Devrim: Kendi nefsinde  zaafları yenmek, sonra da toplumsal düzeni hakikat adına düzenlemenin adıdır.

Şimdiki  kültür, sahip olma ve tüketim gibi iki temel özne üzerinden evrensellik iddiasıyla tüm dünyaya gösteriliyor.İslam coğrafyasında dünyevileşme ve maddiyatçılık ekseni kültürünün etkilerini hissediyoruz.Başarının servet, statü makam ve mevkiye sahip olmak anlamına gelen bir dünyada yaşıyoruz. Kendimizi ve çocuklarımızı bu dünyadaki başarı için hedefe kilitliyoruz.

 

Normal hayatımızda maneviyat, ahlak, salih amel diyoruz fakat biz hayatımızı maddi ve dünyevi şeylerle dolduruyoruz.Tüketim zehirlenmesi geçiriyoruz. İhtiyaç için değil, gösteriş ya da  hazlarımız için tüketiyoruz.Evimiz, arabamız, giysilerimiz, eşyalarımız hep bir gösteriş çabasının izlerini taşıyor.

Özellikle yeni nesil farklı olmak adına tüketim çılgınlığı denilen hastalığa kapılmış durumda...

 

İnsanlar başarı ve mutluluğu, yarar ya da manevi değer üzerinden değil, makam, mevki ve maddiyat ile ölçüyor.Dünyada 1milyar insan açlık sınırının altında yaşıyor. 2 milyar insan günde iki doların altında bir gelire sahip. Günde 16500 çocuk yetersiz beslenme veya açlık sebebiyle hayatını kaybediyor.

Dünyada bütün dünya nüfusunu doyuracak gıda üretildiğini biliyoruz. Sorun bu gıdanın tüketiminde yapılan israf ve yanlış yönlendirmede yatıyor.

 

Müslümanların adaletin ve hakikatin esas alındığı gerçek bir yaşam biçimini öncelikle kendi nefislerinde ve toplumlarında hayata geçirerek tüm insanlığa örnek olmaları gerekmektedir.Küresel güçlerle mücadeleyi sadece askeri boyuta indirgemiş, Dünyevi batı kültürünün etkisi altındaki Müslüman toplumların aydınlık geleceğinden bahsedilemez.Gelişmeyi sadece ekonomik büyüme rakamları ile okuyan, ahlak ve adaleti temel alan bir toplum düzeni inşa edemeyen hiçbir devlet örnek bir medeniyet ufku oluşturamaz.

 

İçi boşaltılan kavramlarımızı yeniden canlandırmalıyız. Özellikle israf, paylaşma, dayanışma, kanaat gibi kavramları gündemleştirmeliyiz.

Özellikle televizyon dizileri, magazin programları, sinema filmleri, müzik gibi kültürel ürünlerini  içerik açısından mercek altına alınarak alternatifler üretime geçerse gerçekler bulunur.

 

 

Şimdi konuşma değil, icraat zamanıdır.  Müslüman olmanın bilinciyle yaşam tarzımızı sorgulamak ve fiili hale dönüştürmek önemli bir sorumluluk olarak önümüzde  duruyor.

Bu sorumluluğumuzu yerine getirmezsek, mücadelenin daha zor süreçlerinde dökülmemiz kaçınılmazdır.

Devrim, öncelikle kendi nefsine hakim olabilmektir…

Yorum Yaz