Marketten her tavuk aldığımda tiksiniyorum.
Çünkü o ana şefkati görmemiş küçücük civcivlerin gece gündüz hormonlu besinlerle beslenip, 50-60 günde kesime girip satışa sunulduğunu biliyorum.
Oysa bir tavuğun yetişmesi öyle kolay bir olay değil.
Yumurtada geçirdiği hayat 21 gün olan civciv, normal hayat yaşasa sabah erken kalkacak, toprakta gezecek, ot yiyecek, böcek yiyecek, annesinin altında uyuyacak. Bir tavuğun eğer 10 yavrusu olmuşsa büyük ihtimalle bunlardan 2-3 tanesi hastalıktan ölecek. Geriye kalanlar yaşama savaşını geçebilirse büyüyecek ve yetişkin olduktan sonra kesilebilecek. Bu süre de en az 8-10 aydır.
Ama ne yazık ki böyle bir şansı kaybetmişiz.
Marketten tavuk diye aldığımız, antibiyotiklerle hastalıklardan korunmuş, hormonlu yemlerle 24 saat uyumadan beslenmiş ve otomatik makinelerde kesilmiş zavallı civcivler.
İnsan sağlığına da son derece zararlı olan türlü ilaçları, hormonları barındıran bu hayvancıkları yemek, insanlarda ileride çok büyük zararlara yol açacak. O kadar antibiyotik ve hormon insanın doğasını bozacak, dengesini değiştirecek.
Sadece tavuk değil. Küçükbaş ve büyükbaş hayvanların hali de pek iç açıcı değil. Onlar da besi çiftliklerinde, mağaralarda ha bire yedirilerek bir an önce kesime götürülmeye hazırlanıyor. Onlara da alabildiğine antibiyotik ve büyüme hormonları veriliyor.
Karaköprü'ye taşındığımızdan beri mahalle girişinde inek besleyen bir vatandaşın çiftliğini seyrediyorum. İnekler koca bir alanda yaz kış yayılıyor, türlü yeşillikler yiyor, oldukça da mutlu görünüyorlar. Sahipleri sütlerini sağıyor ve bir araç her gün gelip sütlerini alıp götürüyor.
Yine halen köy görünümünde kalan bir bölgede bir vatandaş oldukça fazla tavuk besliyor. Tavuklar tarlada toprakta geziyor, tabiattan besleniyor. Akşam karanlığı çökmeden yuvalarına dönüyorlar.
Çevreye de pek zararları olduğu söylenemez.
Hatırlarım. Çocukluğumuzda her mahallede 3-5 evde inek beslenir, bu ineğin sütüyle tüm mahallenin çocukları beslenir, evler o ineklerin sütüyle yoğurt yapardı. Tavuk ihtiyacı Beykapısı'na köyden getirilen canlı satılan hayvanlarla giderilirdi. Bir zaman geldi, mahallelerdeki hayvan besleme işi ortadan kalktı. Bunun en büyük sebebi paket sütlerin bakkallara gelmeye başlamasıydı. Ardından marketlere giren tavuk sayesinde Beykapısı'ndaki tavuk satıcıları da kayboldu.
Göz göre göre zehir yediğimiz bir zamanda hayvancılığımızın kaderini değiştirecek bir şey yapamaz mıyız?
Her mahallede tavuk, horoz, ördek, kaz beslenecek, koyun kuzu yayılacak, inek beslenebilecek yerler oluşturamaz mıyız. Elbette yapabiliriz. Hele Karaköprü, Maşuk, Paşabağı, Devteşti gibi mahallelerimizde bunu çok rahat yapabiliriz.
Bunu yapabilmek zor bir iş değil. Adına modern şehir çiftlikleri denir. Gerekli hijyen şartları sağlanır. İnsanlar da zehir yemekten kurtulur.
Bunu başarabiliriz.