FIRAT’A ULAŞAN SU
Balıklıgöl’den günde 4 bin 350 ton su boşu boşuna akarak bahçelerin arkasında kentin ana kanalizasyon kanallarına, ardından sulama drenaj kanallarına katılarak Harran önünden geçip Suriye topraklarına akıyor. Suriye’ye vardığında sulama drenajından gelen su ile adeta bir nehre dönen akıntı ile Suriye’de uçsuz bucaksız arazileri suluyor. Devam eden akıntı, Rakka’nın güneydoğusunda Fırat’a karışıyor.
YENİ BALIKLIGÖL
Balıklıgöl’ün rakımı 515 metre, Ahırvan’dan çıkıp bahçelere ulaştığı yerde ise rakım 495-496 metre. ŞUTİM, GAP Arena civarında Sancaktar mahallesinin istediğiniz yerinde, hatta Sırrın’da, Karşıyaka Mahallesi’nde hatta Cumhuriyet Parkı içerisinde bile Balıklıgöl’ün suyunu doğal yoldan akıtarak ikinci bir Balıklıgöl yapabilirsiniz. Saydığımız bu yerlerin tümünün rakımı, Balıklıgöl’den 15 ile 20 metre daha alçakta.
Turistik önemi nedeniyle her zaman tıklım tıklım olan Balıklıgöl’e gelmek isteyen insanlar için saydığımız tüm bu güzergahta yeni bir camisiyle, bahçesiyle yeni bir Balıklıgöl yapmak, hiç de zor bir iş değil. Yapılacak tek şey, Balıklıgöl suyunun açığa çıktığı Sancaktar mahallesinden başlayıp yerin bir karış altından suyu taşıyacak birkaç kilometrelik boru döşemektir.
BALIK BEYNİ ÇALIŞTIRIR
Sınavlara girecek Urfalı gençler Halilürrahman’a gidip dua eder, şifalı sudan içer. Ama beyinlerini çalıştıracak olan asıl maddeden, balıktan uzak dururlar. Urfa’nın merkezindeki tek balık kaynağından yemek yasaktır. Oysa balık yemek, sağlık açısından müthiş faydalı. Beyin gelişiminden, kalp hastalıklarına, kolesterolden, prostata, şeker hastalığından, kemiklere kadar sayılamayacak kadar faydası bilinen balık başlı başına bir mutluluk ve enerji kaynağı. İngiltere’de yapılan bir araştırmada hamileliklerinde balık yiyen kadınların çocuklarının daha zeki ve çevik olduğu ortaya konmuş, 11 ülkede yapılan araştırmada seratonun hormonu sağlaması nedeniyle balık tüketenlerin depresyon riskinden de uzak kaldığı, akıl sağlıklarını daha iyi korudukları ispatlanmış. Balık yemek, beyindeki iltihaplanmayı önlüyor, beynin sinir hücrelerinin gelişmesini sağlıyor böylece bunaklık ve alzheimer riskini de azaltıyor. Kanser hücrelerini besleyen maddelere balık yağı karıştıran uzmanlar, bunun kanserli hücreleri intihara zorladığını da ispatladığı halde biz neden balık yemiyoruz?
KUTSAL BALIK YENİR Mİ?
Urfa’da hemen herkesin konuşmaktan bile kaçındığı, tövbe tövbe dediği, yiyenlerin çarpıldığı safsatalarının dolaştığı günler henüz bitmiş değil. Kutsal su içiliyor, kutsal şehirlerin içine sıçılıyor, kutsal meyveler yeniyor da kutsal balık niye yenmesin. Size bir hatıramı anlatayım. Doğup büyüdüğüm ev Balıklıgöl’ün hemen sırtında Büyükyol dediğimiz cadde üzerindeydi. 90’lı yıllarda lise öğrencisiydim. Başka şehirlerden ve Urfa köylerinden öğrenciler mahallemizde ev kiralar, okul süresince bu evlerde kalırlardı. Ben de önce okul, sonra iş ardından akşam bu arkadaşlara takılır hem ders çalışır hem muhabbet ederdim. Okulların kapanmasına yakın günlerdi. Bir akşam işten çıkınca arkadaşlara uğradığımda, sofrada oturmuş fırına attıkları balık tepsisinin başına oturduklarını gördüm. Maydanozlar temizlenmiş, limonlar kesilmiş. Hatta balıkla ayran içilmez iddiasının inadına bir de buz gibi ayran yapılmış buldum. Balık yediklerini görünce buyur etmelerini beklemeden sofraya oturdum. Güzelce karnımı doyurduktan sonra “hayırdır, nerden esti bu balık, nerden buldunuz?” dedim. Bozovalı arkadaşın birini işaret ederek “köyden getirmiş sağolsun” dediler. “Bari bir dahaki sefere yayın balığı getir, o daha yağlı olduğu için daha lezzetli. Hep sazan getirmişsin, bunlar toprak kokuyor” dedim. Birkaç gün yine arkadaşları aynı şekilde balık yerken gördüm. Bir gün yanlarına uğradığımda üç-dört kişinin birbiriyle tartıştığını gördüm. Araya girip “mesele nedir?” diye sordum. Bana bakıp gülürlerken biri dedi “Tamam, bugün sıra İbrahim’in”. Bu kez hepsi gülmeye başladı. Olayı anlamaya çalıştım. Dediler ki bu akşam balığa sen gideceksin. “Ne balığı!”
Meğer balık tutmayı sıraya koymuşlar. El ayak çekilince her akşam biri veya ikisi Balıklıgöl’e gidip, tenha bir yerde üç-beş balık yakalayıp poşete atıp eve getiriyormuş. Birkaç kez yediğim o balık tepsileri de Balıklıgöl’ün kutsal balıklarıymış. Balık ne pişerken fırından çıkıp kaçmış, ne de yenilirken dile gelmişti.
Ama içimde yine şüphe vardı. Balıklıgöl’den balık tutup yemek haram mı, caiz mi diye bir de hocamıza sorayım dedim. Adı lazım değil Urfa’da namı duyulmuş cami imamı olan hocamız, kendilerinin de gençlik yıllarında hoca arkadaşlarıyla balık tutup, Balıklıgöl içinde bulunan hücrelerde kızartarak yediklerini anlattı.
Demek ki Allah’ın helal saydığını haram saymak doğru değilmiş. Hele saçma sapan bir kutsallık uydurarak turizm adına yüz yıldır bunu sürdürmek ne büyük bir aldanış. Balıkların kutsallığına inanmayanları “eşşek gibi inanacaksınız” diye tehdit etme ise, “balık yemediği için beyni çalışmayan” bir cehaletten başka ne olarak açıklanabilir.