıkardığımız 15 günlük yerel gazetemize abone olmuştu. Gazete eline ulaşmadığı zaman mutlaka peşine düşer, gazetesini isterdi. Okumayı, araştırmayı seven, fotoğraf sevdalısı bir adamdı. O zamanlar Telekom’da çalışıyordu. Telekom’un özelleştirilmesiyle kadrosu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne geçti ki, aslında burası onun yıllar önce olması gereken yerdi. Burhan ağabeyimiz bir süredir Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ndeki odasında Urfa’nın hafızasını adeta kayıt altına alıyor. Fotoğraflar, belgeseller, filmler, müzik eserleri.. Kültüre dair ne varsa toparlayıp, arşivliyor. Bir Urfa yerlisi olarak yerel kültüre hakim olması da işine önemli katkılar sağlıyor. Burhan ağabeyimiz de gazetecilikte meslek mensuplarıyla yarışabilecek, hatta çoğunun önünde giden bir isim aslında. Memleket bir çok haberi ondan öğreniyor. Facebookta kurduğu ölüm ve taziye ilanları sayfası Urfa’daki herkesin uğrak noktası olmuş. Memlekette kim öldü, kim kaldı bu sayfadan öğreniyoruz. Çektiği fotoğraflar kadar kalemi de güzel olsa da, bugüne kadar pek yazmayan Burhan ağabeyi en kısa zamanda yazılarıyla da görmek isteriz.
Mesleğin dışında olduğu halde gazeteciliğe önemil katkılar sunan bu isimlerin yanında, memlekette gazeteciyim diye dolaşanları gördükçe de utanıyoruz. Gazeteciliğini iş kotarmak, para kazanacak konuya bağlamak için fing atanları, para almadan haber yayınlamayanları gördükçe utanıyoruz.
Memleketiyle ilgili gittiği toplantıda kendi menfaatini utanmadan dile getirenleri, Güneydoğu’daki illerin isimlerini saymayı beceremeyenleri, Kur’an’ın tabiriyle “kitap yüklü eşekleri” gördükçe utanıyoruz.
Maaşı karşılığı ajanslarda çalışıp, haber peşinde koşan arkadaşlarımız, masa başında dirsek çürüten emektarlarımız, işini layığıyla yapan habercilerimiz istisna olmak üzere, haberciliğimizden utanıyoruz.