Title of a News Article

28 Şubat'ta neler oldu?...

28 Şubat'ta neler oldu?...
banner206
 Bugün devletin millete savaş açtığı 28 Şubat'ın yıldönümü. Postmodern darbede sadece sivil siyaset değil ordu da yeniden dizayn edildi. Dindar subaylar namaz kıldığı ya da içki içmediği için ihraç edilir28 Şubat postmodern darbesi, sivil siyasetin yanısıra ordunun yeniden dizayn edilmesinde de milat oldu. NATO, TSK içindeki faaliyetlerini FETÖ'ye ihale etmeye karar vermişti. TSK yeniden dizayn edilecekti. FETÖ'nün TSK'ya sızma faaliyetlerinin hazırlıkları 1971 yılından itibaren başlatılmış, uygulama planı ise 12 Eylül askeri darbesiyle devreye sokulmuştu.

ORDUYU DİZAYN DARBESİ
Ele geçirdiği askeri okul sınav sorularıyla orduya sızan FETÖ'cülerin en büyük kadrolaşması 28 Şubat'la gerçekleşti. FETÖ'nün askerleri milli ve muhafazakar kadroları cemaat üyesi olmakla yaftalayıp ihraçlarla kendine alan açarken, bir yandan da erken terfi ve yüksek disiplin notlarıyla başarı basamaklarını hızla tırmandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 15 Temmuz raporunda darbeci subay/astsubaylara yönelik ortaya koyduğu veriler, bu tabloyu rakamlarla teyit etti.


KENDİLERİNE ALAN AÇTILAR

28 Şubat cuntacıları FETÖ'cüleri hızla terfi ettirirken, bir yandan da sözde FETÖ ile mücadele ediyordu. O dönemki ihraçlar adeta FETÖ'ye alan açmak için kullanıldı. Asıl FETÖ'cüler takıyye ile kendilerini gizlerken, dürüst ve dindar insanlar sırf namaz kılıp oruç tuttukları için ordudan uzaklaştırıldı. Adaleti Savunanlar Derneği'nin (ASDER) yaptığı çalışmada, o dönem TSK'dan ilişiği kesilmiş kişilerin çoğunun, hain yapılanma ile hiçbir ilgisinin olmadığı tespit edildi.

MAKAMINDA AĞIRLADI
28 Şubatçılar sözde irticai yapılanmalarla mücadele ederken, kamuoyuna yansıyan gelişmeler ise tam aksi yöndeydi. Dönemin Genelkurmay Başkanı cuntacı Org. İsmail Hakkı Karadayı, Gülen'in okullarını tanıtan imamları karargahtaki makamında ağırlayarak başarılarından duyduğu gururu paylaşıyordu. Karadayı, "Genelkurmay Karargahına kolay kolay girilmez.Ancak sizlerin bu başarısı benim kapılarımı açtı" diyordu. Karadayı, örgütün üst düzey yöneticilerine de plaket vermişti.


ÇEVİK BİR'DEN İTİRAF

Fetullah Gülen, 28 Şubat darbesini duyunca Amerika'ya gitti. Amerika'dayken dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'e bir mektup yazarak methiyeler düzdü. Batı Çalışma Grubu'nun fikir babası olan Çevik Bir, o dönem Gülen örgütüyle mücadele edilmediğini, hatta örgütün TSK içinde palazlandığını, yıllar sonra 28 Şubat duruşmasında şöyle itiraf etti: "Biz yalnız bırakıldık. Genelkurmay Başkanımız bizi yalnız bıraktı. Meclis Soruşturma Komisyonu'nda ifade verdikten sonra yalnız bırakıldığımızı anladık."



ABD'YE YERLEŞTİRİLDİ

Fetullah Gülen, Amerika'ya gittikten 3.5 ay sonra, Süleyman Demirel'in 'tehlike geçti, dön artık' çağrısı üzerine Türkiye'ye döndü. Ancak TSK içindeki görevi büyüktü. Kısa bir süre sonra bu kez dönmemek üzere ve Amerika'ya gidecek ve oraya yerleşecekti. O tarihten sonra da 15 Temmuz darbe girişimine kadar Pensilvanya'dan sivil imamları vasıtasıyla orduyu şekillendirdi.


FETÖ TSK'ya, 1986 yılında Askeri Liselere giriş sınavı öncesi Türkçe sorularını, Harp Okullarına girdiği yıl olan 1990 yılında ise Harbiye giriş sınavı sorularını çalarak neredeyse kitlesel olarak sızdı. Bu tarihten sonra da her yıl soru çalmak suretiyle FETÖ üyeleri peyderpey TSK'ya sokuldu. 15 Temmuz darbe girişimine kadar neredeyse FETÖ üyesi olmayan kimse bu okullara giremiyordu. FETÖ'nün TSK'ya en fazla eleman yerleştirdiği dönem ise 2007-2013 yılları arası oldu.
ORDUYA TOPLUCA SIZDILAR
15 Temmuz sonrası FETÖ ile iltisakları sebebiyle TSK'dan ihraç edilen subaylar arasında albay ve kurmay albay rütbesinde 1994 devresi yüzde 26.7'lik oranla ilk sırada, yüzde 17.9'luk oranla 1993 devresi ise ikinci sırada yer aldı. 1994 Harp Okulu mezunları 15 Temmuz darbe girişiminde etkin rol oynadı. 15 Temmuz sonrası yapılan analizler; 28 Şubat cuntacılarının FETÖ ile mücadele etmedikleri, tam aksine FETÖ'cüleri koruyup kolladığını ortaya koydu.
FETÖ İŞGALİ 15 TEMMUZ'LA BİTTİ
FETÖ'nün TSK'yı işgali 15 Temmuz'da kesintiye uğramasa, 2016, 2017 ve 2018 yıllarında 1993 ve 1994 devresindeki FETÖ'cülerin hepsi general olacak, 2016-2017 ve nihayet 2018 YAŞ'ında en az 8 orgeneral, 15-20 korgeneral sayısına ulaşıp tümgeneral ve tuğgenerallerin tamamını oluşturarak, TSK'da Genelkurmay Başkanlığı da dahil Kuvvet, Ordu, Kolordu ve Tugay komutanlıkları ile icracı karargah komutanlıklarını ele geçirebilecek sayı ve etkinliğe ulaşacaklardı.

Kıymet Sezer ?

Memurlar.net
 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının üzerinden 22 yıl geçti.

Yeni bir siyasi dönemin kapısını aralayan ve yoğun tartışmalara neden olan 28 Şubat'a giden süreçte Türkiye, tarihinin önemli günlerinden birini yaşadı.

Necmettin Erbakan'ın başbakanlığında, Refah Partisi (RP) ve Doğru Yol Partisi (DYP) arasında 28 Haziran 1996'da kurulan 54. Hükümet'te, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev aldı.

"Rejimin tehdit edildiği" görüşünün sık sık dillendirildiği bu dönemde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Erbakan'ın, 24 Ocak 1997'de Kayseri'ye yaptığı gezi sırasında, tek tip elbise giyip bere takan il örgütü görevlileriyle ilgili partiye uyarıda bulundu. Söz konusu durumun "Siyasi Partiler Yasası'na aykırı olduğunu" ifade eden Başsavcılık, RP Kayseri İl Yönetim Kurulunun 30 gün içinde görevden el çektirilmesini istedi.

Başsavcılılık, "fesih işleminin yapılmaması halinde, RP hakkında kapatma istemiyle dava açılacağını" da partiye iletti.

RP'li Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ın 31 Ocak 1997'de düzenlediği "Kudüs Gecesi"nde İran'ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Rıza Bagheri'nin de katılarak bir konuşma yapması ve sergilenen gösteriler, "rejim tartışmalarının" daha da alevlenmesine yol açtı.

Başbakan Erbakan, 1 Şubat 1997'de, kamuoyundan yükselen itiraz sesleri ve DYP'li bazı bakanların "İmza atmayız" tepkisine rağmen "üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakan" kararnameyi Bakanlar Kurulunda imzaya açtı.

Soruşturma açılıyor

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı, tepkilere yol açan "Kudüs Gecesi"ni düzenleyen RP'li Belediye Başkanı Yıldız hakkında 2 Şubat 1997'de ayrı ayrı soruşturma başlattı.

Söz konusu gecede konuşan İran'ın Ankara Büyükelçisi Bagheri, 3 Şubat 1997'de Dışişleri Bakanlığına çağrılarak protesto edildi.

Tanklar Sincan sokaklarında

Yaşanan bu gelişmeler içerisinde, 28 Şubat sürecinin unutulmayacak görüntüleri olarak tarihteki yerini alan "Sincan'dan tankların geçmesi" olayı yaşandı.

Sincan'da 4 Şubat 1997'de 15 tank ve 20 kariyer, ilçeden geçerek Yenikent'teki tatbikat alanına gitti.

"Askerin uyarısı" olarak değerlendirilen bu gelişme, Sincanlılar tarafından "darbe oluyor" şeklinde algılanarak, şaşkınlığa yol açtı.

Yaşanan gelişmeler üzerine harekete geçen dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Sincan'dan tankların geçtiği gün Belediye Başkanı Yıldız'ı görevden uzaklaştırdı.

Ankara DGM'deki sorgusunun ardından Terörle Mücadele Şubesince gözaltına alınan Yıldız, beraberindeki 9 kişiyle "yasa dışı silahlı çeteye yardım, halkı kin ve düşmanlığa tahrik" iddiasıyla tutuklandı.

Siyasi tartışmalar

Tüm bu olup bitenler dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de dahil olduğu ciddi siyasi tartışmalara yol açtı.

Dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, yaşanan süreçten duyduğu rahatsızlığı Başbakan Erbakan'a iletti. Gelişmeler, koalisyon ortakları arasında çatlağa yol açtı.

Siyasiler arasında yaşanan gerginlik, toplum tabanında da karşılık buldu. Bu kapsamda, sivil toplum örgütlerinin kadın temsilcileri tarafından Ankara'da geniş katılımlı bir miting düzenlendi.

İran Büyükelçisi Bagheri ise Kudüs Gecesi'ndeki konuşmalarının ardından artan tepkiler üzerine ülkesine gitmek zorunda kaldı.

Balans ayarı yaptık" açıklaması

Kudüs Gecesi'nden 4 gün sonra İçişleri Bakanlığına bir yazı gönderen dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, "Belediyelerdeki köktendinci kadrolaşmanın derhal incelenmesini" istedi. Bunun üzerine İçişleri Bakanı Meral Akşener, valiliklere gönderdiği yazıda "Cumhurbaşkanı'na bilgi verilmek üzere" konunun araştırılması talimatını verdi.

Başbakan Erbakan, 21 Şubat 1997'de Cumhurbaşkanı Demirel ile yaptığı görüşme sonrasında "Türkiye'nin rejim meselesi yok." açıklaması yaptı.

Aynı gün, Washington'da Türk-ABD Konseyi kapanış balosunda konuşan dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir, yıllarca zihinlerden silinmeyecek "Sincan'da demokrasiye balans ayarı yaptık." açıklamasını yaptı.

Tartışmaların en yoğun döneminde, Cumhurbaşkanı Demirel'in 26 Şubat'ta Başbakan Erbakan'a "rejim konusunda endişelerini dile getiren bir mektup gönderdiği" otaya çıktı.

8 saat 45 dakikalık toplantı

Yaşanan tüm bu gelişmelerin ışığında, 28 Şubat 1997'de MGK, Cumhurbaşkanı Demirel'in başkanlığında toplandı.

MGK tarihinin en uzun toplantılarından biri olan, Türkiye'ye siyasal ve sosyal anlamda yeni bir istikamet çizen bu tarihi toplantı, 8 saat 45 dakika sürdü. Çankaya Köşkü'nde saat 15.10'da başlayan toplantı, saat 23.55'te sona erdi.

MGK toplantısına Başbakan Necmettin Erbakan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan, İçişleri Bakanı Meral Akşener ile Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hikmet Köksal, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ahmet Çörekçi, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Teoman Koman ve MGK Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç da katıldı.

Toplantıda, MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Onur Öymen, Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel, Olağanüstü Hal Bölge Valisi Necati Bilican ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz, Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Çetin Taner ile MGK Genel Sekreter Başyardımcısı Korgeneral Necdet Timur da hazır bulundu.


Güncelleme Tarihi: 28 Şubat 2019, 07:52
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner195

banner142