14 Şubat 1952’de Uluslararası Basın Enstitüsü'nün ilkeleri Türkiye için de geçerli sayılması üzerine. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi adı altında bir metin hazırladı. Bu metin, 24 Temmuz 1960 tarihinde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın ortak girişim sonucu düzenlenen törenle, gazeteciler ve yayın kuruluşları temsilcileri tarafından imzalandı.

Bugün kutlayacağımız 10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü münasebetiyle Gazetecilerin hareket edeceği ahlaki ilkeler olarak gösterilen Basın Meslek İlkelerinin üzerinde Urfa Basınını göz önünde bulundurarak bir  değerlendirmede bulunmak  istedim.

'Yayınlarda hiç kimse; ırkı, cinsiyeti, yaşı, sağlığı, bedensel özrü, sosyal düzeyi ve dini inançları nedeniyle kınanamaz, aşağılanamaz.'  Birinci maddesi ile başlayan 16 maddelik Basın Meslek ilkelerinde ana başlık olarak şöyle devam eder 'Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı; genel ahlak anlayışını, din duygularını, aile kurumunun temel dayanaklarını sarsıcı yada incitici yayın yapılamaz-.Kamusal bir görev olan gazetecilik, ahlaka aykırı özel amaç ve çıkarlara alet edilemez.-Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez.'

Basın Meslek İlkelerinin sadece dört maddesini sizlerle paylaşmam yeterli. 

İletişim Özgürlüğünü  insanca yaşamanın, Kentimizin saydam bir yönetime kavuşmanın ve demokratik sistemin temel koşulu sayan biz Gazeteciler;Basın Meslek İlkeleri‘ne uymayı, sözünü ettiğimiz temel inançlarımızın bir gereği saydığımızı, kamuoyu önünde açıklarız .

Günlük  yaşantımızda önemli yere sahip olan ve kamuoyunu bilgilendirmede etkin bir rol üstlenen basın, yüklenmiş olduğu sorumluluklar nedeniyle de demokrasilerin vazgeçilmez unsuru olarak gösterilir.  Yürütme , Yasama ve Yargı'nın ardından Medya demokraside 4. kuvvettir. Demokrasinin önemli bir parçasıdır ama bu tek başına bir anlam ifade etmiyor.  "Demokrasinin önemli bir unsuru olarak görülen basının  yukarıda saydığım Basın ilkeleri dışında  milli iradeye ve hukuka saygı göstermesi, buna karşı yapılan saldırılara dur demelidir. Basın taşıdığı misyon, oynadığı rol burada önem taşıyor. darbe sever ,Milli İradeyi yok sayan, ,iç ve dış mihraklara çanak tutan ,güçlüden yana olan bir anlayış demokrasinin 4. kuvveti  olamaz ve olmamalıdır.'

Günümüz Türkiye'sine bakıldığında 4. Kuvvet olan Medyanın 1.Kuvvet olması için büyük çaba harcadı ve 'hukuksuz girişimlerde, birtakım komplolar'içerisinde yer aldı.Yakın tarihimize bakıldığında Ülkeyi kaos ortamına sürüklenmesini arzulayanların medya camiası içerisinde rol aldığını gördük. Medyanın içerisinde ki bu aktörlerin yaptıkları kabul edilebilir bir durum değildir.

Türkiye'deki basının durumu ve konumu her zaman tartışmaya açık. Ancak beni Şanlıurfa'da ki  Gazetecilerin durumu ilgilendiriyor.  Şanlıurfa'nın gelişmesinde ve kalkınmasında büyük rol oynayan özveriyle çalışan Gazeteci meslektaşlarım var. Fakat, Şantaj-tehdit haberciliği yapan, Kendisine maddi destek sağlamayan, Seçilmişleri, atanmışları ve idarecileri  'karalayan, şantaj  eden, ve iftira atan '  meslek ilkelerine bağlı habercilik anlayışını sergilemeyen Gazeteciler var. Bu şahıslar kendilerinin çok etkin olduğunu ifade etmelerine rağmen, toplum üzerinde karşılığı ve etkisinin olmadığını vurgulamak lazım. Şanlıurfa'da Basın ilkelerini çiğneyen bu şahısları denetleyen bir mekanizma olmadığı için, herkesin üzerine düşen bir sorumluluk vardır.

Başta Vali İzzettin Küçük, BŞB Celalettin Güvenç, Siyasiler, STK temsilcileri  ve bizler Kim? olduğunu bildiğimiz bu 'Şantajcı'şahıslara daha fazla prim vermemeliyiz.

Şanlıurfa'da büyük özveri ile çalışan, haber peşinde koşan, tüm emekçi  basın mensubu arkadaşlarımın  bu özel gününü kutluyorum