Title of a News Article

Yılmaztekin, yeni sistemi anlattı

.

Yılmaztekin, yeni sistemi anlattı
banner206

Ak Parti Şanlıurfa Milletvekili Av.Kemalettin Yılmaztekin Ceylanpınar Akil Gençler Platformunun düzenlemiş olduğu Cumhurbaşkanlığı sistemi konulu konferansta konuştu.

Hayır cephesinin yalanlarına tek tek cevap veren Yılmaztekin yeni sistemin Türkiye'ye kazandıracaklarını uzun uzun anlattı. Yeni sisteme karşı hayır cephesinde buluşan özellikle Avrupa devletlerini kasteden Yılmaztekin terör örgütlerine, “Biz sizi bıraktık artık ağababalarınızla uğraşıyoruz.” diye seslendi.

Ceylanpınar Belediye Başkanı Menderes Atilla ve Milletvekili Yılmaztekin, yoğun katılımın olduğu konferans sonrası esnaf ziyareti gerçekleştirerek 'evet gazetesi' dağıttılar.

Yılmaztekin, “Devletimiz ve Milletimiz için hayati bir dönüm noktası olan 16 Nisan Halk oylamasının konuşulması ve anlatılması amacıyla bu programı organize eden ve bu salonu teşrifleriyle onurlandıran değerli kardeşlerime teşekkür ediyorum. 

16 Nisan referandumu çok zorlu bir yolculuğun, bir mücadele tarihinin geldiği son nokta olması hasebiyle, bir mücadelenin, bir kavganın zaferle taçlandırılması bakımından çok büyük bir öneme sahiptir. Bu referandum 2002 yılında iktidara geldiğimiz ilk günden beri verdiğimiz amansız mücadelenin, çekilen onca çilenin bir mükafatı, bir fırsatı olma konumundadır. Devletimiz yıllar yılı iç sıkıntılarla, istikrarsız hükumetlerin ülkeye kaybettirdikleri ile gelişimini tamamlayamadı ve güçlenemedi. Tam olarak güç kazanamayan, uluslar arası alanda söz sahibi olamayan devletimiz, iç sıkıntılarını çözecek kaynağı ve enerjiyi de bu sebeple bir türlü bulamadı. Cumhuriyetin kuruluşundan, AK Parti iktidarlarına kadar olan yıllarda ülkemiz, ihtiyacı olan yükselişi bir türlü yakalayamadı. Beklenen yükseliş ve bütünleşmenin bir türlü sağlanamıyor olması iç sıkıntıları derinleştirdi, kronik birer hastalık haline getirdi.

İktidara ilk geldiğimiz yıllarda, pek çok alanda milletimizin karşılaştığı sıkıntılar, zorluklar, herkesçe malumdur. Bir reform yapacakken, bir karar alacak, halkımızın bir sıkıntısını çözecekken ne tarz sıkıntılarla,  ne tarz bürokratik engellerle, ne tarz rezaletlerle karşılaştığımız, 15 yılda yaşadıklarımızdan çok açık bir şekilde görülebilir. AK Parti iktidarları, karşısında SİSTEMDEN KAYNAKLANAN bir sıkıntı, bir engelleme gördüğünde ceketini alıp çıkıp gitmemiştir. Karşısına çıkan her engellemeyle savaşmıştır. Ancak AK Parti savaşıyor, engelleri yıkıyor diye, devletimizin ilerlemesinin önüne bir set gibi çekilen PARLAMENTER SİSTEMİN devam etmesine müsaade edecek değiliz. Sadece bu bile, bizim bu sistem değişikliğini kendimiz için değil, devletin ve kadim milletimizin bekası adına istediğimizin en açık göstergesidir.

Devletimizin ve milletimizin bu topraklarda ilelebet payidar olmasından, güçlenerek dünyadaki tüm adaletsizlikler karşısında insanlığın yükselen vicdanı durumuna gelmesinden rahatsızlık duyanlar, çekinenler, içeride kendilerine buldukları ortakları aracılığıyla tamamen YALANLAR ÜZERİNE KURULU bir HAYIR kampanyası yürütüyorlar. PARLAMENTER SİSTEMİ savunamayanlar, getirdiğimiz CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİNE KARŞI mantıklı eleştiriler üretemeyenler çareyi yalanda, iftirada, kara propaganda da arıyorlar. Biz bu sisteme neden ihtiyaç duyduğumuzu saatlerce anlatabiliriz, saatlerce Cumhurbaşkanlığı sistemini tartışabiliriz, ancak onlar, HAYIRCILAR, bu sisteme neden karşı çıktıklarını anlatırlarken birkaç cümlenin ötesine gidemiyorlar. TEK ADAMLIK, DİKTATÖRLÜK gibi niteliksiz, derinliksiz ithamların üzerine çıkamıyor, neden bu sisteme körü körüne karşı çıktıklarını açıklayamıyorlar.” Dedi.

Yeni sistemde halkın hükümeti doğrudan seçtiğini anlatan Ak Parti Şanlıurfa milletvekili Yılmaztekin, “Yani mevcut parlamenter sistemde halk meclisi seçiyordu. Meclis’te hükümeti oluşturuyordu. Yeni sistemle bu ortadan kalkıyor. Halk meclisi ayrı bir sandıkta, hükümeti ayrı bir sandıkta seçerek yönetime doğrudan dahil olmuş oluyor. YASAMA, yani meclis ile, YÜRÜTME, yani hükümet birbirinden ayrılıyor. Yasamanın kendi görevlerini icra ederken Hükümetin işleyişini engellemesinin önüne geçilmiş oluyor. Böylelikle yasama organına, yani meclise kendi görevlerini yerine getirmek için daha rahat bir çalışma ortamı sağlanırken, yürütmeye; yani hükümete de güçlü şekilde icrada bulunacağı bir imkan tanınmış oluyor. Bürokrasinin etkileri, etkinliği azaltılacak, halkın güçlü iradesi karşısında hükümete gelen güçlü liderler eşliğinde icra etmek kolaylaşacak ve vatandaşımızın ihtiyacı olan düzenlemeler daha kolay hayata geçirilecek. Mevcut sistemde hükümetin başı olan başbakan partili oluyor da, yeni gelecek sistemde hükümetin başı kabul edilen cumhurbaşkanı neden partili olamasın? Siyasi liderlerin partilerle arasında doğabilecek sıkıntıları engellemek, bu tarz sıkıntıların devletin işleyişine sirayet etmesinin önüne geçmek için Cumhurbaşkanlarının partiyle ilişiği artık kesilmeyecek. Cumhurbaşkanı partisiyle birlikte seçime girecek ve seçildikten sonra partisindeki görevine devam edebilecek.

Bu bir normalleşme sistemidir, mevcut parlamenter sistem tam anlamıyla bir parlamenter sistem bile değildir. Türkiye’nin siyasi toplumsal ve ekonomik yapısıyla uzaktan yakından uyum içerisinde olmayan, sürekli olarak kriz üreten PARLAMENTER SİSTEM, 16 Nisan referandumu ile yerini Türkiye’nin ihtiyacı olan yönetim sistemine bırakacaktır.

Meclis asli vazifesi olan kanun üretmeye, yasa yapmaya devam edecektir. Meclisin asli vazifelerinden hiçbir eksilme, Meclis üzerinde hiçbir etkisizleştirme söz konusu değildir. Milletvekili sayısı 550’den 600’e çıkarılarak halkın temsiliyetinin oranı arttırılmaktadır. Meclisin etkisizleştirilmesi bir tarafa, etkinliği daha da artmaktadır. Yeni sistem ile Meclis HSYK üyelerini belirleyecek, Kanunlar hazırlayacaktır. Meclisin kanun çıkardığı bir konu hakkında cumhurbaşkanı Kanun Hükmünde Kararname çıkaramamaktadır. Kanun hükmünde kararnameler ancak ve ancak, yasa ile kanun ile düzenlenmeyen bazı istisnai durumlarda çıkarılabilecektir. Mecliste ki milletvekilleri YAZILI SORU, MECLİS ARAŞTIRMASI VE SORUŞTURMASI, GENEL GÖRÜŞME gibi yöntemlerle hükümeti denetleyebilecektir.

Bildiğiniz üzere mevcut sistemde Cumhurbaşkanının pek çok yetkisi olmasına rağmen hiçbir sorumluluğu yoktur. Mevcut sistemde Cumhurbaşkanını denetleyen hiçbir kurum, Cumhurbaşkanına sorumluluk yükleyen hiçbir mekanizma bulunmamaktadır. Cumhurbaşkanı parlamenter sistemde ancak vatana ihanetten yargılanabilmektedir. Onun dışında hiçbir şekilde yargı önüne çıkarılamamaktadır. Ancak getirilen yeni sistem ile bu ortadan kalkıyor. Cumhurbaşkanının yetkileri yeniden düzenlenirken, suç işlemesi durumunda yargı önüne çıkarılması da kolaylaştırılıyor. Sadece vatana ihanetten değil, işlenecek herhangi bir suçtan bile cumhurbaşkanının yargılanmasının önü açılıyor. Böylelikle Cumhurbaşkanı üzerinde ciddi bir yargı denetlemesi oluşturulmuş oluyor. Aynı şekilde Bakanlar da bu yargılama kurallarına tabii tutularak onların da işleyişleri yargı denetimine girmiş oluyor. Böylelikle başa gelen Cumhurbaşkanı ve onun bakanlardan oluşan ekibinin, Millete hizmet dışında herhangi bir gündemlerinin olmaması yargı tarafından garanti altına alınmış oluyor. Millete hizmet amacı taşımayan hiçbir kimsenin hiçbir koltuğu işgal edemeyeceği yeni bir dönem başlayacak ve bu Türkiye için çok parlak bir geleceği hazırlayacaktır.” Diye belirtti.

Yeni sistemde milletvekili seçilme yaşına da dikkat çeken milletvekili Yılmaztekin, “Seçilme yaşının 18’e düşürülmesiyle gençlerin ilgisi ve dinamizmi siyasete kazandırılacak, seçme hakkı verilen gençler seçilme hakkına da kavuşacaklar. Bazıları bu maddeyi eleştiriyorlar. Bir kere şunu bilmemiz lazım, biz 20 Yaşında çağ açıp çağ kapatan, alınamaz denen İstanbul’u Fetheden bir komutanın, Fatih Sultan Mehmet’in evlatlarıyız. Bizden olmayanlar ne düşünürlerse düşünsünler, bizim için esas olan geçmişimizdir. Çünkü bugüne kadar geleceğimizi hep geçmişten aldığımız ilham şekillendirmiştir. Bundan sonra da öyle olacaktır. Genç bir milletvekilinin parlamentoda olması, bu kutsal vazifeyi ifa etmesi sadece kendisi için değil, pek çok gencimizi de bu tablodan ilham alarak kendisini geliştirmeye, bu liyakate sahip olma noktasında çalışmaya zorlayacaktır. Böylelikle gençlerimizin gereksiz pek çok uğraş ile heba edilen dinamizmleri bir anlamda ülkeye katkı olarak aktarılacaktır. Bundan hiç çekinmeyelim, hele ki Akçakale’nin Harran’ın Ceylanpınar’ın Şanlıurfa’nın mert delikanlılarından, kızlarından, gençlerinden hiç çekinmeyelim.

Bir diğer husus, yeni sistemin uzlaşma ve istikrar vaat etmesidir. Seçilecek cumhurbaşkanının en az %50 oy alması gerekliliği, hem hükümetin güçlü bir halk desteğine sahip olması sebebiyle daha icracı olmasının önünü açacak, hemde adaylar %50 oy oranını yakalayabilmek için halkın geneline hitap eden bir seçim çalışması yürütmek zorunda kalacaklar. Seçimlerden sonra da seçilen CUMHURBAŞKANI,  ikinci dönem DE seçilebilmek için yine halkın geneline hitap eden politikalar yürütmek zorunda kalacaktır.

Bakınız, yeni sistemin adı bile CHP’yi değiştirmeye yetmiştir. Önceden bize AK Parti değil de AKP diyen, Başörtüsüne, muhafazakar seçmenlere defalarca hakaret eden, AK Partiye oy verenleri makarnacı kömürcü diye aşağılayan, milletin değerlerine hiç çekinmeden küfreden CHP, referandum sürecinde bu tutumunu gizlemeye, bu tutumunun üzerini örtmeye çalışıyor. Artık Partimize AKP değil, AK PARTİ diyorlar, başörtülü bir kızımızın başına bir iş geldiğinde onu arayarak geçmiş olsun diyorlar, milletin değerlerine hakaret etmemeye dikkat ediyorlar. Daha doğrusu, bunları kamuoyu önünde yapmıyor, uysal bir maske takmaya çalışıyorlar. Neden? Çünkü tıpkı bu referandumda olduğu gibi, CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ geldiğinde de yine halkın geneline hitap etmek, halkın genelinden oy istemek zorunda kalacaklar. Çünkü yeni sistem, HALKIN BÜYÜK çoğunluğunun oyunu almayan adayı, sistemin dışına itecek. Yani bu sistem geldiğinde haddini bilmeyen haddini, yerini bilmeyen yerini bilecek. Herkes milletin karşısında durması gereken yerde duracak, olması gerekeni yapacak. Kimse bu devlete ve bu millete ihanet etmeye cesaret dahi edemeyecek. İşte yeni ve güçlü Türkiye’nin en temel özelliği budur.

Tabii biz bunların samimiyetine hiçbir şekilde inanmıyoruz. Bu milletin bekasını, bu devletin mevcudiyetini dert edindiklerine, bu ülkeye bir çakıl taşı kazandıracaklarına asla ihtimal vermiyoruz. Kıymetli kardeşlerim, ben bir Anayasa komisyonu üyesiyim. Ve 2 hafta boyunca geceli gündüzlü biz orada muhalefet vekilleriyle tartışmalar yürüttük. Saatlerce konuşmalar yaptılar. 2 buçuk saat kesintisiz konuşma yapanları bile oldu. Hiçbiri, bu sistemi şöyle değil de böyle yapalım diye bir öneri sunmadı. Hiçbir muhalefet milletvekili, maddeler üzerinde hiçbir değişiklik önergesi vermediler. Ağız dolusu hakaretlerde bulundular, ağız dolusu küfür ettiler, tek adam demekten diktatörlük demekten başka kelam etmediler. Ve o toplantılarda çok önemli bir şey oldu. Ana muhalefetin grup başkan vekili bir konuşmasında dedi ki,

‘’Biz Mustafa kemalin askerleriyiz. Onun askerlerinin oylarıyla sizin oylarınız bir tutulamaz. Seçim günü geldiğinde, oylar sayıldığında, bizim oyumuz az çıksa bile bizim oyumuzun ağırlığı daha fazladır. Referandum akşamı oylar sayılmayacak, TARTILACAKTIR’’

Aynen bunları söyledi. ‘OYLAR TARTILACAKTIR’ dedi. Bu milletin oyunu beğenmeyenler, bizim bir oyumuz var ama bizim oyumuzun ağırlığı 10 oy eder diyenler, ne kadar demokrat olabilirler? Bu milletin bu devletin yararına nasıl katkı sunabilirler?”

Sözlerini sürdüren Ak Parti Şanlıurfa milletvekili Kemalettin Yılmaztekin, “Biz kurtuluş savaşında Yunanlara, Fransızlara ve İtalyanlara karşı savaştık. Bütün bu savaşları kazandık ancak, İstanbul’u işgal eden İngilizlerle hiç karşılaşmadık. Biz İstanbul’da tek kurşun sıkmadan İngilizler İstanbul’u terk ettiler. İstanbul’da kalacak güçleri olmalarına rağmen bunu yapmadılar. Onların İstanbul’u terk etmeleri tamamen taktiksel bir terk etmeydi. Biliyorlardı ki, İstanbul’da kalmaya devam etselerdi, bu millet bir şekilde düştüğü yerden kalkar ve İngilizleri de mağlup ederdi. Onlar bunu çok iyi bildikleri için üzerimize gelmemeye karar verdiler. Bunun yerine tüm vesayet unsurlarını kurdular, tüm adamlarını yerleştirdiler, tüm sistemi dizayn ettiler. Ve Türkiye’yi uzaktan kumanda edilecek bir ülke haline getirdikten sonra, taktiksel bir geri çekilme yaptılar.

Kurdukları sistem, parlamenter sistem öyle kolay kontrol edilebilir bir sistemdi ki, 1960’da Adnan Menderes’i indirmek istediklerinde, basit birkaç gazete manşeti, basit birkaç resmi evrakı, birkaç radyo yayınını kullanarak Menderes’i birkaç saat içerisinde hükümetten uzaklaştırdılar.

80’de bir sağdan, bir soldan gençleri katlederek sokakları kolayca karıştırdılar. Sabah sağcıyı vuran silah, akşam solcuya kurşun sıktı. Ve birileri çıkıp, güya devlete sahip çıkmak üzere darbe yaptı.

28 Şubatta Erbakan hükümetini zorlayarak, adeta köşeye sıkıştırarak istediklerini yine aldılar.

2001 Krizinde, bir yazar kasanın Başbakan’ın önüne atılması, Anayasa kitapçığının Cumhurbaşkanı tarafından Başbakanın önüne fırlatılması, mevcut sistemin ülkeyi krize sürüklemesine yetti ve arttı. Bu kadar basit bir iki olay ile bir gecede faizler %750’ye yükseldi.

Bütün bunlar, parlamenter sistemin çarpıklığı içerisinde oluşan krizlerdi. Bakınız, 1950’den bu yana, yani 67 yılda

Amerika’da 17 Başkan görev yapmış.

Fransa’da 11 Cumhurbaşkanı görev yapmış.

İngiltere’de 15 Cumhurbaşkanı, Almanya’da ise 24 hükümet görev yapmışlar.

Peki aynı 67 yıl içerisinde Türkiye’de kaç hükümet değişmiş biliyor musunuz? Türkiye’de 48 Hükümet değişmiş. Diğer ülkelerin sistemleri, bir saat ustalığıyla tıkır tıkır işlerken, bu ülkeler istikrarlı hükümetler içerisinde yol yürürken biz, 67 yılda 48 hükümet değiştirmek ile uğraşmışız.

Değerli kardeşlerim, işte bu yüzden 16 Nisan referandumu, geçirmiş olduğumuz bu sancılı yılların tersine çevrilmesi için önümüze çıkmış olan bir fırsattır. 16 Nisan tek başına, az önce bahsettiğim 67 yıla bedel bir gün olacaktır. Eğer Cumhurbaşkanlığı sistemini selamet içerisinde halkımıza onaylatabilirsek, ki ben Şanlıurfa’dan rekor bir EVET çıkacağına inanıyorum, bunu başarabilirsek çekilen tüm bu cefalar karşılığını bulacaktır.

Biz büyük bir devlet olmak zorundayız. Dünyanın ihtiyacı olan vicdan ancak ve ancak Anadolu’nun bağrında yeşerebilir. Tüm tarihsel süreçler bunun ispatıdır. Bu sebepledir ki, kriz ve vesayet üreten tüm mekanizmaları devre dışı bırakarak, büyük ve güçlü bir Türkiye’yi inşa edebileceğimiz bir yönetim sistemi ile yolumuza devam etmek zorundayız.

Bu tarihi süreçte Ceylanpınar’ın Akçakale’nin Harran’ın ve tüm Şanlıurfa’nın, özellikle de gençlerimizin üzerine çok iş düşüyor. 16 Nisan’da sandıklardan EVET çıkması hepimizin bu kadim tarihe, bu kadim medeniyete olan borcumuzdur. Türkiye çok daha iyi bir yönetim sistemini, çok daha huzurlu bir siyasi atmosferi ve dolayısıyla da milletinin çok daha huzurlu bir şekilde yaşayacağı bir düzeni hak etmektedir. Biz AK Parti ve MHP olarak bu sorumluluğu üstlenerek bu tasarıyı hazırladık ve milletimizin önüne sunduk.

Biz karşımıza çıkarılan her engelde, bize vurulmak istenen her prangada yönümüzü millete çevirdik. 2007’de Cumhurbaşkanı seçmemiz engellendiğinde millete gittik, Cumhurbaşkanını halkın seçmesi kararını alacağımızda referanduma gittik, Halkımıza sormadan, icazeti halktan almadan adım atmadık. Ve bu halk, karşımıza çıkarılan her vesayet unsuruna karşı olduğu gibi, son olarak 15 Temmuz’da bize sahip çıktı. Bizim icazet alacağımız ve bize sahip çıkacak tek adresin halk olduğu o akşam bir kez daha tescillendi.  Bizim bu milletin yararına olacak bir tutumun dışına çıkmamız, ülkeyi felakete sürükleyecek bir iş içerisinde olmamız bu sebeple mümkün değildir. 2023 hedeflerini, 2053 hedeflerini ve nihai olarak 2071 projeksiyonunu biz, dünyada süper güç olabilecek olan Türkiye hayali üzerine kurduk. Birileri gibi Ortadoğu coğrafyasına, Müslümanların derdine, dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanan tüm hukuksuz ve adaletsizliklere karşı gözümüzü kapatmadık, kulağımızı tıkamadık ve tüm yaşanılanlara karşı söz sahibi olacak bir Türkiye uğruna geceli gündüzlü çalıştık.

Türkiye’yi her alanda görünür kıldık. 2002’de göreve geldiğimizde ekonomik krizden çıkmış, İMF yöneticileri önünde bakanların başbakanların el pençe divan durduğu bir devleti bugün hak ettiği yükselişe kavuşturduk. Bu günden sonrası emin olun dünden de iyi olacaktır. Bu kadar vesayet unsuruna, milletin iradesine ipotek koyan bu çarpık sisteme rağmen bu ülkeye kazandırdıklarımız, yarın Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiğinde çok daha kapsamlı, çok daha sistematik şekilde hayat bulacaktır. Bütün şer odakları, Türkiye’nin bu yükselişini durdurmak isteyen bütün yapılar işte bu sebeple HAYIR cephesinde yer almaktadırlar. Avrupa’nın PKK’ya, FETO,ya DHKPC’ye propaganda hakkı tanıması, ama Türk Bakanların, Türkiye Başbakan ve Cumhurbaşkanının miting yapmasına, EVET’i anlatmasına izin vermemesi, hem BATININ İKİ YÜZLÜLÜĞÜNÜ, hemde YÜKSELEN TÜRKİYE’DEN NE KADAR KORKTUKLARINI gözler önüne sermiştir. İçerisinde bulundukları tahammülsüzlük ile bütün Uluslar arası teamülleri bütün uluslar arası anlaşmaları askıya alarak Türk diplomatlara yönelik çağ dışı bir muamelede bulunmuşlardır. Gazetelerine TÜRKÇE MANŞET ATARAK vatandaşlarımıza HAYIR OYU VERİN çağrısında bulunacak kadar zıvanadan çıkmışlardır. Avrupalı vakıflar dernekler kuruluşlar aracılığıyla EVET karşıtı gösteriler, EVET karşıtı festivaller düzenlemiş, adeta referandum kendi ülkelerinde yapılıyormuş gibi kampanya yürütmeye başlamışlardır.  Bütün bu gelişmeler bile EVET’i savunmak için yeterlidir.

Ben EVET ve HAYIR arasında kararsız kalan kardeşlerime şunu söylemek istiyorum. EVET’i kimlerin savunduğuna, HAYIR’ı kimlerin savunduğuna bakarsanız, VATANA MİLLETE hangisinin faydalı olacağını çok kolay bir şekilde görebilirsiniz.

Bakın, Cumhurbaşkanımız, Liderimiz Recep Tayyip Erdoğan’ın şu açıklaması çok önemlidir. Reisimiz ‘’BENİM 16 NİSAN’A ÇIKACAĞIMA GARANTİ VAR MI’ diye açıklama yaparak aslında şunu söylemek istemişti. Bu değişiklik asla bir kişi için değildir. Bu değişiklik yıllar yılı elindeki potansiyeli, elindeki hinterlandı kullanması hep bir şekilde perdelemeye maruz bırakılan bir ülkenin küllerinden yeniden doğuşunun düzenlemesidir.

Vatanına milletine bağlı olan herkesin bu tarihi değişiklikte payı olması gerektiğini düşünüyorum. Milletimiz Bu değişikliğe EVET diyerek tarihe çok önemli bir miras bırakacaktır. Bu miras dünyadaki adalet mekanizmasında denge unsuru olan güçlü Türkiye’den başkası değildir.

Önümüzde 28 gün var. Geceli gündüzlü çalışmak, bilmeyenlere anlatmak, Şanlıurfa’da sandıkları patlatmak zorundayız. Ve öyle de yapacağız. 16 Nisan akşamı batan güneş, 17 Nisan sabahı Türkiye’nin bahtına doğacaktır. Bu heyecanı hissedelim, bu birlikteliği sağlayalım, hep birlikte iri ve diri bir şekilde vatanımıza olan borcumuzu ödeyelim. Yeni Türkiye’ye mührümüzü vuralım ve Karşımızda dikilen şer odaklarını bir kez daha yenilgiye uğratalım.” Şeklinde konuştu.

Güncelleme Tarihi: 21 Mart 2017, 13:40
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner195