Şanlıurfa…

Peygamberler şehri, tarihimizin, medeniyetimizin, kültürümüzün ağır yükünü taşıyan o kadim şehir…

Son yıllarda ne yazık ki bambaşka sebeplerle ülke gündeminde yer alıyor. Üstelik bu gündemin hiçbir tarafında hak ettiğimiz güzellikler, değerler ya da başarılar yok.

Siyasi ve bürokratik boşluk, işsizlik, eğitimsizlik, liyakatsizlik, sosyal medya popülerliğini yönetim zanneden idarecilerin sorumsuzlukları…

Bütün bunların toplamı, şehri sessiz sedasız bir çıkmazın içine itiyor.

Ve son olarak, hepimizin içini kavuran o olay:

15 yaşındaki Muhammed Kendirci’nin işkenceyle öldürülmesi.

Düşünün…

Bir çocuk.

Bir işçi.

Daha hayatın başında.

Bir marangoz atölyesinde çırak.

Elleri bağlanıyor, makatına sanayi tipi kompresörle hava basılıyor ve çocuk yaşam savaşını kaybediyor.

Bunun adı “iş kazası” olamaz.

Bunun adı “tartışma” olamaz.

Bunun adı “yaramazlık” hiç olamaz.

Bunun adı açıktır: İşkence sonucu ölüm.

Çocuk bir işçi olduğu için bile ayrıca üzülmemiz gerekirken, ölüm şeklinin vahşeti artık kelimelerin sustuğu bir barbarlık seviyesidir. Bu nasıl bir insanlık hâlidir? Bu gençler nerede yetişiyor, nasıl bu karanlığa savruluyorlar? Bu toplumun hangi boşluğunda böyle bir canilik filizleniyor?

Sorulması gereken gerçek soru budur.

Daha bu olayın yarası kabuk bile bağlamamışken, şehrin en güvenli sayılan bölgelerinde Karaköprü 'de uzun namlulu silahlarla uyuşturucu baronlarının çatışması yaşanıyor.

Ama kimse yeterince konuşmuyor, kimse dönüp bakmıyor, kimse bu şehrin kaygan zeminde hızla savrulduğunu kabul etmiyor. Uyuşturucu, mafya özentisi, boşanmalar...

Dini, Milli ve manevi değerlerden uzaklaşan gençlik yetişiyor. Ceza evi madde bağımlısı gençlerle dolu.

Ve en can yakıcı nokta şu:

Muhammed daha hastanede yaşam savaşı verirken şüphelilerin serbest bırakılması.

Toplumun tepki göstermesi üzerine yeniden tutuklanmaları.

Urfa’da gözaltına alınmıştı! Emekli tuğgeneralin hapis cezası kesinleşti
Urfa’da gözaltına alınmıştı! Emekli tuğgeneralin hapis cezası kesinleşti
İçeriği Görüntüle

Adalet, toplumsal baskıyla değil, adalet olduğu için işlemeli.

Burada bir durup düşünmemiz gerekiyor.

Bu şehir nasıl oldu da bu hâle geldi?

Bu noktaya nasıl geldik?

Ve buradan nasıl çıkacağız?

Şanlıurfa, turizmin gözdesi, kültürün beşiği, inancın merkezlerinden biridir. Böyle bir şehirde, böyle olayların yaşanması sadece ailelere değil, şehrin tümüne ve geleceğine ağır bir darbedir.

Bu nedenle buradan çağrımızı yineliyoruz.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı,

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, yerel yöneticileri, Diyanet işlerini, sosyologları, medyayı

ve ilgili tüm yetkilileri acilen Şanlıurfa’ya davet ediyoruz.

Bu çağrı bir siyasi talep değil; bir şehir çığlığıdır.

Bu olayların bir daha yaşanmaması için gereken her türlü tedbirin kararlılıkla alınmasını istiyoruz.

Çünkü kaybedilen 15 yaşındaki Muhammed değil sadece;

bu şehrin huzuru, güveni ve geleceği.

Ve biz bu geleceği kaybetmeyi reddediyoruz.