Ne yaparsanız yapın, ne işle meşgul oluyorsanız olun yaptığınız işte özgür ve özgün değilseniz kalıcılığı hiç düşünmeyin. Bir sanat eserinin ölümsüzlüğü onun elden ele dolaşması zihinlerde sürekli yer alması ve dilden dile dolaşmasıyla alakalıdır. Zamanları aşıp günümüze gelen birçok eserin en önemli özelliği, özgünlüğünün olmasıdır. Taklit edilerek ortaya konan yapıtlar bir süre tüketicileri avutabilir ama orijinalliği olmadığından kısa bir zaman sonra unutulup gidecektir.

Edebiyat kitaplarında sanat eserinin belli başlı niteliklerini şöyle sıralanır: Özgün olması, estetik değer taşıması,duyusallık, kişisellik, ölçülülük, kalıcılık, hayal gücüne dayanma, yerellik ve evrensellik... Bu özelliklerle zanaat ve teknolojiden farklıdır sanat.Aslında zanaatta da teknolojide de diğer nitelikler aranmasa da özgünlük niteliği sanatta olduğu gibidir.Sonuçta kalıcılık peşindedir.

Son zamanlarda kitap yayınlama furyası başladı. Şiir, roman, hikâye türünde… Ulusal veya yerelde fark etmez hepsinde yukarıdaki özellikler aranır. Bu özellikler bulunmuyorsa vatandaşın önünde sanatçıyım diye çıkıp maske altında dolaşmamak gerekir.Aldatma olur. Mürekkep yalamış bir dostum anlattı:

Geçenlerde elinde kitapla yanıma gelip ziyarette bulunan bir arkadaşım: -Kitap yayınladım Hocam, size de bir tane hediye edeyim, dedi. Ben de yazınsal alanda kalem oynatan herkese önce saygı duyarım. Ardından ürettiği esere bakarım, sırf yazmak için mi yoksa ince eleyip sık dokuyarak faydalı ve özgün bir eser mi ortaya koymuş ona bakarım. Hediye eden yazara (!) meraktan hemen o anda kitabınızda hangi anlatıcı bakış açısı ağır basıyor? -“O da ne demek Hocam. Olayları anlattım işte, bakış açısını makış açısını ben ben bilmem.” demesin mi? Devam ettim:

-Kitabı yazmaya başlamadan önce en çok hangi yazarı okudunuz? Hangi tür romanları okuyordunuz? -Hocam, ben fazla okumayı sevmem ama yazmayı severim. İlk defa bu durumla karşılaşıyorum. Nasıl okumadan yazabiliyor bir insan? Yavaş yavaş eserin niteliği çıkmaya başladı aslında. Daha içeriği ile ilgili bilgim yok fakat onu kaleme alan şahsın donanımı eserin kalitesini bir nebze de olsa ele veriyordu. Çok fazla üstüne gitmek istemedim, suallerim ukala bir tavır havasında olur düşüncesiyle konuyu kapattım.

Sonra evde sayfaları çevirdim. Anlatım fecaatti. Özne yüklem uyumsuzluklarıyla dolu cümleler, yazım kurallarını yok sayan kelimeler göze çarpıyor hemen. Konu “Bir kişinin yokluktan varlığa geçişidir.”Zorluklarla mücadele eden bir adamın hayatını konu edinen bir kitaptı. Olayların örgüsü dağınık. Serim, düğüm, çözüm sıralamasında yer yer bazı basamaklar atlanılmış.”

Bu olayın içeriğine benzer durumları ben de görüyorum etrafımda.Ne yaparsın?Kimseye yazma deme hakkımız yok. Böyle olunca ben de demek ki“ her kitap bir kitap değildir” demek zorunda kalıyorum. Sadece bir kitap için mi geçerlidir özgünlük? Tabi ki hayır. Bir televizyon,gazete, internet haber sitesini yönetiyorsanız, bir şiir yazıyorsanız, bir köşe yazısı yazıyorsanız önce özgün ardından özgür olmalısınız ki ölümsüz olasınız. Bir lokantacıysanız, bir dershaneciyseniz, bir mühendisseniz bir fark oluşturmalısınız.Kendinize has bir özellik olmalıdır ki başkalarıyla mukayese edildiğinizde sizin farkınız göze çarpsın. Yoksa çırpınıp ortaya koymaya çalıştığınız taklidi ürünler iki üç gün içinde kendini çöpte bulacaktır.

Vesselam…