12 günlük İran İsrail savaşı bir kez daha göstermiştir ki istihbaratsız, teknoloji, casus ve ajansız, elde tüfek, belde süngüyle savaş dönemi bitmiştir.

İran İsrail savaşıyla, alınması gerekli çok önemli derslerin olduğu, sağlıklı ve güven içinde yaşamanın önkoşulunun savunma sanayiinin olduğu ortaya çıktı.

Bu savaşta daha başlangıçta, İsrail İran'ın üst düzey komutan ve bilim adamlarını yok etti, uçakları istedikleri yerleri rahatça vurdu. İran hava sahası hallaç pamuğu gibi dağıtıldı.

İsrail’in bu düzeyde operasyon gerçekleştirmesi, askeri üstünlüğünün yanı sıra sızma, taktik ve istihbari ağ üstünlüğünü de ortaya koydu.

İran’ın geliştirdiği seyir füzeleri ve kamikaze İHA’lar, İsrail'in Demir Kubbe’sini yıktı, geçti.

Bölgede yaşanan bu gelişmelerden sonra, Türkiye'nin savunma sanayi hamlelerinin, milli hava savunma sistemi Çelik Kubbe'nin ve istihbarat teşkilatlarımızın önemi bir kez daha anlaşıldı.

Hava savunma sistemi olmadan, hava üstünlüğü olmadan bir savaşı kazanmak, yıkıma ve işgale uğramamak mümkün değildir.

Tam bağımsız Türkiye hedefinin stratejik ayaklarından yerli ve milli savunma sanayii, Türkiye'nin askeri ihtiyaçlarını karşılamak ve savunma yeteneklerini geliştirmek amacıyla sınırlarımız içinde üretim, tasarım ve Ar-Ge faaliyetlerinin yürütülmesi, büyüme, yerli üretimi teşvik etme ve dışa bağımlılığı azaltma hedefleri doğrultusunda stratejik bir öneme sahiptir.

Savunma sanayi, sadece sanayi değil, bir milletin bağımsızlık yeteneği ve iradesidir.

Bugün Türkiye bu iradeyi yalnızca söylemle değil, savaşarak, bedel ödeyerek, üreterek, kendi akıl ve gücüyle inşa etmeye devam ediyor.

Savunma sanayi, masa başında değil, sahadan ve harp alanından gelen ihtiyaç ve tecrübelerle şekillenir.

Türkiye'nin sahip olduğu jeopolitik konum hiç tartışmasız siyasî ve askerî bakımdan güçlü olmayı gerektiriyor.

Türkiye, askerimizin kullandığı US damgalı çatal, kaşık ve battaniyelerden, bugün sadece kendine yeten bir savunma gücü değil,

aynı zamanda dünyaya silah satan,

hatta savaşın gidişatını belirleyebilecek teknolojiye sahip bir ülke konumuna gelmiştir.

Savunma sanayiinde yüzde 20'lerde olan yerlilik oranları yüzde 70-80'lerin üzerine çıktı.

Bugün S/İHA'dan KORAL'a, KAAN'dan ANADOLU'ya KIZILELMA'dan denizaltılara, hava savunma sistemimize kadar karada, denizde ve havada hatta bir kısım uzay faaliyetlerinde de yerli ve millilik başarılmıştır.

Türkiye, artık uluslararası alanda oyun kuran ve oyun bozan, üreten, ürettikçe güçlenen bir konuma yerleşmiştir.

Yeterli mi?

Asla değil. Tıpkı satranç oyunu hamleleri gibi devamlı olarak hamle yapmak, daha üstün ve etkili sistemleri geliştirmeye artan çalışma temposuyla devam etmek hayati önem taşıyan bir zorunluluktur.

Zira düşman boş durmuyor, durmaz...

"İsrail bize mi saldıracak?", "Millet aç aç, bunlar yenir mi?" diye bu alandaki başarıları küçümseme ve kıskanma kıskacında güdük fikir ve hesap peşinde olan bihaberler ile emperyalizmden ve batıdan medet uman zavallı ve çaresiz vesayetçilerdir.

Yüce Allah Kur'an'da şöyle buyuruyor:

"Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar hazırlayın ki onunla Allah’ın düşman(lar)ını, sizin düşman(lar)ınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği diğerlerini korkutursunuz..."

(Enfal, 60.ayet)

Sağlık huzur ve güven içinde kalın...