Kültürün, sanatın, edebiyatın gelişmesi için neler yapabileceğimizi konuşuruz. Sanatın gelişmesi adına kurumlarımız büyük fedakarlıklarda bulunur, hatırı sayılır masraflar yaparlar. Ömrünü sanat yolunda tüketmiş insanlara değer verilmeye devam eder gider.
Ancak arada kalmış, aklımıza getirmediğimiz öyle bir sanatımız vardır ki, bu sanata kimse destek olmaz. Sergisi düzenlenmez, kursu açılmaz, satsan satılmaz, atsan.. Atılır.
Yaşama sanatından bahsediyoruz bugün.
Sanatın toplum için olduğu zaman değer kazandığına inanan, toplum için sanat yapan birinin de toplumda yeri ve değeri olduğunu savunduğum için toplumla bütünleşmeyen, hayatın içinde olmayan bir sanatın da gereksizliğine inanırım.
Bu bakımdan yaşama sanatı, sanatların en önemlisi her canlının doğuştan sahip olduğu yeteneklerle icra ettiği bir sanattır.
Yaşama sanatının maddiyatla pek bir ilgisi yoktur. Bir dağ başındaki mağarada yaşayan insan da, lüks bir şehir sitesinde türlü sosyal imkanlara, araçlara sahip olan da bir şekilde bu sanatla uğraşmaya devam eder. Maddiyat, ancak yaşama sanatının gelişmesine ve topluma fayda sağlamasına yol veren bir araç olabilir. Hatta yaşama sanatında maddiyat olmadan da topluma fayda sağlayan özellikler oldukça fazladır. Ancak modern toplumun maddiyat olmadan dikkate alacağı şeyler değil bunlar.
İstemediğimiz şeyleri yapmak zorunda kalmamız, yaşama sanatına vurulan en büyük darbedir. Sahip olmak isteyip de olamadıklarımız, almak isteyip alamadıklarımız, gitmek isteyip gidemediklerimiz, söylemek isteyip söyleyemediklerimiz yaşama sanatının incelikleri.
Her canlı öyle veya böyle yaşamaya devam ettiği sürece sanatıyla uğraşmaya devam ediyor. Fakat bu sanatın geliştirilmesi insan için çok önemli.
İçinde bulunduğumuz her halde yaşamaktan zevk alabiliyorsak, heyecanlanıp, üzülüp, sevinip, gülüp, ağlayabiliyorsak ve tüm bunları yerinde ve zamanında yaşayabiliyorsak, yada istemediğimiz anlarda bunlarla karşılaştığımızda gerektiği şekilde davranabiliyorsak yaşama sanatını öğrenmiş oluyoruz.
Unutmamalıyız ki, yaşama sanatında yardımcımız yok ve kendi tarzımızı oluşturmak zorundayız.