Birkaç yıl sonra insanlar Urfa’daki bazı yapılar hakkında konuşurken hayret edecekler.

Burası spor salonuydu, burası ticaret merkeziydi, burası camiydi, burası handı, burası hastaneydi diyecekler. Ama bir yapıya gelecek ki, manasını ve işlevini çözmekte daha doğrusu anlamakta zorlanacaklar.

O gün, ölümün de doğum gibi sıradan, doğal bir olay olduğu anlaşıldığı gündür.

O gün, insanlar ölenlerin arkasından yas tutup ağlamayacak, doğan her kişinin bir gün öleceğini iyice kavradıklarından, artık ölenler için ayrı bir ritüel yapmayacaklar. İşte o zaman bugün her mahalleye, her köye yapılan taziye evleri de manasını ve anlamını yitirecek. Hatta öyle bir dönem olacak ki, insanların ölen birinin arkasından yas tutmasını garipseyecekler.

İnsanlık medenileştikçe çoğu şey de hayattan çıkıp gidecek.

Taziyeler de öyle olacak. Bugün büyükşehirlerin çoğunda insanlar taziye nedir bilmez hale gelmiş bile. Cenaze mezara konulduktan sonra evli evine, köylü köyüne diyorlar.

Cenazenin ardından oturup laflamak veya Fatiha okumak da zamanla tarih olacaktır.

İşte o zaman bu taziye evleri ruhsuz, korkularak girilen yerler haline gelecek.

Buralara ölünün ardından yas tutulan evler diyecekler. Yani, biri ölünce ölenin yakınları burada toplanıp ölen kişinin ardından topluca yas tutuyorlardı. Yas evine gelenler Kutsal Kitap Kur’an-ı Kerim’den ayetler okuyorlardı.

Taziye evleri ve taziye geleneği de kitaplaşacak, o zamanın ihtiyarları, taziye evlerini görmüş olanlar burada yapılanları, usül ve adetleri anlatacaklar.

Birileri çıkıp geçenlerde Yusuf Sabri Dişli ağabeyin dediği gibi soracak.. O kadar cami ve ev vardı da yas tutmak için neden bu evleri inşa ettiler?

O zaman kimse cevap veremeyecek.

Benim gibi birileri çıkıp mantığını açıklayacak.

Evler kirlenmesin, komşular rahatsız olmasın diye yaslar bu evlerde tutuluyordu.

Ve oturup taziye evlerindeki ritüelleri, taziyelerin baş kahramanı kahvecileri ve mevlidçileri anlatacak.

Sahi bu kadar ev ve cami varken insanlar neden taziye evi gibi bir mekan imar etme gereği duyuyor?

Doğrusunu ben söyleyeyim.

Evin hanımı evim kirlenmesin, ayak altında kalmasın diyor. Camiler ise sadece beş on kişinin günde üç-beş dakika namaz kılması için ayrılmış yer işgal eden mekanlardan öteye gitmiyor.

Camilere biraz işlev kazandırmak lazım.