Ve belki de bu dünyadaki en kıymetli şey, bir başka insanın yüküne omuz vermek değil; o yükü yargılamadan anlayabilmektir.

Zamanla fark ederiz ki; herkesin yürüdüğü yol başka, herkesin kalbinde taşıdığı yük farklıdır. Kimileri sessizliğinde büyür, kimileri ise yaralarında.

Hayat, dışarıdan bakınca sade bir akış gibi görünse de, her insanın içinde bambaşka hikâyeler, görülmeyen savaşlar, anlatılmamış cümleler vardır. Kimimiz içimize konuşuruz, kimimiz yüksek sesle dert anlatırız ama aslında hepimiz, anlaşılmak isteriz. Ama zamanla anlarız ki; asıl bilgelik, yalnızca anlaşılmakta değil, anlamaya gönül vermektedir.

Birini anlamaya çalışmak, onun dünyasına saygıyla yaklaşmak; insana ağır gelen o görünmez yükleri bir anlığına da olsa hafifletebilir. Ve belki de bu dünyadaki en kıymetli şey, bir başka insanın yüküne omuz vermek değil; o yükü yargılamadan anlayabilmektir.

Kendi içsel yolculuğuna çıkan insan, başkalarının sesini daha iyi duyar. İçsel dinginliğe ulaşmış biri, başkalarının hayatına müdahale etmeye değil, ilham olmaya çalışır. Çünkü bilir ki, herkesin sınavı kendine göredir. Ve herkesin şifası da kendi içinde gizlidir.

Dinginlik, sadece bir suskunluk hâli değil; kalbin, zihnin ve ruhun birbiriyle uyum içinde olmasıdır. Ve gerçek dinginliği bulmuş bir kalp, sesini yükseltmeden bile dünyaya iyilik fısıldayabilir.

Kendimizi ne kadar tanırsak, başkalarını da o kadar derin anlayabiliriz. Ve belki de bu dünyada yapabileceğimiz en zarif şey, anlamaya çalışan bir kalp olarak var olmaktır...