Türkiye, ekonomik yatırımlarda kuruluşundan bu yana en büyük hamleleri yapıyor olsa da gözden kaçan, gizlenen, dile getirilmek istenmeyen büyük sıkıntılarımızdan biri elbette tarım ve hayvancılıktır.

Türkiye uzun süredir başka ülkelerden hububat, meyve, pamuk, et ithal ediyor.

Uçsuz bucaksız tarım alanları, milyonlarca hayvanı doyurabilecek yaylaları olmasına rağmen Türkiye’nin bu hale gelmesindeki sorumlu sadece mevcut hükümet değil. Ancak mevcut hükümetin üzerine düşen çok büyük işler var.

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren başlayan aydınlanma çağı nedeniyle köylerde yaşayan insanların tek gayesi okumak olmuştu. İnsanların çoğu kırsalda yaşadığı için eğitim faaliyetlerinin büyük kısmı da kırsala yönelikti. En ücra köylere bile okullar açılmıştı. İlkokulu bitiren ortaokul, liseydi derken köyünden kopup şehirlerin göbeğinde kendini buldu. Öğretmenlerimiz, doktorlarımız, babalarımız, analarımız hep köyden kopup şehire gelmiş insanlardan oluştu.

Çoğumuz, köy hayatını onların hayat hikayelerinden tanıdık.

Köyde kalıp, hayvancılık veya tarımla uğraşan gençler de en fazla askerlik dönemine kadar köyde kaldı. İlk fırsatta kendini şehirde buldu.

Köyler bazen terör nedeniyle, bazen yanlış tarım politikaları nedeniyle hızla boşaldı.

Günümüzde Urfa’nın köylerinde bile çoğunlukla yaşlılar, kadınlar ve çocuklar kalmış durumda.

Gençler ve yetişkinler ya şehir merkezlerine gelmiş veya büyükşehirlere göç etmişler geçim sıkıntısı nedeniyle.

Avrupa Birliği sevdasına yasaklanan hayvansal ürünlere köy yumurtası bile eklenince köyde kalan genç ve yetişkin ne ile geçinecek?

Yol gösteren, birleştiren, toparlayan kimse de olmayınca tek çare şehirlerde ekmek parası aramak kalıyor.

Oysa köy hayatın ta kendisidir.

Eğer geleceğimizi kurtarmak istiyorsak tarım ve hayvancılık politikalarımızı çok acil şekilde gözden geçirmemiz gerekiyor.

Önceki gün fizibilitesini yaptığımızda gördük ki, köyünde 2 dönümlük tarlasında 1000 tavuk yetiştiren bir çiftçi yıl boyu ortalamısında günde 500 yumurta elde edebiliyor. Yem, ısınma ve bakım giderleri düşüldüğünde 1000 tavuktan elde edilen yumurta ile aylık 3500-4000 lira para çok rahat kazanılabiliyor. Yumurtadan düşen tavukların et olarak satılması, tüylerin ve gübrenin değerlendirilmesi, civcivden yeni tavuklar yetiştirilmesine kadar değerlendirilebilecek öyle çok avantajı var ki, sadece insanlara bu işleri ciddi anlatacak kişi ve kuruluşlar lazım.

Böyle bir kişi ve kurum yok, insanları bu işlere yönlendirecek kimse yok deyip karanlık kadere razı olmak, sanayi ürünlerine mahkum olmak hangi akla sığabilir?

Tarım Müdürlükleri, Kırsal Kalkınma Fonları sadece büyük çaplı yatırımlara destek verirken, köyleri hayata katacak, insanları sağlıklı gıda ile beslenmeye sevkedecek kurum ve kuruluşlar neredeler?

Bu kısacık yazıda ayrıntılarını yazamayacak kadar önemli olan bu konuyu, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na, Büyükşehir Belediyelerine ve Kalkınma Ajansları’nın ilgili kurullarının dikkatine sunuyoruz.

Bir gazeteci olarak yapabileceğimiz konuyu hatırlatmak ve dikkat çekmektir.

Projelerinize isim koymak isterseniz buyurun: Köye dönüş hareketi.