İstisnalar müstesna olmak üzere Urfa tükenmiş bir toplumdur.
Sermayesini kumarda yitirmiş müflis esnafa benzer.
Tükenmiş bir toplum hiçbir şeyin değerini bilmez, fırsatları değerlendiremez, üretemez, ilerleyemez.
Tükenmiş bir toplum eğitilse bile cahildir. Diploma sahibi olsa bile işsizdir, biçaredir. Aklı gözündedir, görmediğini bilmez, bilmediğini isteyemez. Tükenmiş toplumun insanı okuyamaz, okusa anlamaz, idrak edemez. Düşünemez, yazamaz.
Tükenmiş toplum sadece seyreder..
Feraseti olmadığından baktığından bir şey anlamaz.
Mal mal bakar durur.
Beyni de tükenmiş olduğundan anlatılanı anlamaz.
Tükenmiş toplumun fertlerine bir telefon numarasını söylerken her rakamı defalarca tekrarlamak zorunda kalırsınız. Sadece yedi rakamdır ama hafızaları da tükenmiş olduğundan akılda tutamazlar.
Tükenmiş toplumun fakirleri her zaman fakir, zenginleri her zaman zengindir. Bu toplumlarda sermaye el değiştirmez.
Fakirler zenginlerin arkasından küfreder, zenginler fakirleri görmek bile istemez.
Tükenmiş toplumda cahiller konuşur, alimler susar.
Tek değer yargısı kazançtır.
İnsanların değeri mal varlığıyla doğru orantılıdır.
Tükenmiş toplumda hırsızlık, haksız kazanç, dolandırıcılık, sahtecilik, zina hatta livata faili ortaya çıkmadığı sürece meşrudur!
Beyinler çalışmak yerine başkalarına kiraya verilir yada şartsız teslim edilir.
Tükenmiş toplumdan önder çıkmaz.
Adam lazım ederse dışarıdan getirilir.
Peki toplum nasıl tükenmiştir?
Bu kadar sert ifadeyi yazmak, tutumları eleştirmek, dile getirmek tükenmiş topluma bir ültimatomdur.
Israrla tekrar ifade ediyorum ki, bu tutumlar ve davranışlar toplumumuzun genelinde olmasa bile çok büyük bir bölümünde tahlile gerek kalmadan teşhis edilebilen yaralardır.
Belki siz değil ama tükenmiş toplum biziz, Urfalılarız.
Ne yazık!
Savaş nedeniyle canını kurtarmak için memleketimize sığınan Suriyelilere küfretmeyen kaldı mı?
En iyi niyetlimiz bile, Suriyeliler her tarafı doldurdu, sokağa çıkamaz olduk diye yakınıp durur. Toplayın bu insanları “kamplara kapatın” diyenler, “sınır dışına çıkartın” diyenler, memleketlerindeki Suriye vatandaşlarını kovalayanlar tükenmişler ordusunun birer ferdi..
Suriyeli dediğimiz sınır komşumuz bir ülkenin insanı olmanın dışında hem kan, hem din bağımız olan akrabalarımız, kardeşlerimiz olmasına rağmen nasıl onlara böyle davranıyor, haklarında böyle düşünüyoruz.
Mülteciler konusuna farklı bir bakış açısı getirmemiz lazım. Suriyelinin orospusunu ve dilencisini görüp, maharetli ustalarını, mesleğine aşık insanlarını görmediğimizde aynı hatayı işlemeye devam edecek, hızla tükenmeye devam edeceğiz.
Buyrun karşılaştıralım..
Urfa taşından evlerimiz var diye övünürken bizim ustalar sadece taşı düz kesip üst üste koyarken, Suriyeli taş ustası 20-30 yaşlarındaki gençler taşı adeta hamur gibi yoğuruyor, dantel gibi işliyorlar. Bizdeki usta ve amelelerin on ayda yapacağını, onlar onbeş günde bitiriyorlar. Urfa’da oldukları sürece yaptıkları eserler gelecek nesillere bırakılacak birer şaheser..
Suriyeli bir arkadaşım var. Mahmut.. Ana dili Kürtçe’nin dışında bizdeki Kürtlerin iyi Türkçe konuştuğu gibi mükemmel Arapça biliyor. Arapça’nın yanında iyi derecede İngilizce, Türkçe ve Ermeni dilini konuşuyor. Çat pat da Farsça biliyor. Bazen sohbet ettiğimizde bana “Kürtçe konuş, ben anlarım diyor” Ben Urfalıyım, Kürtçe ne gezer. Arapça hak vere. İngilizce hello, Almanca Helga’dan başkasını bilmem. Kendisiyle Urfa şivesiyle konuştuğum için “Sende başka dil yok? Anlayamıyorum, senin Türkçe de zayıf” demesin mi..
Sadece Mahmut değil, Suriye’de lise seviyesinde eğitimini tamamlamış olan gençlerin neredeyse tamamı, yabancı dil olarak öğrendikleri İngilizce’yi çok iyi derecede konuşuyorlar.
Malum Urfa sanayisi gelişmemiştir.
Köyden gelen gencin iki ay çıraklık yaptıktan sonra ustasının karşısında dükkan açtığı bir şehirde kolay kolay gelişmez de. Dolaysıyla Urfa’da paslanmaz çelik işi yapan kimse iki yıl öncesine kadar da yoktu. Suriyeli Mustafa Najem Urfa’ya gelip, Evren Sanayi Sitesi’nde bir dükkan tutup, yanına 5-10 Suriyeli genci de işçi olarak alana kadar Urfa esnafı çelik tezgahlarını başka şehirlere sipariş ediyordu. Suriyeli Mustafa, Urfalının başkasına 20-30 bin lira yaptıramayacağı çelik tezgahları, hem 8-10 bin liraya yapıyor, hem de Urfa esnafı gibi diğer kısmı benim işim değil demiyor. Tezgahın ısıtma, soğutma, elektrik, boya, cam gibi işlerini de kendisi yapıp montajıyla birlikte müşteriye yerinde teslim ediyor. Garantisi de kendisinden. İyi mi?
Urfa’da elektrik trafolarının son halini gördünüz mü?
Belediyelerimizin defalarca boyattığı, başka şehirlerden binbir rica minnetle ustalar getirtip, bir yıl içinde silinip kaybolan resimler yaptırdığı elektrik trafolarının duvarları bu aralar bir başka olmuş. Onları yapanlar da Suriyeli dekorasyon ustaları. Renkli sıvalar ile figürler yapılmış, rölyefler işlenmiş. Bir bakan dönüp bir daha bakıyor..
Suriye’den savaş nedeniyle kaçıp, mesleğini Urfa’da icra edenlerden biri de Sarayönü caddesindeki Şam Tatlıları. Sen kalk başka bir ülkeye gel, şehrin en merkezi yerinde dükkanını aç ve tatlı satmaya başla. Ne büyük medeni cesaret ama. Cesaretini şüphesiz ustalığından alıyor. Girip bir ürünlerinin şekline, tadına bakın. Hayatınızda böyle bir şey görmüş müsünüz acaba?
Yaşlıca bir Suriyeli daha var. Meslektaşımız Urfanatik gazetesinin matbaasında mücellit olarak çalışıyor. İddia ediyorum, Urfalı bir mücellit ustasının (yok da) bir günde yapacağı işi o yaşına rağmen bir saatte yapıyor ve işi yaparken kendisine birşeyler tarif etmene gerek yok. Kullandığı tek kelime, tamam ve kâfi..
 Suriyelilere bakınca ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama ben onlara gıpta ile bakıyorum. Adamlar işlerini adam gibi yapıyorlar. Mesleğin her ayrıntısının ustası olmuşlar. Yarım yamalak iş yapmıyorlar. Oto tamircisi, aşçısı, boyacısı, dekorasyoncusu kısaca tüm meslek erbaplarından Urfalıların öğreneceği çok şey var.
Kapanışı yapalım.
Urfalının üniversiteden mezun olduğu halde yabancı dil bilmeyen, mezun olduğu alanla ilgili hiçbir pratiği olmayan, mesleğini icra etmek için medeni cesaret ve sermayeden uzak olan, gelecek kaygısıyla sokakta yıllarca aylak aylak gezen, iş olarak sadece devlet memurluğunu bilen gençleri mi eleştirmeli, yoksa savaş, imkânsızlık, mültecilik, açlık gibi tehditlerle yüzyüze kaldığı halde başka bir ülkede mesleğini icra ederek ayakta kalmayı başaran Suriyelileri mi?
Uyan Urfalı! Tükeniyorsun!
ÇOK YAZIYORSUN, OKUYAMIYORUZ - AMK!
At yarışını, iddiayı teşvik eden, çıplaklığı sermaye yapan AMK “Korkusuz”ca yayın yapıyor.
AMK’nın ekleri kahvehane köşelerinde elden ele dolaşıyor, didik didik ediliyor, okunuyor AMK!
İbrahim Şeker Urfastar’da yazıyor, çok uzun yazdığı için okunmuyor!
Tükenmiş toplum 160 karakterden fazlasını okumuyormuş.
Okumayın AMK.