Her Ülke kendi kaderini tayin etme hakkına sahiptir. Bu en temel insan hakkıdır. Geçmişin anlaşmazlıklarını kurcalamayalım. Kazan zaten kaynama noktasında. Hepimizin soğukkanlı, sakin ve bir arada olmamız gerekir. Ayrı ayrı çözülmek yerine bir arada kalmamız, herkese daha çok özgürlük getirecektir. Dikkatli olmalıyız, bölünmelerle oynamamalıyız. Çünkü bu kendi içimizde anlaşmazlıkların çıkmasına neden olabilir, buna izin vermemeliyiz.

Tarihin yazılışına tanık oluyoruz. Filozoflar bize, vatandaşlık haklarının, ortak bir amacın değerlerini paylaşmaktan kaynaklandığını öğretiyor.

Dış politika sınavı, iç politikaların niteliğinde yatmaktadır. Tarihten alınacak en önemli derslerden bir tanesi hesap vermek zorunda olan bir hükümetin iyi hükümet olduğudur. Enerjilerimizi dış güçlerin yok etmek için uğraştığı bölgelere yöneltmezsek, biz de kıtaların en uzak köşelerini harap olmaya sürükleyen güçlerin kurbanı olabiliriz.

Uluslar tıpkı iç politika gibi, dünyayı çeşitlilik için güvenli bir yer haline getirmeli. Ve bunu sağlayacak kuruluşlar, güçler teşvik edilmelidir. Nüfusunun büyük bölümü dışlanan, yoksul olduğu için karanlığa itilen bir dünya, hiçbir zaman güvenli olmayacaktır. Dünyanın barış içinde yaşayabilmesi için ülke liderlerinin kendi sınırları içinde uygulamaya direndiği kontrolü sürdürme çabaları dünya düzeni içinde göstermelidirler.

Binlerce kadın, erkek ve çocuğun televizyon kameraları karşısında hala ölmeyi sürdürmesini nasıl kabul edebiliriz? Bu korkunç görüntüler karşısında merhamet duyuluyor ve bu iyi bir duygudur. Fakat bazı ülkelerde artık utanç dolu bir kayıtsızlıktan kibirli bir kayıtsızlığa doğru kaymıştır. Eğer gezegenimizi bir avuç insan için yaşanabilir kılacaksak, bu gezegenin tümüyle yaşanmaz hale geleceğini gösterir. Galiba her ülke, artık sadece kendi arka bahçesine ilgi göstermektedir. Bu bir trajedidir. Bütün ülkeler, her zaman yoksul ülkelerde yaşayan insanlara yardım etmelidir, kalıcı dünya barışı için…

 

Sevgiyle...