Title of a News Article

Prof. Dr. Bağlı ile çok özel röportaj: Prof. Dr. Bağlı ile çok özel röportaj

 AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Adayı MKYK Üyesi, Prof. Dr. Mazhar Bağlı, 7 Haziran’da yapılacak seçimlerde milletvekili seçilmesi durumunda her kesimi kucaklayan bir vekil olacağını söyledi. 
RÖPORTAJ: REŞAT UZUN
Bu haftaki röportajlarımızın konuğu AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Adayı MKYK Üyesi, Prof. Dr. Mazhar Bağlı oldu. AK Parti Şanlıurfa 4. Sıra milletvekili adayı Mazhar Bağlı ile MKYK üyeliğin gelişini, milletvekili adaylığını, ‘Çözüm Süreci’ni, 17 ve 25 Aralık Yolsuzluk Operasyonları ve Gezi Parkı olaylarını konuştuk.
Bağlı, 7 Haziran’da yapılacak seçimlerde milletvekili seçilmesi durumunda her kesimi kucaklayan bir vekil olacağını belirterek, “ İstikrar için, büyüme için, huzur için, büyük bir Türkiye için, sorunları çözen ve bu coğrafyada önemli bir aktör olarak var olmaya çalışan bir ülke için oylar AK Parti’ye verilmelidir. Bütün kesimleri kucaklayan bir parti olduğu için oy verilmelidir, Türkiye’nin tamamına hitap ettiği için oy vermelidirler, Türkiye’nin değerlerine sahip çıktığı için de oy vermelidirler ve Urfalıların bu yönde bir tercihte bulunacaklarından da hiç kuşkum yok” dedi.


 
Mazhar Bağlı kimdir?
1965’de Şanlıurfa, Halfeti’de doğdu. 1992 Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. 1995 yılında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans derecesini aldı. 1999 Yılında Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalında Bilgi Sürecinde Modern Bilincin Mahremiyeti İfşası adlı tezi ile doktora unvanını aldı. 1993-1999 yılları arasında Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde araştırma görevlisi olarak çalıştı. 1999 yılında yardımcı doçent, 2006 yılında doçent olan Bağlı, 1999 yılından beri Dicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünde Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır. 2004 yılında Kanada Toronto Üniversitesi, 2009 yılında da Amerika Birleşik Devletleri Houston Üniversitesi’nde çalışmalarda bulundu. 2’si ortak toplam 3 adet yayınlanmış eseri ve yurtiçi ve yurt dışında yayınlanmış 50’nin üzerinde makale ve tebliği olan Bağlı, aynı zamanda Töre ve Namus Cinayetleri, Batman’daki Kadın İntiharları, Levirat ve Sororat Tipi evlilikler ile önemli Bölgesel Sorunlarla ilgili bir dizi proje yürütmüştür. Yıldırım beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi de olan Bağlı, AK Parti MKYK Üyeliği görevini de sürdürüyor.
Günlük gazetelerde de yazıları yayınlanan Bağlı, evli ve Esra Dicle ile Ahmet Emre adında iki çocuk babasıdır.
 
Sizi Sosyolog, Gazeteci olarak biliyoruz ama aynı zamanda bir siyasetçinizde, AK Parti MKYK Üyeliğiniz nasıl gelişti? Diyarbakır’da bölgeyle ilgili çalışmalar yaptığınızı takip ederken, bir anda AK parti MKYK üyeliğine seçildiniz. Bu nasıl oldu, bununla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Ben yeni yurtdışından dönmüştüm, o zaman AK Parti’nin kongre çalışmaları devam ediyordu. Hatta bir iki arkadaşım benden partinin üst yönetimine girmek için kulis çalışması yapmamı veya referans  olmamı talep etmişti. Bende bu tür işleri yürütebilecek bir diyalog ortamının benim için mümkün olmadığını ve çık bulmadığımı söyledim. Kongre gecesi bu konuları arkadaşlarla konuşurken Başbakanlıktan aradılar: Mazhar Bağlı siz misiniz? Diye sordular. Ben de, evet cevabını verdim. Başbakanımızın sizinle görüşmek istiyor dediler. Başbakanımız, “Yarın yapılacak kongrede sizi MKYK üyeliğine davet ediyorum, birlikte çalışmak istiyorum. Özellikle çözüm sürecinin milli birlik ve kardeşlik projesini, ve demokratik çözüm sürecini bütün Türkiye’de ev ev, köy köy, kasaba kasaba şehir şehir gezip anlatılması gerektiğini söylemişti. Birlikte çalışmayı arzu ediyorum demişti. Ben de, “Bundan şeref duyarım, bunun için ne talimat verilirse büyük bir memnuniyetle, onurla yerine getireceğimi söyledim. Daha sonra kongrede delegelerimizin oylarıyla seçildim. İkinci bir kez yapılan kongrede de yine MKYK üyeliğim devam etti. Şuanda da Şanlıurfa milletvekili adayı olarak buradayım. Siyaseti önemsiyorum ve siyasi bir faktör olmanın da burada nasıl önemli ve işlevsel bir pozisyon, bir makam, bir rol olduğunu da bilmeye, öğrenmeye çalışıyorum.
 
7 Yıllık MKYK üyeliğiniz bulunuyor, daha önceki seçimlerde neden milletvekili sıralamasına girmediniz? Size bu konuda önerilerde bulunulmadı mı ya da siz mi daha sonra milletvekili adayı olayım düşüncesinde miydiniz?
Ben geçen dönem milletvekilliğine başvuru yapmamıştım. Başvuru yapmadığımız için aday gösterilmemiz de söz konusu değildi. Siyasetin doğasından kaynaklanan temel pozisyonlardan birisi olduğunu düşünüyorum milletvekilliğinin, önemli ve gerçekten şerefli bir vazifedir. Her siyasetle uğraşanın isteyebileceği bir makamdır. Geçen dönem doğrudan böyle bir teklif gelmesi gerektiğinden kendim başvurmadım, böyle bir teklif gelmediğinden dolayı başvuruda bulunmadım ve MKYK üyeliğine devam ettim.
 
Başbakan ile MKYK üyeliğiyle ilgili telefonla görüşmenizde sizden ‘Çözüm Süreci’nin halka anlatılmasını istemiş. Çözüm süreci ne aşamada, bu süreci bitirecek olan aktörler kimlerdir? Muhalefet özellikle HDP zaman zaman çözüm sürecinin gerçekleşmeyeceği konusunda söylemleri var. Bu ne zaman nihayete varır?
Bu tür meselelerde kusursuz bir yapının gerçekleşmesini vaat etmek çok doğru değil. Yani her toplumda bir takım problemler olur. Dolayısıyla problemsiz bir toplum arayışı bizim için elzemdir, gereklidir. Buna inanmamız gerekiyor ama her zaman bir takım sıkıntıların olabileceği gerçeğini bilmemiz gerekiyor. Bu süreç nereye kadar gidiyor ve hangi aşamada bulunuyor? Bu süreç doğaldır ki Türkiye’nin bugüne kadar hiç denemediği bir biçimde bir yolla deneniyor yani Türkiye’nin bugüne kadar hiçbir şekilde sivil siyaset üzerinden bu meselenin çözümüyle ilgili bir arayışın içinde olmadığını biliyoruz ve ilk defa bunu deniyoruz. İyi bir mesafe kat ettiğimizi hepimiz biliyoruz. Ancak burada çözümü sabote eden bir takım olaylar her zaman çıkıyor. Bu sabotajları bertaraf edecek en önemli şey özellikle devletin bu konunun çözümünden yana istikrarlı bir duruş sergilemesi, inatlı bir duruş sergilemesi gerekiyor. Bu sayede sabotajlar giderek azalır. Ben hakikaten bu meseleyle ilgili kat ettiğimiz mesafenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çoğu zaman bazı çevreler şu yönde bir propaganda yapıyorlar: Bu işi ne bitirecek, bu nasıl olacak bitecek.  Şimdi böyle bir şey mümkün değil. Bir paket açılsın ve içinden güller çıksın mesele bitsin. Böyle bir şey yok, bu topluma uygun değil, sosyolojiye uygun değil, tarihe uygun değil. Bu bir süreç, devam eden bir süreçtir. Bu süreç kardeşliğimizi zedeliyor, biz yeniden onarmak istiyoruz. Bir defa bana göre bunun en önemli başarısı Türkiye kamuoyunu bu sorunun çözümüne ikna etmektir. Ben bunun çok daha kıymetli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu doğaldır ki duygusal bir meseledir. Duygusal meselelerde insanların rasyonel bir takım karar vermeleri akılcı kararlar vermeleri çok çok zor ve imkânsız gibidir. Bakın bu duygusallığa rağmen Türkiye şuanda büyük oranda rasyonel bir sürecin içerisine, barışçıl bir sürecin içine girmiş durumdadır. Yani nihai noktanın arifesinde olduğumuzu söyleyebilirim.
 
Sayın Cumhurbaşkanımız dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan 17 Aralık operasyonunda yurtdışındaydı ve operasyon gerçekleşti. Operasyondan sonra yurda döndü ve coşkuyla karşılandı ardından da partisinin yetkili organlarını topladı. O gün sizde masadaydınız nasıl bir yol izlendi? Ayrıca Gezi Parkı olaylarıyla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Bazı arkadaşlarımız bu işin üstesinden gelmeyle ilgili farklı bir yöntemin denenmesini düşünüyorlardı ama Sayın Reisi Cumhurumuz ve çoğu arkadaşımız, bunun bir kalkışma olduğunu ve bu kalkışmaya karşı nasıl durulması gerekiyorsa öyle bir tavır sergilenmesinin ortaya konması gerektiğini düşünüyorlardı. Zaten Cumhurbaşkanımız da meseleye böyle bakıyordu. Yani hiçbir şekilde Taksim Platformu’nun hükümete bir müstemleke valisi gibi hükümete vermiş olduğu talimatlara uyulmasının mümkün olmayacağını ve bunların çapulculuk yaptığını ve çapulcu olanların da çapulcu olduklarının vurgulanması gerektiğini söyledi. Söyleyemeyenlerin bu mücadeleyi sağlıklı bir biçimde yürütemeyeceklerini deklare etti. Aslında o MKYK’da özetle şu konu gündem geldi;
Bu zaten uzun süreden beri Anadolu’nun yerli insanlarıyla, muhafazakâr mütedeyyinleriyle tepeden inme yöneticiler arasında bir kavga çıkacaktı zaten. Çünkü Anadolu hareketi, büyük oranda belli siyasi partiler içerisinde zaman zaman toplanıyor ve iktidara doğru yürüyordu. Çok değişik zamanlarda çok farklı biçimlerde bunu engellediler ama AK Parti iktidarlarında engelleyemediler. Yargıyla, askeri cuntayla falan bu yürüyüşü durduramadılar. Şimdi bir kalkışmayı denediler. Hiç kimse bunun bir protesto olduğunu iddia edemez. Özellikle o Beşiktaş’taki Başbakanlık Ofisine önüne polis aracını katarak iş makinesini süren aracın bir protesto yaptığı hiç kimse iddia edemez. Böyle bir görüntü ile kalkışanların bir ağaç protestosu falan yaptığıyla hiç alakası yok.  Bu halkın iktidara yürümesini, bugüne kadar çeşitli yollarla engellemeye çalışanlar bu defa farklı bir yol denediler. Bu işin içerisinde polisin de, medyanın da, uluslararası örgütler de yer alıyor. O Taksim Platformunun taleplerine baktığımızda zaten bir ağaç meselesi olmadığını görürsünüz; Türkiye’nin kendine ait yeni bir politika belirlemesi olduğunu, Türkiye’nin uluslararası savunma sistemlerinde kimle iş tutması gerektiği ile ilgili konu içerisinde bulunuyor. Bu müstakil bir takım politikaları izlemeyi bağımsız bir ülke olaya doğru atılmış olan adımları engellemeye yönelik bir girişimdi. Bunun karşısında Anadolu hareketi ile bu çapulcular kavga edeceklerdi, karşı karşıya geleceklerdi; Karşı karşıya geldikleri gün geri adım atılmış olsaydı eğer kesinlikle Gezi Parkı hedefine ulaşmış olurdu ve toplumun üzerinden bir tank gibi geçip giderlerdi.
 
Başbakan o gün ne dedi?
Başbakan dedi ki; “Burası 48 saat içerisinde boşaltılacak. Bunlar çapulcudur herkes bunlara çapulcu diyecek. Biz hükümetin izlediği politikalarla ilgili bir sıkıntısı, bir derdi olan varsa 6 ay sonra seçim var, sandıkta kozlarımızı paylaşırız. Her sıkıntı çıktığında sandığı işaret eden bir adam demokrasinin sihirli formülünü millete öğreten birisidir ve sandığı işaret edeceğiz, asla bunlara taviz vermek yok, bunlarla ilgili herhangi bir yumuşama içerisinde olmayı gerektirecek bir durum yok. Çünkü talep edilen şey tavırlar ilgili değil bizzat Hükümetin teslim olmasıyla ilgilidir.
 
Daha sonra 17, 25 Aralık operasyonları yaşandı. AK Parti’nin son dönemleri de sürekli bununla geçti. Son gelinen noktada Bin 600’e yakın 1. Sınıf ve 2. Sınıf emniyet müdürleri emekli edildi. Paralel yapı sadece emniyetin içerisinde mi var? Yeni dönemde AK Parti bununla ilgili ne yapar?
Bu paralel yapılanma siyasetsiz iktidar olmayı hedefleyen bir ideolojiye, bir düşünceye sahip. Siyasete inanmadığından dolayı iktidar olmayı düşünüyor ve bunun da yolunun askeri ve güvenlik birimlerindeki gücü ele geçirmekten geçtiğini, bunun yolunun buradan geçtiğini düşünüyor. Bunun için bu alanda çok özel bir sızma, çok özel bir yapılandırmaya gittikleri herkesin malumudur. Bunların alacakları kararları ve yapacakları çalışmalara da bir kılıf uydurmak için yargı alanında da aynı şekilde bir yapılandırmaya gitmişlerdir. Güvenlik ve yargı alanındaki yapılanma üzerinden elde ettikleri güçle Türkiye’de her türlü iktidar oyunlarını kurabileceklerine, iktidarı kendi istekleri doğrultusunda belirleyeceklerine inanıyorlar ve bunu çok büyük oranda yaptılar.
Bunlar herhangi bir hükümetin, herhangi bir aktörün izlediği politikayı beğenmediği zaman o politikayı bertaraf etmek için de bir tezgâh kurmuşlardır. Dolayısıyla ikili bir tezgâh var. Bu tezgah bir taraftan güvenlikle ilgili bir cuntacılık içeriyor öte taraftan manipülasyonu içeren boyutu vardır. Bunu yürüterek hükümetin izlediği politikaların dışında kendileri yeni bir iktidar kurmak istediler. Paralel yapı denmesinin sebebi de bu: İktidara rağmen başka bir iktidar kurma yani bir başkasının siyasetini beğenmedikleri zaman siyaset dışı enstrümanlarla bir iktidar kurmayı hedeflediler. Bu hiçbir hükümetin, hiçbir devletin kabul edeceği bir konu değildir. Dolayısıyla hükümetimiz ve devletimiz bununla mücadele etmek zorundadır ve edecektir. Bunun hukukun temel prensipleri dışına çıkmaması gerekiyor. Devlet çete gibi davranmaz, devlet hukuka ve adalete uygun davranır. Bunlarla bu şekilde mücadele ediliyor. Bu seçimden sonra da devam edecektir.
 
Şanlıurfa’dan milletvekili adayı oldunuz. Şanlıurfa’da liste açıklandıktan sonra bazı kesimler tarafından bir tepki oluştu. Özellikle sizin seçim bölgenizden Hamide Sürücü’nün size yakınlığı konuşuluyor, Fakıbaba’nın Birecikli oluşu, sizin Halfetili oluşunuz Şanlıurfa’da 3 adayın Birecik bölgesinden gösterilmesini nasıl yorumluyorsunuz? Bu konuda vatandaşların eleştirileri sizlere geldi mi?
Böyle bir eleştiri geliyor ama ben Halfetiliyim. Fakıbaba da, 10 yıl Urfa Belediye Başkanlığı yapmış dolayısıyla belki nüfusu Birecik’e kayıtlı ama daha çok merkezde olan bir kişi olduğunu herkes takdir edecektir. Ben dediğim gibi Halfetiliyim. Birecik’le de, Bozova’yla da, Suruç’la da irtibatım var. Akrabalık meselesi de çok gündeme geliyor. Sanırım Urfa’da biraz zorlarsak pek çok kişinin bir birileriyle akrabalık ilişkisinin bulunduğuna rastlamak mümkündür. Mesela Akçakale’de bulunan bir aileyle de akrabalık bağımız bulunuyor. Başka ailelerle de akrabalık bağlantılarımız var, Adıyaman’la da akrabalık bağlarımız var. Bunları siyaseti etkileyecek çok ciddi sorunlar olarak görmüyorum. Tabi çok kusursuz bir temsil seçimi yapmak arzusu herkeste var, böyle bir şeyin olmasını da düşünebiliriz ama bunun da teknik olarak kolay olmadığını bilmek gerekiyor.

Seçime sayılı günler kaldı. Şanlıurfalılar neden AK Parti’ye oy versin, sizin Şanlıurfa’daki hedefiniz ne ve seçmenlere son mesajınız ne olacak?
İstikrar için, büyüme için, huzur için, büyük bir Türkiye için, sorunları çözen ve bu coğrafyada önemli bir aktör olarak var olmaya çalışan bir ülke için oylar AK Parti’ye verilmelidir. Bütün kesimleri kucaklayan bir parti olduğu için oy verilmelidir, Türkiye’nin tamamına hitap ettiği için oy vermelidirler, Türkiye’nin değerlerine sahip çıktığı için de oy vermelidirler ve Urfalıların bu yönde bir tercihte bulunacaklarından da hiç kuşkum yok. Ben biliyorum buradaki insanların kendi yöreleriyle ilgili, Urfa’yla ilgili, Türkiye’yle ilgili, coğrafyayla ilgili kaygıları var, onların bu kaygıları karşısında gerçekten hassas davranacak bir parti olduğu için AK Parti’ye oy vereceklerdir. Beklentim burada 12-0 yapmamızdır, yapmamızdan da zerre kadar kuşkum yok, biz çok iyi çalışmalar yapıyoruz, insanlarımıza çok gerçekten yapacaklarımızı anlatırken onların gözlerinden heyecanı okuyabiliriz. İnşallah çok iyi bir neticeyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ilimizi temsil edecek milletvekilleriyle bir başarıyı elde ederiz. Milletvekili adayı olarak bana Halfeti ve Bozova ilçelerini sorumlu olarak görevlendirdiler. Belki bugüne kadar Halfeti ve Bozova yeteri derecede hizmet almamış olabilir ben Halfetili ve Bozova kardeşlerime söz veriyorum projelerin takipçisi olacağım, vatandaşın söylediklerini zihnime ve kalbime yazacağım, sigara kâğıdına yazmayacağım. Halfeti ve Bozova’yı turizm merkezi ve yaşanabilir birer ilçe olacak. Geçmişte planlanan projeler hayata geçirilecek, her iki ilçe halkının hizmetinde ve emrinde olacağım. Mesaimin tamamını halkım için harcayacağım, sıradan bir milletvekili olmayacağıma söz veriyorum.
Son olarak bütün hemşerilerimin bu kentin sahip olduğu sükûnetin ve huzurun devamı için ülkemizin refahı için daha sağlıklı düşünerek oy vereceklerini kendilerinden istirham ediyorum.

banner195