Bundan 50-60 yıl önce Urfa için “büyük bir köy” ifadesi kullanılırken, bugün “Büyükşehir Şanlıurfa” denmeye başlamış.
Bir çocuğun büyümesi gibi birkaç yıl içinde hızla büyüyen şehre baktığımızda hala çok küçüktür.
Tıpkı gözümüzün önünde büyüyen çocukları hala bebek sanmamız gibi. Şehrin içinde yaşayanlar için de aslında şehir hala bir çocuktur, yani köydür. Eksiklikleri, kusurları, hataları vardır. Şehir tecrübesizdir ve sahip çıkılmaya, korunmaya, kollanmaya muhtaçtır.
Biraz daha açarsak şehir köy olmaktan kurtulamamıştır.
Beklenen medenileşmeyi yakalayamamıştır.
Peki şehrin köy olmaktan kurtulup, medeni bir şehir olması neye bağlıdır.
Bu da tıpkı bir çocuğun büyütülürken donatılması gibidir. Nasıl ki bilinçli ebeveynlerin ellerinde büyüyen çocuklar belirli bir donanıma sahip olur gelişirse, şehir de ebeveynleri olan insanların bilinci oranında gelişir. Bugün Urfa'ya baktığımızda hala şikayet ediyor, büyükşehir olmasına rağmen bizim gözümüzde “büyük bir köy” olarak görüyorsak, bunun tek sorumlusu şehrin ebeveynleri olan insanlarından başkası değildir.
Şehrin insanı, şehrin bu gelişiminin nasıl olması gerektiğini kestirememiş. Bilinçsiz ana babanın doğurduktan sonra sokağa saldığı çocuk gibi büyümesine göz yummuş.
Şehir, çok çocuklu fakir aileler gibi büyümüş.
Oysa az çocuklu ve varlıklı bir aile daha modern dururdu.
Şehir de büyürken buna benzemiş.
Az nüfuslu “küçük bir şehir” olması gerekirken, çok nüfuslu “büyük bir köy” oluvermiştir.
Bir haftadan bu yana Karaköprü Belediyesi Şehir ve İrfan Araştırmaları Merkezi'nin “Şehir ve İrfan” adlı yayınını hazırlamakla uğraşıyoruz.
Bu yayını hazırlarken dikkat ettiğim husus, dün “küçük bir köy” iken bugün “küçük bir şehir” olma yolunda ilerleyen Karaköprü'nün, Urfa şehir merkezine göre biraz daha umut vermesidir.
Karaköprü bir çocuk gibi hızla büyümeye devam ederken, bu büyümesini hissettiriyor. Küçük bir şehrin yolları, binaları, parklarının yanında insanı da gelişme, bilinçlenme aşamasına geçmek üzere olduğunu gösteriyor.
Küçük bir şehir olan Karaköprü'nün, bir yerleşim alanını şehir yapan imaretleri bir yandan inşa edilirken, şehrin geçmişini ve bugününü kayıt altına alan, gelecek planlarını belirleyen bilinçlenmesi ise ortaya koyduğu yayınlarla kendini göstermeye başlamış durumda. Şehir ve İrfan da bu anlamda oldukça önemli.
Türkiye'nin sadece bir iki belediyenin çıkarabileceği nitelikte bir yayın olan Şehir ve İrfan'ın ilk iki sayısını okurken büyük bir haz alırken, son sayısını hazırlamada ise heyecandan yerimizde duramadık.
Şehrin gizli şifrelerini çözmek, şehir adına bir evladın babasını, atasını tanıması gibi bir şey.
Özelde Karaköprü'ye, genelde Urfa ve Türkiye'ye böyle bir yayın kazandıran Karaköprü Belediyesi'ni ve Harran Üniversitesi'nin değerli hocaları Prof. Dr. Abdullah Ekinci ve Yrd. Doç. Dr. Levent Bilgi ile dergi ekibini tebrik ederim.