Hak, yasal bir yetkilenmedir. Dikkatsiz bir sürücü arabamıza çarpsa, ondan veya onun sigorta şirketinden zararı tazmin hakkımız vardır. Aynı şekilde vasiyet yazma ve çocuklarına nezaret etme hakkımız vardır. İnsanlar genel olarak bir haktan bahsettiklerinde bu tür sıradan talepleri düşünmezler, akıllarına din özgürlüğü, konuşma özgürlüğü gibi temel haklar ve insan hakları gelir.

Çağdaş toplumlarda haklar daha çok bireyseldir. Gittiğimiz her yere, bulunduğumuz her yere taşınabilirler; derimiz ya da saçımız gibi bizim parçamızdır. Buradan da hakların eşitliği ortaya çıkar. Haklar herkes için aynıdır. Haklar üst sınıflar, alt sınıflar, Müslümanlar, Hristiyanlar, zenginler, yoksullar, kısa ya da uzunlar için farklı olmaz.

Kimin eşitlik kavramından ya da kimin fikrinden söz ediyoruz? Ben ister siyasal, ister etik, ister hukuksal, resmi felsefeyi değil, geniş halk kitlelerinin orta sınıf insanların kafasında ki düşünceleri düşünüyorum. Haklar üzerine kocaman bir literatür var.

Anayasalar, dünyanın birçokülkesinde temel hakları cisimleştiren yasal kalıplardır. Tüm ülkelerin anayasaları vardır. Ve ülkeler bu anayasaları belgelerle ete kemiğe büründüren yetkiye sahip kurum bulunduğu için bir anlam ifade ederler. Bu kurumsal rol da mahkemelere düşer.

Bütün siyasal söylemler, daha fazla evrensel, devredilemez, dokunulamaz haklar diliyle doludur. Evrensel insan hakları, ırktan, cinsiyetten, doğumdan, kimlikten bağımsız herkesin asli olarak sahip olduğu haklar düşüncesinin özel bir tınısı vardır. Ve bu yüzyıl aynı zamanda korkunç ölçüde masum katliamı çağı olmuştur. Ve aynı çelişkileri yaşamaya devam edeceğiz gibi görünüyor. Bir yandan anayasaya, yasalara sadık ülkeler, diğer yanda kan ırmakları akan ülkeler. Büyük imparatorluklarla birlikte büyük imparatorlarda rahmetli oldular fakat hala dünya topraklarında ayrık otları bitmeye devam ediyor.

Evrensel insan haklarının olması gerektiğini düşündüğümüz kadar evrensel olup olmadığı bir sorundur. Örneğin kadın sünneti zalimce ve cins ayrımcı bir uygulama mıdır, yoksa karışılmaması gereken Afrika kültürü müdür?

İşkence, kölelik, cinayet, soykırım evrensel olarak mahkûm edilmeli ve işkence insan onurunun gerçek bir inkârı olduğunu düşünüyorum.

Sevgiyle…

(Yazının devamı önümüzde hafta yayınlanacak)