Kutsallığın varlığa yansıma hali mukaddesliktir. İslam inancına göre de her şeyin üzerinde olan Allah en kutsal olandır. Kur’an-ı Kerim de kendini tanıtırken kutsal olarak tanıtır.

İnsanların atfettiği kutsallık ise, sadece onun varlığı sürdürmesi açısından bir koruma, zırh olarak kullanılmış fakat sonraları farklı boyut kazanarak tapınma anlamı kazanmıştır.

 

O halde sırf koruma amacıyla Urfa’daki balıklara verilen kutsallığı sürdürmenin mantığı nedir? İbrahim ateşe atıldığında odunlar balığa dönüşmek yerine, dönüp Nemrut’u parçalayan koca koca fareler de olabilirdi. O zaman gördüğümüz yerde başını ezdiğimiz cardonları şimdi kutsal mı sayacaktık? Bir kere odunun balığa dönüştüğü uydurması Allah’ın ayetlerine ters düşen bir iftiradır. Böyle bir ifade evrim mantığından türetilmiştir ki evrim Tevhid inancına tamamen aykırıdır. Allah odunu odun olarak, balığı balık olarak, insanı insan olarak yaratmıştır. Hem Allah, İbrahim ateşe atılırken ateşe “Suya dön” dememiş. Sadece “serin ve selamet ol” emri vermiştir. Kaldı ki, suda her ne kadar serinlik olsa da “selamet” yoktur. Suda selamet olsaydı Nuh’un gemi yapmasına ne gerek vardı? Sonuçta Allah tüm herşeye hükmeden olarak nasıl ki suya emir verip yardırarak Musa’yı kurtarmış, Firavun’u boğmuş ise İbrahim’i de ateşten korumuştur. Ama bu işte balıkların hiçbir rolü olmadığı kesindir. “Su”da selamet yoktur derken şu hususları hatırlatmak isterim.

 

TOPRAK İLE AZAP

İnsanlar azdığı zamanlarda Allah’ın azabı yine dört elemet aracılığı ile gelmiştir. Şehirlerinin altı üstüne getirilen, üzerlerine taş yağdırılan Lut kavmi taş ve toprakla helak edilmişlerdir.

 

ATEŞ İLE AZAP

Tesfis-i Taberi’de hadislere dayanılarak anlatılan bir azap da Medyen halkı Eykelilere verilmiştir. Eykeliler azap isteyince Güneş yedi gün tepelerinde durmuş, ardından gökyüzünde bir bulut belirmiş ve rüzgar esmiş. Eykeliler bulut gölgesinde toplanırken gökten inen “ateş kütlesi” Eyke halkını yeryüzünden silmiştir. Eyke halkına azap verildiği Kur’an-ı Kerim’de de üç ayrı yerde belirtilir.

 

SU İLE AZAP

Nuh Peygamber ve beraberindekilerin bindikleri gemi ile kurtulmaları, gemiye binen dışında herkesin sularda boğularak yeryüzünden silinmesi hadisesi de su ile azap olayının müthiş bir kanıtıdır.

 

HAVA (RÜZGAR) İLE AZAP

Nuh Peygamber’den sonra Ad kavmine peygamber olarak gönderilen Hud Peygamber’in kavmi de aşırılığa kaçmış, Peygamber’in çağrısına uymamışlardı. Derken azap işaretleri görülmeye başladı. Üç sene yağmur yağmadı, pınarlar kurudu, ağaçlar kurudu. Dillere destan olan İrem bağları yok oldu. Susuzluk nedeniyle hiçbir hayvan kalmadı. İnsanlar bir yudum su, bir lokma ekmeğe muhtaç hale geldi. Sürekli olarak yakıcı ve kuru bir rüzgar esiyor, toz gözleri kör ediyordu. Dört yıl boyunca insanlar büyük kıtlık yaşadı, kadınlar kısırlaştı hiç çocuk doğmadı. Fakat iman etmemeye ısrar etmeleri devam etti ve azap geliverdi. Birgün şehirlerinin üzerine kara bulutlar yağıldı. Yağmur geliyor sandıklar. Ama buluttan şiddetli bir rüzgar esmeye başladı. Korkunç bir ses ve dayanılmaz soğuğu ile insanları tutundukları taş ve ağaçlarla birlikte savuruyor sonra bırakıyordu. Havada adeta saban çöpleri gibi savruluyorlardı. Böylece paramparça oldular. Yurtları harabe halin ialdı. Sonra fırtına ölülerini denize süpürdü.

 

SES İLE AZAP

Allah’ın azaplarından biri de Salih peygamberin kavmi Semud’a gelmiştir. Bir imtihan vesilesi olan dişi deveyi kesen Semud, iman etmemiş, Salih peygamber ile dalga geçmiş ve hadi Rabbin azabını göndersin demişlerdir. Bir süre sonra onları helak eden bir ses gelmiş ve hepsi olduğu yere yığılıp helak olmuşlardır.

 

SES ELEMENT MİDİR?

Buraya kadar anlattığımız azap araçları dört element olan ateş, su, toprak ve hava ile gerçekleşmiş. Dikkat çekici olan bir husus ses konusudur. Ses’in element olup olmadığını en iyi fizikçiler bilir. Sesin oluşması için başka sebepler lazım gelir derlerse bu yanlış olur. Semud kavmini helak eden ses başlı başına bir varlıktır.

 

ÇOK YÖNLÜ DÜŞÜNÜN

Balıklıgöl’deki balıkları anlatırken elementlerden bahsederek konunun dağıldığını mı düşünüyorsunuz. Hayır, düşünmek, Allah’ın ayetleri tedebbür edebilmek çok yönlü düşünmekten geçer. Balıklıgöl’deki balıkları ve onların kutsallıklarını tartışırken benim aklımdan geçen dört element konusu ses gibi bir varlığı çağrıştırıyor ve sesin element olup olmadığını tartışmaya açıyorum. Tekrar Kur’an’a dönüp elementler vasıtasıyla helak edilen kavimleri araştırıyorum. Başka bir şekilde, başka vasıta ile insanlığa etki eden varlığın olup olmadığını inceliyorum. Yazıyı yazarken aklımdan çok fazla sayıda husus geçmesine rağmen ancak önemli bulduğumu takatim olduğu kadarıyla yazıya aktarıyorum.

(Yarın: Balıklıgöl Kuruyacak)