Olayları bakış açımız, bizlerin nereden ve nasıl baktığımızı gösteren en önemli etkeni ortaya çıkartır. Yani: ‘Çözüm odaklı mı, yoksa çıkar odaklı mı baktığımızın resmini gösterir.’Uluslar arası büyük güçlerin etki alanına giren ülkelerde yaşanan istikrarsızlığın nedeninin, yine uluslar arası büyük güçler olduğunda hemen hemen hiç kimsenin kuşkusu yok. Suriye dramı bunun somut örneklerinden biri oldu.

Sömürgecilik dönemlerinde ve şimdi yeni sömürgeciler, denetleme imkânını elde ettikleri ülkelerin toplumsal, kültürel, maddi ve ahlaki hayatlarını kökten sarsıntıya uğrattılar. Uğratmaya devam ediyorlar. Bu bizim mahiyet olarak çözüm odaklı düşünmememizden kaynaklanıyor.

Şu hususlara çok dikkat etmeliyiz: ‘Batının tarih yazdığı büyük parantez kapanıyor, yeni bir dünyanın eşiğindeyiz. Aydınlanma, emredici ulus devlet paradigması çökmüş durumda.’

Evet, bölgenin bütün halkları bir araya gelip ortak yaşama arzusu ve modeli geliştirme becerisini göstermezlerse küresel güçlerin sömürgesi altında zillet içinde yaşayacak, üstelik sürekli birbirinin kanını akıtacaklardır.

Eski tarih üzerinde ders alarak ilerleyip, kodlama olarak birebir sistem ile yeni medeniyeti kuramayız. Önemli olan sürecin, akan kanın durması ve arada her ne ihtilaf varsa terör, şiddet ve öldürme olmaksızın konuşarak bir anlaşma noktasına varılmasıdır. Barış hayırlı olandır.

Önümüzde duran Kürt sorunu gibi kangrenleşen bir meseleyi mutlaka, adaletle çözüme kavuşturmalıyız ve Ortadoğu içerisinde hamlelere katılmalıyız.

Her şeyden önce çözümlerimiz Kur ‘an ve sünnet gibi sahih ve ilahi bir referansa dayanması gerekir. Kur ‘an ve sünnet’ten hareketle günümüz sorunlarına bakarken, bu bakış açımızın geçmişteki tecrübe ve hatalarımızı görmemizi sağlamalıdır.

Yeni Dünya medeniyetinde milliyetçi ve ırksal sınırların kalkacağı ve büyük ana topluluklar ve büyük bölgesel birleşmeler medyana çıkacağını gösteriyor.

 Bizim de mutlaka bu bakış açımızı genişleterek ilerlememiz lazım. İslam’ı sadece kendi menfaat ve çıkarları için araçsallaştırıp, genel ve bütüncül bir yaklaşım sergilemeden üzerimizdeki bu ‘bela’ kokusunun ayrılmayacağını mutlaka idrak etmeliyiz.

Hiçbir zaman gelecek olan darbeleri aynı yerden bekleme zafiyetine düşmememiz gerekiyor.  Zira her alanda teyakkuzda olmamız gerekiyor. Büyük düşünerek adaletle ve hakkaniyetle yöneticilik ve yönetimsel başarıyı genişletmeliyiz. Yoksa her zaman baharın havası ve güneşi yansımaz bizlere, bazen kışa döner günler…